Sokak kapısını sakince açıp, Anieli'ye önden gitmesi için elimle işaret ettim.Ahşap merdivenleri çıkarken oluşan gıcırtılar, evde olduğumuzun haberini veriyor, içimi huzurla dolduruyordu.Kapıyı açıp evin hôlüne girdik.Anieli salona doğru ilerledi."Ben hazırlanıyorum." dedim ve odama doğru ilerledim.Odam, giriş kapısının tam karşısıydı.Kapıyı açıp, içeri girdim.Üzerimdeki beyaz gömleği çıkarıp, düzgünce yatağın üzerine serdim.Dolabı açıp, askıdan siyah bir gömlek aldım.Askısını çıkarıp giydim.Beyaz gömleği askıya astım.Siyah bandanamı aldım ve odamdan çıktım.Salona geçtim.İçeri girdiğimde, Anieli'yi kitap okurken buldum.Gözlüğünü takmış, birşeyler okumaya çalışıyordu.Rahatsız etmek istemedim.Hasır mindere oturup, işini bitirmesini bekledim.Hissetmiş olacak ki, kitabı kapatıp koltuğun üzerine koydu.Gözlüğünü çıkarıp, kitabın üzerine bıraktı."Hazır mısın ?" dedi.Başımla onayladım.Planın üzerinden kısaca geçtik.Güneş batmak üzereydi, yola koyulmalıydım."Ben atölyeye gidiyorum, umarım yarın görüşürüz.Ezandan sonra atölyede ol." dedim ve yola koyuldum.
Atölyeye yaklaştıkça gülüşmeler artıyordu.Bordo perdelerle kapatılmış camlar yüzünden içeriyi göremiyordum.Kapıyı üç kere tıklattım.İçeridekinin tepkisini beklemeden, "namlu" diye seslendim.Parolayı anlamış olacaktı ki, kapıyı açtı.Kapı açıldığında, Mahmut ile karşılaştım.Ben gelmeden önceki şakacı tavırları bırakıp, ciddi şekilde dikilerek "hoşgeldin" dedi "hoşbulduk" dedim ve içeri girdim.Dükkan kısmını geçip, kapıyı açarak arka kısıma ulaştık.Dikdörtgen masanın etrafında oturan dört delikanlı, hepsinin önünde bir bardak çay, not defterleri vardı.Mahmut bana bir sandalye çekti, oturdum.Mahmuta , sağımdaki sandalyeyi işaret ettim.Oturdu.Tam karşımda Kemal oturuyordu.Sağında Saffet, solunda ise Ali oturuyordu.Soluma baktığımda Erşan'ı gördüm.Güzel, eksik kimse yoktu.Planı anlatmaya başladım."Yaklaşık dört kasa olucak.Çabuk olmalıyız" lafımı tamamlayamadan bir el kalktı."Söyle" dedim."Dört kasa çok tehlikeli olacaktır, önlemlerin nedir?" dedi.Böyle bir soru sorulacağını tahmin ediyordum."Birazdan çıkıp, kayalıkların yakınında bir ahbabımızın kulübesine doğru gideceğiz.Kulübede tamamen karanlığın çökmesini bekleyip, zifiri karanlıkta dışarı çıkıp, kayalıklara doğru ineceğiz.Ben adama ödemeyi yaptıktan sonra, kasaları yüklenip, kulübeye dönmeliyiz.Yarım saat içinde bütün kasalar kulübede olmalı.Başka soru yok.Haa giyim olarak ise, siyah gömlek ve pantolon giyin, yüzünüzede siyah bandanayı çekin.Hazırlanın, çıkalım." dedim.Masadan kalktığımda, herkes benimle birlikte ayağa kalktı.Gömleklerini bir hamlede çıkardılar, siyah gömleklerini pantolonun içine sıkıştırıp, siyah bandanaları bileklerine doladılar.Allaha şükür, bu bandanaları Amerikalılar ile ticaret yaparken öğrenip almıştık.Sonra kendimiz siyah kumaştan taklit ettik.Gece gerçekten işe yarıyordu.En azından, bizden zarar gören kimseler, teşhis edemiyordu.Bizimkiler, altıpatlar tabancalarınıda bellerine taktıktan sonra, bana baktılar."Hadi gidelim." dedim sakin bir tonla.Hep birlikte dükkan tarafına çıktık.Saffet, arka kısımın kapısını kilitledi.Dükkandan dışarı çıkarak, sokağa ulaştık.Zayıf alevler, sokağı aydınlatmaya çabalıyordu, lakin sokağın karanlığı o kadar heybetliydi ki! alevler çabalamakla yetiniyordu.Dükkan kapısıda kilitlendikten sonra, sokağın sonuna doğru ilerledik.Bir an önce kulübeye varmamız gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGISIZ 1890
AdventureÖncelikle iyi günler.Ben Berke, ve amatör hikayeler yazıyorum.Uzun zamandır düşündüğüm ve kurguladığım fantastik bir hikayeyi yazıya dökmeye karar verdim.Bu yazımda, Doruk adlı bir gencin, 1890 civarlarında geçen maceralarına tanık oluyoruz.Peki bu...