O Gemi Gelecek

389 70 13
                                    

Uyuyamıyordum yine bir gece. Bir türlü vicdanımdaki gürültü izin vermiyordu uyumama. Saat gece üçtü ve ben derin düşüncelere dalmıştım yine. Filistin'e mi, Suriye'ye mi, Libya'ya mı, Irak'a mı, Mısır'a mı, Bangladesh'e mi ağlayayım? Yoksa dünyaya dalmış Müslümanların haline mi ağlayayım? Yoksa Ağlamaktan başka elimden bir şey gelmemesine mi ağlayayım? Hangisine dayanır gözyaşı? Gözlerimden yastığımı ıslatan damlalar akarken bir anda dalmışım uykuya.

Annemin; "Kahvaltıyı hazırladım, Muhammed, çay soğumasın. Uyan ve sofraya gel." seslenişiyle açtım gözlerimi yeni bir güne. Uyandığımda, gözlerim uykusuzluktan ağrıyordu. Hemen yatağımdan kalktım, ellerimi yüzümü yıkarken aynaya baktım, gözlerim şişmişti ve kıpkırmızı olmuştu. Yüzümü soğuk suyla tekrar tekrar yıkadıktan sonra gözümdeki şişlik azda olsa inmişti, kurulandıktan sonra sofraya geçtim ve "Selamun Aleykum, hayırlı sabahlar." diyerek her zamanki yerime oturdum. Annem yine çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı ve bu sefer, çay da sofrada baş köşede yerindeydi. Bismillah diyerek çayımdan bir yudum aldım ve kahvaltı etmeye başladım.

Elhamdülillah diyerek sofradan kalkmış, üstümü giyinip anneme sarıldıktan sonra arkadaşımla buluşmak üzere dışarı çıkmıştım. Dışarı çıktığımda yağmurun yavaş yavaş başladığını farkettim ve tekrar eve dönüp şemsiyemi aldım. Şemsiyemi aldıktan sonra yola koyuldum ve kısa bir süre içerisinde arkadaşımla buluşmak için sözleştiğimiz yere ulaştım. Ben erken gelmenin rahatlığıyla, arkadaşımı etrafa bakarak beklemeye başladım. Beklerken arkadaşımın da beni az biraz ilerde beklediğini gördüm. Yanına gittim ve sarılarak;

+ "Selamun Aleykum Ömer'im, çok şükür kavuşturana" dedim.

- "Merhaba Muhammed, ne zamandır görüşemiyoruz, özlemişim seni" dedi gülümseyerek.

+ "Nasılsın? Bir sıkıntın yoktur İnşaAllah."

- "İyiyim İyiyim, bir sıkıntım yok. Sen nasılsın?" dedi ve yağmur hızlanmaya başladı, şemsiyemi açarak en yakın kafeye geçtik ve boş bir masaya oturduk. İki çay istedikten sonra devam ettik sohbete.

+ "Bende iyiyim ya hamdolsun, biraz önce cevap veremedim kusuruma bakma." dedim. Ömer cevap vermeden çaylarımız geldi ve çayından bir yudum alarak devam etti.

- "Ne kusuru ya, yağmur bastırdı bir anda, neyseki şemsiyen varmış. Ben şemsiyemi almayı düşünemedim, gelene kadar baya ıslandım."

+ "Sağlık olsun, kaderde ıslanmak varsa yağmur bahanedir. Islanacağın varmış, çay içini ısıtır şimdi." dedim ve çayımdan bir yudum aldım. Ömer gülümseyerek;

- "Yalnız buranın çayı çok güzelmiş." dedi.

+ "Ben seni, çayı güzel olmayan yere getirir miyim Ömer'im, hayatın nasıl gidiyor, görüşemiyoruz uzun süredir, anlat da dinliyim."

- "Bende değişen bir şey yok da, senin sanki bir şeye moralin bozuk, biraz dalgınsın. Sen anlat ben dinliyim." dedi ve çayından bir yudum alarak bitirdi. İki yeni çay istedikten sonra masada kısa süreli bir sessizlik oldu. Masadaki sükûtu garsonun "Buyrun çaylarınız efendim." deyişi bozdu. Ve bende çayımdan bir yudum alarak devam ettim;

+ "Dün gece bir video izledim. Filistinli bir çocuğa, İsrailli iki çocuk işkence ediyordu ve benim elimden hiç birşey gelmiyordu. Yaşadığımız dünyada, zulüm gören insanlar var ve biz hiç bir şey yapamıyoruz, canım buna sıkkın."

- "Ben, bahsettiğin videoyu izlemedim ama dediğin gibi bir çok insan, buna çocuklarda dahilki acımasızca zulme uğruyor. Zulmedenlerse, bunun dinlerinin gereği olduğunu söylüyor. Bende bu yüzden inanmıyorum zaten Allah'ın ve hükümlerinin olduğuna, çok saçma geliyor bana dine sığınırak suç işlemek, hem Allah olsa bu kadar zulme izin vermezdi."

SÜKÛTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin