Hayat bütün hızıyla Gürpınar ailesinde de devam etmekteydi. Erkin sabah uyanmış ve aynanın karşısında üstünü düzeltmekteydi. Bu sırada Dilara odaya girdi. Dilara, "Günaydın canım," dedi.
Erkin biraz somurtmuş bir şekilde, "Günaydın," dedi.
Dilara, "Kahvaltı hazır. Aşağıya gelecek misin canım?"
Erkin, "Biraz bir şeyler atıştırıo çıkarım. Bugün çok yoğunum. Sette çokça işler var."
Dilara, "Peki sen nasıl istersen canım."
Erkin aynı somurtkanlıkla üstünü düzeltir ve odadan çıkar. Aşağıya indiğinde kahvaltı masasında oğlu Cem'i görür.
Erkin, "Aslan oğlum benim günaydın," diyerek oğlunu yanağından öper.
Cem, "Günaydın babacım."
Erkin, "Sen geç kalmadın mı okula?"
Cem, "Hayır bugün biraz geç çıkacağım."
Erkin, "Peki görüşürüz o zaman benim çıkmam lazım," der tekrar oğlunu öperek. Arabanın önünde bekleyen şoförü Baran'ı görür.
Erkin, "Günaydın Baran nasılsın?"
Baran, "İyiyim efendim. Sete mi gidiyoruz."
Erkin, "Evet Barancığım."
Erkin sete doğru yola çıkmıştır. Yolda telefonunu karıştırır, en iyi arkadaşı Berhan'ı arar.
Erkin, "Nasılsın abi? Bu akşam işin yoksa birlikte bir şeyler yapalım, kafa dağıtalım biraz diyecektim."
Berhan, "Olur abi saat kaçta?"
Erkin, "Dokuz gibi olur. Hadi görüşürüz."
Berhan, "Görüşürüz abi."