Bu kitaba uzun süredir bakmıyordum. :) Ama şimdi karşınıza böyle bir hikayeyle çıkıyorum.
Bu arada yeni kapağım nasıl olmuş ? :)~~~~~~
Karanlık.
Bu kadar koyu bir karanlığın gerçek olabileceğini hiç düşünmezdim.
Daha önceden karanlığı tanıdığımı sanırdım , yanılmışım .
Sessizlik.
Kendi nefes alışverişimin ve kalp atışlarımı bile duyamayacağımı hiç düşünmezdim.
Daha önceden sessizliği tanıdığımı sanırdım , yanılmışım.
Acı.
Tek hissettiğim şey acı. Evrende birçok acı türü var. Ümitsizce oksijensiz bir ortamda nefes almaya çalışmak , hiç tatmin edilemeyen keskin bıçaklar , klasik kaşındıran tam anlamıyla izole edilmiş yalnızlık , kalbi yiyip bitiren pişmanlık , ruhu paramparça eden duygular , nefret , üzüntü , korku... Hepsini hissediyorum. Beni tüketiyorlar , bütün duygularımı çarpıtıyorlar ta ki bedenim ve ruhum kırılma noktasına gelene kadar. Ama kırılmıyorum. Bütün bu zaman aynı şekilde kalıyorum. Umutsuzca bu hayatta kalma bahanesinin bitmesini arzuluyorum ama nasıl olacağını bilmiyorum. Ve içimde , çok derinlerde bir yerlerde bunun hiç bitmeyeceğini biliyorum.
Daha önceden acıyı tanıdığımı sanırdım , yanışlmışım.
Bomboş , dar , karanlık koridorda sadece yürüyorum. Ne girişi var ne de çıkışı.
Hatıralar.
Akıl sağlığımı ayakta tutan tek şey. Belki de yanılıyorumdur , çoktan kaybetmişimdir. Çünkü her dakika , her saniye ve her salise elimden kayıp gidişlerini hissediyorum.
Nerede doğduğumu hatırlamıyorum , ailemi ya da evcil hayvanımı hatırlamıyorum ama daha az önce bunları hatırlıyordum , belki de yanılıyordum.
Varlığımdan şüphe ediyorum.
Sahip olduğun her şeyin gözünün önünde yok oluşunu görmek bütün acıların ötesinde , işte bunu biliyorum. Belki de bildiğimi sanıyorum.
Daha önceden kaybetmenin ne demek olduğunu bildiğimi sanıyordum , yanılmışım.
Hatırlayabildiğim tek şey su.
Koyu , soğuk , affetmeyen su. Uzanıp bana ulaşması ve sonsuz buz gibi suyunda beni yutuşu.
Korkuyu hatırlıyorum.
Hiçbir canavarın yapamayacaği gibi boğazımı sıkışını , ciğerlerimin bir daha hiç ulaşamayacağı hava için yanışını hatırlıyorum. Hiç bitmeyen , hala devam eden o his...
Bunların hiç biri dayanılmaz değildi ama batmak... Batmak dayanılmazdı. Güneş ışınlarının kırılarak gelişini ve benden yavaşça uzağa ve daha uzağa gidişini hatırlıyorum. Bir daha yüzeye çıkamama düşüncesi beni tüketirken karanlığın nasıl bana yaklaştığını hatırlıyorum.
Neredeyse varolmayan ışığa doğru son kez uzanmaya çalışışımı hatırlıyorum.
Bir şekilde birinin beni bu karablıktan çekmesi için yalvardım , ancak isteğim sadece donmuş buz gibi karanlık umutsuzluğa ulaşabildi.
Elimin karablıkta yukarıya doğru uzanmaya çalışan silüeti sonumdu. Bundan sonra hiçbir yardımın gelmeyeceğini biliyordum.
Ve ardından hiçbir şey yoktu.
İşte o anda vazgeçtim. Savaşmayı bırakarak karanlığın beni içine çekmesine izin verdim.
Tanrım , nasıl da savaşmaya devam etmek isterdim...
Sorun şu ki bu noktadan sonra bir ışık beklemiştim. Her zaman ölümün sadece bir sonraki hayata açılan bir kapı olduğunu düşünmüşümdür ; hiç sona ermeyen , huzurlu , kolay bir varoluş. Sabırla bunu beklemiştim.
Ve bekledim...ve bekledim...
Bir süre sonra bizi hayata bağlayan sihirli aurayı aramaya başladım. Ama tek bulduğum karanlıktı. Geri kalan bütün umudum aydınlığın varolduğuna dair küçük ipucumla beraber yok oldu.
Varoluşum hiçbir canlının tahmin edemeyeceği kadar karanlık ve soğuk oldu bu noktadan sonra.
İşte bu şekilde bu noktaya ulaştım.
Hepimiz ölümden sonra bizi bir şeyin beklediğini düşünmüşüzdür. Bir çoğumuz fiziksel dünyadan sonra sıcak , huzurlu ve mutlu bir yer bekler. İnsanlık hayatlarımız sona erince "daha iyi bir yer" düşüncesiyle ayakta durur. Bu "daha iyi bir yer"de sonsuza kadar huzurlu bir şekilde dinlenebileceğimize inanırlar. Hepimiz sonsuzluğu sevdiklerimizle gülerek ve eğlenerek geçireceğimizi düşünürüz.
Pekala , ben bizi neyin beklediğini gördüm. Şu anda bunu yaşıyorum. Şimdi bu benim varoluşum ve inanın bana... Yanılmışım.
Hepimiz yanılmışız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgunyazar'ın Kısa Hikayeleri
Short Story"Mutlu son diye bir şey yoktur , yalanlarla dolu hikayeler vardır. "