YUSUF AKDAĞ
Kapının aralıksız çalan sesiyle bir anda uykumdan sıyrıldım. Kanedepe uyuyakalmışım ve sırtımda tarif edemeyeceğim derecede ağrı vardı. Ayrıca başım çatlayacaktı. Salonun ortasında duran sehpaya baktığımda durumu anladım. Yine fazla kaçırmışım ve sızıp kalmışım. Hiç pes etmeden arka arkaya kapıyı çalan kişinin çabasına acıyarak yerimden kalktım ve kapıya doğru harekete geçtim. Yürürken dengemi kaybediyor, bir sağa bi sola sallanıyordum. Duvardan destek alarak kapıya ulaştım ve söylenerek kapıyı açtım.
" Ulan bu saatte rüyanda mı görd-" Sözümü tamamlayamadan gördüğüm kişi karşısında şoktan donup kaldım. Ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordum. Sadece öylece karşımdaki yüze bakıyordum. O da benimle beraber aynı tepkileri vererek karşımda dikiliyordu. Uzun süren bir bakışmanın ardından ağzımdan sadece bir kelime dökülebildi.
" Nefes'im..."
Ağlıyordum. Evet ben Yusuf Akdağ, ağlıyordum. Her şeye, bütün acılara rağmen gözünden tek damla yaş gelmeyip içine içine ağlayan ben, yıllar sonra Nefes'imi karşımda görünce hıçkırarak ağlıyordum. Nefes karşımdaydı. İnanması o kadar zor ki. Gerçek olduğuna hala inanamıyordum. Sanki elimi uzatıp ona dokunsam kaybolacak gibi...
Hemen gidecekmişcesine ona doyasıya bakıyordum. Yüzünü inceledim önce. Her ayrıntısını bir bir hafızama kazıdım. Sahi ya, aradan dört yıl geçmişti. Nasıl da özlemişim Nefes'imi...
Uzunca bir süre bana baktı ve "Yusuf." diyerek boynuma atıldı. Sarıldı, sarıldı ve sarıldı... Sanki sarılmayı bıraksa gidecekmişim gibi sımsıkı sarıldı. Titriyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve gözyaşları omuzlarımı ıslatıyordu.
"Güzelim hoşgeldin." dedim sonunda sesimi bulabildiğimde. Başımı omuzlarına gömmüş, yıllardır özlediğim kokusunu derince içime çekiyordum.
"Yusuf, ben çok pişmanım. Çok özür dilerim. İşlerin böyle karışacağını, her şeyin bu derece boka saracağını tahmin edememiştim. Yusuf nolur beni affet. Ne istersen yapa-"
"Nefes'im, bu konuları sonra konuşalım olur mu? Şimdiki mutluluğumu hiçbir şeyin bozmasını istemiyorum." diyerek sözünü yarıda kestim. Nefes anlayışla başını salladı ve "Tamam." dedi. "Beni içeriye davet etmeyecek misin?" Kapıda geri çekilerek Nefes'in geçebileceği kadar bir alan oluşturdum. Nefes tedirgin ve yavaş adımlarla yürüyordu. Salona geçtiğinde odanın içinde göz gezdirdi. Ben de Nefes'le beraber odayı incelemeye başladığımda salonun aşırı tozlu ve dağınık olduğunu farkettim. Baş köşelerdeki koltuklarımın yastıkları yırtık, duvarlarımın bazı yerleri çatlaktı. Çöplüğe benziyordu bir nevi. Odaya göz gezdirirken aniden ortadaki sehpa ve sehpanın üzerindekilere gözüm çarptı. 4-5 şişe içki ve 2-3 paket hap kutusu içinde uyuşturucu vardı. O an Nefes'le göz göze geldim. Nefes şoktan iki metre açılmış ağzıyla bana bakıyordu.
"Yusuf... Bunlara ben mi sebep oldum? Sana neler yaşatmışım öyle. Ben, özür dilerim, çok özür dilerim."
"Bunları boşver güzelim. Sen geldin ya, gerisi önemli değil."
***
Eveeett bu benim wattpadde yazdığım ilk hikayem. Çok güzel olayların olacağına ve hikayemi çok seveceğinize eminim. E o zaman hadi bakalım pamuk eller oy tuşuna :)