Giriş

35 1 0
                                    

İstanbul... çarşıda koşuşturan çocuklarıyla, pazarda kendinden büyük yüküyle iki büklüm kalmış hamallarıyla, yalısında denize karşı kahvesini yudumlarken derin düşüncelere dalan Rumuyla, gece sokaklarda elinde demir uçlu sopasıyla devriye atan bekçisiyle, iyi bir yaşam için Anadolu'dan göçen lakin sokaklarda kalan gurbetçileriyle İstanbul.Kimi için sıkıntıları adeta ikiye katlayan, kimi zaman ise insana yaşam sevincini aşılayan havası ve kasvetiyle... İçimdeki belirtisizlikler beni kemirip, bitiriyor.Yarım kalmış aklım, bir anda bulut olup uçuyor.Sağlıklı düşünemiyorum.İstanbul beni çok yoruyor.Endişem gittikçe artıyor.İçinde bulunduğum durum, beni her zaman kamçılıyor.Ya bir hata yaparsam, ya bir yanlış hareket... Bu insanların geleceğini kurtaramazsam ? Ya bir gün buz kesmiş cesedim boş bir arazide kuşluğun güneşine arzı endam ederken bir baldırıçıplak tarafından ceplerim karıştırılırken zabıtlar tarafından bulunursam ? Kötü düşünceler beni adeta çıldırtıyor.Bir gece çıkmaz bir sokakta "Zabamm!" diye patlayan bir altıpatların namlusundan adeta hedefine varmak için can atan mermi çekirdeği kalbimin derinliklerine saplanıp kalırsa ? Amaan! ne olacak sanki ? Diyemiyorum.Kahretsin ki kendimden çok diğer insanları düşünmek gibi bir huyum var, lakin kendime dikkat etmezsem diğerlerinin canının yanacağını biliyorum.Hayır! Ölmemeliyim.Her nefes aldığımda midemdeki kurşun yüzünden yemek borumdan yükselen kan ağzımdan adeta saray bahçelerindeki fiskiyeler gibi boşalırcasına, her öksürüğümde en kızgın volkan gibi püskürse de, ölemem! Duvardan duvara fırlatılarak patlayan dalağım, karın boşluğumu kan havuzuna çevirsede, midem ve karaciğerimi o havuzda keyifle yüzdürmeye çalışmalıyım.Yediğim darbeyle yaklaşık elli arşın sürüklenip, kafamı yerlere de vursam, ölemem.En azından bu saf kötülüğü İstanbul'dan atana kadar...

YARGISIZ 1890Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin