Kulübeye çok az bir mesafe kalmıştı.Sessiz adımlarla kulübeye vardık.Gökyüzü alacalı bir karanlığa bürünmüştü.Tamamen karanlık çökene kadar, en sağlıklısı kulübede beklemekti.Herkes yerdeki eski halıya baktı bir süre.Kulübeyi tanıdıktan sonra, Ali, kayalıklara bakan camın kenarına, Mahmut ise şehre bakan camın kenarına çömeldi.Sarı saçlarından tanıdığım Saffet, hemen mindere oturdu.Kemal ve Erşan onu takip etti.Saatimi çıkardım.Tahminime göre, dört saat sonra kayık kayalıklara yanaşacaktı.Çocukları bu kadar uzun süre heykel gibi dikmek istemedim."Beyler, şu yolluklardan iki parça birşey atıştıralım, hem zaman geçer, iki neşeli kelam ederiz." dedim.Sanki herkes bunu söylememi bekliyordu.Ortaya serdiğimiz bezin üzerine hazırladığımız yollukların etrafına temkinlice çöktük.Sohbet, sohbeti açtı, yolluklarımız bitti, çeşitli bilmeceler soruldu, anılar anlatıldı.Bir an Saffet'in yaptığı kötü bir espriye Erşan'ın "cık cık cık" şeklinde verdiği tepkiyi duydum.Cık, cık cık! Tik tak! Gibi gelmeye başladı.Saatimi çıkardım.Kayık neredeyse kayalıklarda olacaktı." Zaman geldi." dedim.Bandanamı çıkarıp yüzüme bağladım.Diğerleri de beni takip etti.Herkes hazırdı.Ali'ye camı işaret ettim.Uzunca bir süre baktı.Derin derin bakan gözleri birşey görmüş olacaktı ki, bana dönüp kafasını salladı.Kayık gelmişti.Kapıya yöneldim.Sessiz adımlarla kulübe dışına çıktım, kulübeden çıkan son kişi Erşan, kapıyı kapattı.Tek vücut gibi, kayalıklara doğru emin adımlarla yürüdük.Kayıktaki adam bizi selam vererek karşıladı.Kafasında fötr şapkası, üzerinde iddialı bir ceketi, yeni ütülenmiş pantolonu ve süet ayakkabılarıyla karşısındaki insana güven veriyordu."Selamlar.Çelebi bey değil mi ? "."Evet" diyerek onayladım."Selamlar bayım.Ücretiniz bu kesenin içinde.Anieli size sevgilerini iletiyor, bu yaptığınız hareketin size güzel ilişkilerin garantisini veriyor." Adam fötr şapkasını çıkarıp, saygıyla selamladı.Keseyi adama verdim.Uzattığı elini sıkı sıkıya sıktım.Göz bebeklerinin büyüdüğünü hissettim.Arkamdakilere işaret edip, kasaları yüklenmelerini istedim.Adama döndüm ve "Bayım, silahların ücretini fazlasıyla keseye koyduk.Bu yaptığınız işi, sizi temin ederim ki biri sadece para için yapmaz.Bu yaptığınız fedakarlık bizim için büyük bir iyilik.Umarım sağ bir şekilde ülkenize dönersiniz." dedim."Bu silahların ne olacağının farkındayım.Ülke sınırlarını bir kenara atarsak, bu düşman karşısında bir olmalıyız bayım.Yardım çağrılarınıza her zaman cevap vericeğimi sizi temin ederim.Dikkatli olun" dedikten sonra, o centilmen beyefendi kayığıyla onu limanda bekleyen gemiye doğru ilerledi.Sadece bir kasa kalmıştı.Bana doğru gelen Kemal'e gel işareti yaptım.Kasayı yüklendik ve hızla kulübeye taşıdık.Sabahı beklememiz gerekti.Anieli gelene kadar kasaları dışarı çıkaramazdık.Sabah ezanına nereden baksam 5 saat vardı.Çocukların gözündeki uykuyu sezebiliyordum." Gece nöbetini kim devralıyor ?" dedim.Beş kişi, hep bir ağızdan "Ben!" diye çıkışınca, Saffet'i seçtim."Kapı çalınca bizi uyandır" diye uyardım, bir minderi başımın altına alıp yere kıvrıldım.Göz ucuyla baktığımda, kimisi duvara sinmiş , yorulmuş gözlerini yummuş uyumaya çalışıyorlar, kimi de benim hemen yanıma kıvrılıyordu.Saffet ise elindeki tespihi usulca çekip, sabahı etmeye çalışıyordu.Uykuya dalmışım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGISIZ 1890
AdventureÖncelikle iyi günler.Ben Berke, ve amatör hikayeler yazıyorum.Uzun zamandır düşündüğüm ve kurguladığım fantastik bir hikayeyi yazıya dökmeye karar verdim.Bu yazımda, Doruk adlı bir gencin, 1890 civarlarında geçen maceralarına tanık oluyoruz.Peki bu...