14. Bölüm

165 20 3
                                    

Merhaba arkadaşlar

Sizleri özledim, yazmayı da özledim.

Bu zamanda en çok kitap okumakla zaman geçiriyor olduk, o yüzden hiç bir yenilenme yapmadan hikayeyi yeniden yükledim.

Umarım eskisi gibi beni bu hikayemde yine tek bırakmazsınız.

Seviyorum sizleri!

Vote ve Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Bölüm ile baş başa bırakıyorum.

__________________

Samet

Damla içecek ve atıştırmalar için mutfağa gitmiş bulunmakta idi bende o sırada dizüstü bilgisayarımı açtım. Bu esnada gözüme, Damla'nın oturduğu masa kısmında duran araba çizimi, carptı. Bilgisayarın açılmasını beklerken aldım çizimi elime ve incelemelerde bulundum. Bir BMW araçı olduğuna çok sevinmiştim çünkü haliyle ben büyük bir BMW tutkunuydum. Bu elimdeki çizim az sonra yapacağım üç boyutlu araçta fikir yardımı olabilirdi, çünkü çok iyi fikirler vardı bu çizimin içinde. Demek ki benim Damlam da aynı benim gibi tasarım ve çizimlerden hoşlanıyordu. Ancaki oluşan küçük kavga'dan sonra bu konuda hemfikir olmamız beni epey mutlu etmişti. Böylelikle bu konu sayesinde daha da iyi iletişim kurabilirdik. Tabiki herkes aynı konudan hoşlanması gerekmezdi ama bizim gibi biraz zıt insanlar olunca bu başka bir duyguya yol açıyordu. Incelemeye devam edecektim ki mutfaktan bir gürültü sesi geldi. Elimdeki kağıdı bırakır bırakmaz hemen mutfağın yolunu tuttum. Ne olmuştu acaba?
Önünde bulunduğum manzara ile aslında paniklemeliydim ama olamıyordum çünkü bir adet Beren ve bir adet Damlayı karşı karşıya görmem ile gülümsemeden edemedim. Damla sanki dünya durmuşcasına yerinden kımıldamiyordu. Neler yaşandığını anlamamış olacak ki toplamamıştı yerdeki cam parçalarını.
Beren'i görür görmez panikleyip herşeyi yere düşürmüştü. O kesindi. Hemen Beren'i koltuk altından tutarak arkama yerleştirdim ve böylece onu küçük cam taneciklerden uzaklaştırdım. Yaklaşık iki saatlik uykudan sonra hazırlamış olduğum süt ile dolu olan biberonunu almaya gelmiş olacaktı mutfağa.
'Güzelim, birşey oldumu sana?', diye sordum ağzında emziği ve elinde tavşanı ile yanımda duran Beren'e. Şokta bulunmuş olacak ki sadece kafasını "Hayır" anlamda sallayarak yetindi.
Şimdi sıra Damla da idi.
'Sen iyimisin Damla?'
Ne yazıkki o hiç bir şekilde yanıt vermiyordu. Dünya durmuş demek. Gözünün önünde elimi sağ sola salladım ve anca kendine gelebildi. Kafasını salladı ve 'Yok, yok. İyiyim ben', dedi panikle.
'Hadi gel kucağıma da seni bu tarafa geçirelim.'
'Oha saçmalama...hem çocuğun yanında. Hakikaten olmaz', diyerek göz ücları ile arkamda bulunan Beren'i gösterdi. Al işte yine başa döndük.
'Tamam ozaman, nasıl istersen. Ben simdi burasını toplayacağım. Ama senden bir isteyim var. Sakın ama sakın yerinden kımıldama. Anlaştık mı?'
'Hıhı', dedi ve ben yere eyilerek cam parçalarını toplamaya başladım. Bittiğinde ise Damlaya elini uzatmasını istedim ve onu bizim tarafa geçirdim.
'Siz içeri geçin ben burayı süpürge ile alıp geleceğim peşinizden. Hadi.' Onların içeri gitmesini izledikten sonra bende mutfak kapısının arkasından süpürgeyi aldım ve fişe taktım. Mutfağı süpürdükten sonra elime yere düşen portakal suyunu ve dolu olan biberonu alarak içeri geçtim.

Damla

Neye uğradığımı şaşırarak koltuğa oturdum yanıma da Beren geldi. Ah ah sen çıkmasaydın karşıma başıma bunların hepsi gelmeyecekti küçük cadı. Biliyordum ki ben ama birşey olacağını. Biliyordum işte. Buraya gelmeden önce bir terslik olacak diye bekliyordum. Şimdi olmuştu işte. Beren'in neden burda olduğunu merak etmem ile ona döndüm. 'Sen neden burdasın?', diye sordum. Emziğini çıkararak konuşmaya başladı. 'Nene, dedişko, anne, babişko ve Meyto gezmeye gittiyey bende Samo amcaya geldim. Şen niye buydaşın?'
Ben mi? Biliyordum böyle olacağını. Ne desem acaba? Ha dur buldum. Çocuk değilmi bu herşeye inanır işte. 'Amcan derste çok kötüleşmiş bende yardıma geldim.'
'Hı, tamam anladım. Şen Lehrersın (öğretmensin) demi?'
Çocuk işte nolacaktı ki. He evet öğretmendim ben. Tabiki daha ne olacak.
'Evet ben ögretmenim. Amcana yardım etmek için geldim.', diye yanıtladım sorusunu. 'Bende öyetmenim biyiyoymusun. Bebeklere ben diyoyumki susun sonra susuyorlar. Hihihi' Bende güldüm tabiki bu duruma. Ay Allahım hangi filmdeydim şuan. Aklına birşey gelmiş olacak ki bana döndü heyecanla. 'Meyto'yu tanıyon mu şen? Hani Mc Donas da dedim ya kaydeş geliyo. O kaydeş.'
'Ah evet biliyorum ama hiç görmedim ki ben onu', dedim.
'Ben şana göşteyim duy bi.'
Bunu söyler söylemez salona koştu. Bir kaç dakika sonra elinde bir tablet ile geri geldi. Yanıma oturdu ve galariye girerek bir Fotoğraf açdı. 'Bak bu Meyto. Esah ismi ama Meyt-Ali biyiyoymusun. Çok ağlıyor ama. Ama olşun o benim kaydeşim.'
Yerdim ama ben bunları anlatan Beren'i. Nasılda kendinden emin konuşuyordu. Süper vallah. 'Kız yerim ben seni', dedim ve onu sarmalayarak öptüm. Sonra da çekingen çekingen bakmaz mı bana doğru. Allahım sen anladın, Amin.
Bu öpücüklerden sonra dikkatim açmış olduğu fotoğrafa çevrildi. Mışıl mışıl uyuyan bir Mert-Ali görünüyordu resimin ortasında. Mavilere kuşanmış olan Merto ellerini o minnacık kafasının yanına yerleştirmişti. Ağzında da üstünde adı yazılı olan bir mavi emzik vardı. Herhalde bunlar ailecek trabzonsporlu oldukları için çocuğu bordo ve maviye kuşamışlardı. Tamam anladık siz hamsilisiniz de çocuğa sormadan olmaz ki bu ya. Mesela ben hayatta hamsili yapmam çocuğumu. Neden yapayım ki ama demi. Ne olmuş babası o takımı tutuyorsa, banane ben mi dedim ona o takımı tut diye. Artık kendileri sarıkanarya'ya mı döner, eşini mi boşar, kendine mi kıyar yoksa susmayı mı tercih eder bilemem. Bakın bu Mert-Ali bir büyüsün Damla yengesi onu değiştirir benden söylemesi. Ay bende şuan tam kaptırdım kendimi. Yok yengeymiş eşmiş yada babasıymış. Hay Allahım.

Ben rüyalara dalıp gitmişken nihayet Samet odaya teşvik ederek beni bu belki gerçekleştirelemeyecek olacağım hayallerden alı koydu.
Elindeki portakal suyunu büyük masaya koyarak oturduğumuz koltuğa geldi ve Beren'e elindeki biberonu uzattı. 'İyisiniz demi? ', diye sordu sakince. Biz ancak kafamızı olumlu anlamda salladık. Sonra Samet televizyon ünitesinin yanında bulunan dolabı açarak iki tane bardak çıkardı. Birdaha bize vardığında portakal suyunu birer bardağa doldurdu. Bencede bir bardak portakal suyu onca aksiyondan sonra iyi gelecekti. 'Sağol', diyerek elime aldığım suyu yudumladım. Beren'e baktığımda lıkır lıkır götürüyordu sütü. Bu nedense gülümsememe neden olmuştu. 'Beren acıktın mı?', diye sordu Samet Beren'e. O hala devam içerek kafasını olumlu yönde salladı. 'Ozaman ne yapsak?', diye düşünmeye başlamıştı Samet. 'Ben yaparım birşeyler', diyerek onun bana bakmasına sebep oldum. "Ne öyle bakıyorsun" dercesine ona baktım. 'Eh iyi ozaman. Öyleyse geçin bakalım mutfağa Damla ve Beren Hanım.'
Yerimden kalktım ve Beren'in elini tutarak birlikte mutfağa gittik. 'Az bi bekle birşey sormam lazım sana...Sen mi çizdin bunu?', dedi elindeki kağıdı sallayarak.
'E-evet niye ki?'
'Çok başarılı olmuş da ondan...fikirlerini kullanabilir miyim üç boyutlu çizimim için?'
'Tabiki kullanabilirsin Samet. Ama dersin ki dünya güzeli sevgilim bana yardım etti.'
Bunun üstüne ben ağzımı bir hışımla kapadım ve göz ücümla Beren'e baktım. Ben niye söylemiştim bunu ya şimdi? Of Damla of şu çeneni bir kapat daa kapat. Ama yok durarmıyım ki ben. Beren cilveli cilveli gülmeye başladı. Bittim ben bittim mezarımı kazın. 'Hihihi. Şiz şevgiyisiniz', demez mi bu bücürük. Hemen onun yanında eğildim ve ağzını kapattım. 'Sus kız ne sevgilisi. Ben onun öğretmeniyim unuttun mu?', diye sordum Beren'e. 'Evettt o şenin öyetmenin Samo amca. Şevgiyin oyamaz o hayıy', dedi bücürük işaret parmağını sağ sola sallayarak. Eh ozaman hal olmuştu bu mesele.
'Öğretmen ha? Tabi canım o benim öğretmenim. Beren, sen git mutfağa ben Damla'ya birşey sormam lazım. Hadi.'
'Hayıyyy Samo amca. Damya değiy, öyetmen demeyişin. Yoksa kızar sana.'
Samet şaşkın şaşkın Beren'e baka kalmıştı bende bu duruma gülmeden edemedim tabiki ve bütün gözler bana çevrildi. Anında sustum ve Beren'in elinden tutarak nihayetinde mutfağa ulaşabilmek için yola koyuldum. 'Ama öğretmenim benim bir sorum vardı', diyen sese döndüm. Delirtecek di bu adam beni yahu. Beren'e eli ile git hareketi yaparak gitmesini sağladı ve üstüme yürüdü.
'Demek ögretmensiniz Damla hanım. Ben nedense bunu malesef bilmiyorum ama olsun. Şimdi zaten sadece...', biraz ara verdi ve bana daha da yaklaştı, '...ama sadece benim ögretmenimsin ona göre.'

Ben Aşkı Kadırga'da buldumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin