Gecenin mehtabı gün yüzüne çıkmış, gecenin şavkıyla karışmıştı. Sükutunu sürdürmeye ne kadar devam etsede, hıçkırık seslerinin uğultusu rüzgarın kulak tırmalayacak kadar keskin yoğunluğu gibiydi.
Saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları kovaladı; tek tek önüne dizildi tüm geçmişi. Ruhu küf tutmuş günleri sırtladığını ve mürekkebin bembeyaz kağıda siyah lekelerini akıtıp, yavaş yavaş simsiyah bir kağıda dönüştüğü gibi karanlığa boğulduğu günleri unutmuyordu.
Hırsı ve öfkesi vücudunun dönüm noktasına tahtını kurmuş, halinden memnun bir şekilde olacakları izliyorlardı.
Gecenin kasvetli soğuğuna rağmen biçimli parmakları deri siyah direksiyonda ritim tutuyordu. Açık olan camdan rüzgar arabanın içine hücmediyor, gür kuzguni saçlarına üflüyordu.
Şahin kadar keskin gözlerini açıp kısarak, genç kızı radarına almaya başladı. Zihninin kuytusuna dokunan az önceki olaylar, içinde büyüyen çığlıklar ile çaresizliğini öne sürüyordu.
Uzun siyah kirpiklerini birbirine tekrar mühürleyip kafasını deri koltuğa yasladı. Zihninde raks eden düşünceler, boğazına çıplak bir el gibi yapışıyor, soluğunu kesiyordu.
Uzun bir süre gözlerini kapayıp hıçkırık seslerini dinledi. Bakmaması gerekiyordu. Biliyordu, gözü kayarsa gönlüde kayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYILARIN ESRARI
Historical FictionTecavüze uğramış bir beden, kin dolu bir adama sığınabilir mi? Peki aşk? Kirlenmiş bir bedeni yüreğine sığdırır mı? "Sen ki, gökten inmiş bir melek, yavrusunu kaybetmiş masum bir ana; gönlüme yerini taht kurmuş helalimsin. Sen benim en güzel sevdams...