Bölüm 1: "Sıradan Hayat"

5 1 0
                                    

Her zamanki gibi masamın başında oturmuş, deneme yazıyor, blog için videolar hazırlıyor ve internetten araştırma yapıyordum. Ah, annemler ne zaman New York'a gitmeyi düşünüyor; merak ediyorum doğrusu. Bu yıl tatil için biraz geç kalmamış mıydık? Koyu renk sarı saçlarımı açık sarı yapmak için sabırsızlanıyorum, biraz güneş görmeleri lazım! Tabi ben böyle hayallere dalmışken, annem odama girerek beni gerçek dünyamıza döndürdü. Birazcık bilgisiyardan kanlanıp mavi-kırmızı olan gözlerime baktıktan sonra başladı:

"Teresa kızım, neden tüm gün bilgisiyarın başında oyun oynamadan duramıyorsun sen tatlım? Şuan verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu görüyorum."

"Anne, boş durmuyorum. NASA'nın sitesine bakıyorum ve araştırma yapıyorum. Bu birdi. İkincisi, neymiş o verdiğin karar?"

"Bu yaz köye gideceksin! Kuzenin Thomas'ın yanına! Çok sevineceğini biliyordum!"

"Anne, yaz tatilini köyde geçirmek istediğimi sanmıyorum."

"Artık biraz doğal yaşaman gerektiğini düşünüyorum Teresa."

"Ama bu senin düşüncen!"

"Teresa, bu yaz tatilde Thomas'ın yanına gideceksin! O kadar. Ayrıca geçen yaz tanıştığın Lila da orada olacak. Yalnız değilsin yani!"

"Ya, Lila'yı da istemiyorum. Thomas'ı da istemiyorum. Köyü de istemiyorum. Bilmem anlatabildim mi ama?"

"Gitmek zorundasın. Söz verdim! Lila çok heyecanlı. Ayrıca sen oradayken kardeşlerin ve babanla biz de Belçika'da olacağız. Babanın orada işleri var."

"Ben ise Amerika'da olacağım! Oh ne ala hayat değil mi?"

"Teresa, yeter! Lütfen sus artık. Amerika'da otelde olacağından köyde olacaksın, daha güzel!"

"Ne daha güzel? Margarita mı? Yoksa yöresel çorba mı? Allah aşkına anne, bu dediğine inanıyor musun?"

"Hem orası senin memleketin Teresa. Amerika senin ülken değil. Adının bile Türkçe olması gerekirdi aslında. Türkiyelisin Teresa. Türksün sen. Müslüman ve Türk olduğun için biraz olsun ülkeni tanıman gerek. Daha fazla bu konu ile ilgili konuşmayacağım. Sana iyi araştırmalar. Valizini hazırlarsan iyi olur."

Evet. Ben aslında kültürünü ve ülkesini tanımayan bir Türküm. Biliyorum. Hatta dedemin Thomas'a ve bana koyduğu isim macerasını da.

Dedem, babamın işleri yüzünden Amerika'da yaşayacağımı biliyordu ve Amerika'da yabancılık çekmeyelim diye bana Teresa adının konmasını istemişti. Ama bana ikinci bir ad daha eklemişti: Lara. Teresa Lara'ydı benim adım. Lara aynı zamanda İngilizce ile de alakalı olup, adın Lara mı? Diye tuhaf kaçmayacağı için konmuş bana bu ad. Teresa'yı da babam istemiş. Çünkü babamın hocasının adı Teresa'ymış ve çok iyi kalpli ve başarılı bir hocaymış. Ayrıca Thomas'ın babası Arda amca da işleri nedeniyle Amerika'da olmak zorunda olduğundan, Thomas'a da Thomas ve Mert isimleri konulmuş. Hem İngilizce'yi hem de Türkçe'yi akıcı bir şekilde konuşabiliyoruz ikimizde.

Amerika hayatımda beni zorlayan hep anne ve babamın adı olmuştur. Derya ve Mete. Derya ve Mete'nin çocukları: Teresa/Lara, Sarah/Ece, John/Can, Flora/Defne. Evet, benim bir de üçüz bebek kardeşlerim var. Gördüğünüz gibi benim hayatım baya bir renkli!

Lila ise zaten Türkiye'de yaşan bir Türk. Onda sıkıntı yok zaten. Peki ben bir yazı Lila ve Thomas'la geçirmek istiyor muydum?

Galiba evet. Evet.

KAÇAK!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin