Loş şekilde aydınlatılmış sahnenin solunda, elindeki udla rum ezgileri çalan adamı yeni görüyordum.Göz ucuyla bir kez daha baktıktan sonra, bunu onayladım.Saçları erken yaşta dökülmüş, alnı açık, dudağının üstünde bir tutam bıyığı ve jilet gibi takım elbisesiyle dikkat çekiyordu.Adamı son kez süzdükten sonra, Anieli'ye döndüm.Çömleğin tıpasını masaya koyup, çanağına biraz daha şarap ekledi.Her zamanki gibi düşünceliydi.Sonunda muhabbet açmaya yeltendim."Dayı, bu gece.Tamam mı ?".Elindeki çanağı sakince masaya koyup, ağzındaki şarabı yutup cevaplamak için masaya eğildi."Bu diğerlerinden biraz farklı olucak.Dediğim gibi, karanlık çökmeden çocuklarla erketeye yatın.Bunu başaracağını biliyorum ama, yine de uyarayım.Bunları devriyeye kaptırırsak, açıklamak çok zor olur.Bunun için, teslimat limandan değil, kayalıklardan olucak.Bu yüzden bir miktar daha ücret ödememiz lazım, çünkü adam bu teslimat için ayrı bir kayığa yükleme yapacak." Sonunda konuşması bitmişti.Dediklerini kafamın bir köşesine yazdım.Buruk bir gülümseme takındım.Anieli'de bunu anlamış olacak ki, elindeki çanağı selam verirmişcesine bana doğru kaldırdı.Belimdeki altıpatlar rahatsızlık vermeye başladı, lakin herkesin gözünün önünde kıvranmadım.Elimle silahı usulca düzelttikten sonra, önümdeki sigaraya odaklandım.Köşeye sıkışan bir kedi gibiydi.Yandıkça yanıyor, içindeki nefreti dumanıyla kusuyordu.Bu nefreti kusmasına, sigaradan bir fırt alarak yardım ettim.Ud sesi daha hoş gelmeye başlamıştı.Çalgıcı, değişik ezgiler çalmaya başladı.Diğer masalardaki keyifçiler, şaraplarını şevkle içmeye başladılar.Dilimdeki tütünün acılığını almak için, çanağa iki yudumluk şarap koydum.Bir yudum alıp ağzımı çalkaladım.Boğazımdan geçerken, üzümün tatlı aromasını hissettim.Tatlı bir şekilde boğazımı yaktı.Anieli defterini çıkarıp birkaç not aldı.Elini beğeni işareti gibi yapıp, baş parmağını çenesine dayadı.Bu hareket, kendi aramızda bir şifreydi.Anlamı "kalkalım mı ?" idi.Başımla onayladım.Şarap parasını kül tablasının altına sıkıştırıp, meyhane sahini Damalin'e başımla selam verip ayrıldık.Sokağa çıktığımızda güneş batmıştı.İnsanların üzerindeki tatlı telaş hemen göze batıyordu."Dayı, ne yapalım ? Eve mi gidiyoruz ?" Anieli piposundan bir fırt daha çekip üfledikten sonra bana döndü."Eve gitmek daha sağlıklı olacaktır." dedi.İstanbulun ara sokaklarına karışıp, eve doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGISIZ 1890
AdventureÖncelikle iyi günler.Ben Berke, ve amatör hikayeler yazıyorum.Uzun zamandır düşündüğüm ve kurguladığım fantastik bir hikayeyi yazıya dökmeye karar verdim.Bu yazımda, Doruk adlı bir gencin, 1890 civarlarında geçen maceralarına tanık oluyoruz.Peki bu...