Ben kim miyim ? Ben Eflal Kozan'ım ve bu benim hikayem !
***
Kırk gün, annem öleli kırk gün olmuştu. Ve hala katili yakalanamadı. Annem böyle bir ölümü hak etmemişti. Kimse böyle bir ölümü hak etmez. Kim kalbi sökülerek ölmek ister ki ? Belki mazoşistler ama onlar bile canını önemsiyorlar sonuçta öldükten sonra vücudunu sarmalayan o güzel dedikleri acı kalmayacak ! Annem psikopat herifin teki tarafından kalbi oyularak öldürülmüştü. Yani annem ruhsuz öldü, annemin ruhunu çaldı o adam ! Üstelik hala bulunamadı! Babam her gün bir umut , adamı bulmakla çıkıyor evden ve her akşam hayal kırıklığına uğramış bir şekilde geri dönüyor. Evimizde Melek diye bir kişi kalmadı Melek Kozan öldürüldü ve ben onsuz bir yaşam yaşamaya hazır değildim, henüz değildim. Ondokuz yaşında anne sevgisine muhtaç birisiydim. Daha üniversite okuyacaktım annemin istediği gibi tasarım bölümünü kazanmıştım. Ben ne kadar çok konservatuar istesemde annemin isteği üzere tasarım seçmiştim. İkiside sevdiğim şeylerdi ama nedense kendimi müziğe daha bağlı hissediyordum. Okul başlayalı 5 gün olmuştu fakat bana annemin ölümünden dolayı 1 hafta tatil vermişlerdi. İki günüm kalmıştı yani. Bir aydır insanların arasına girmiyordum , odamdan dahi çıkmak istemiyordum bazen ev o kadar sessiz oluyordu ki artık evde birinin yaşadığından şüphe edilebilirdi. Sadece benim ve babamın nefes alışverişlerim duyuluyordu.İki gün sonra...
Okuluma başlayacağım ilk gündü normalde şuan içimi bir heyecan kaplamalıydı ama yok. Gram duygu hissetmiyorum. Üzerimi beyaz kotumu ve mavi gömleğimi giydikten sonra (multimedya) çantamıda alıp aşağı mutfağa indim. Babamı öpüp "ben gidiyorum " dedim ve çıktım. Arabama binip motoru çalıştırdım sonra yavaş yavaş sürmeye başladım. Henüz saat daha erken olduğu için pek trafik yoktu ama benim kırtasiyeye uğrayıp sipariş verdiğim çizim defterlerimi almalıydım bu yüzden erken çıkmıştım. Kırtasiye uğrayıp çizim defterlerimi aldıktan sonra yavaş yavaş okula sürmeye başlamıştım. Okula daha önce kaydımı yaptırmak için gitmiştim ama daha yakından incelemeye fırsatım olmamıştı. Arabamı okulun yakınında park edip kalan yolu yürümeye karar vermiştim. Binanın önünde durduğumda daha doğru dürüst inceleyemediğim yazıyı gördüm "İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ". Bina koskocaman ve yeniydi yani en azından yeni görünüyordu. Ağır adımlarla binaya doğru ilerliyordum ama yapamayacaktım. Tam geriyi dönceğim zaman birine çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda önümde 15 yıldır tanıştığım çocuk arkadaşım Bora durduğunda göz yaşlarımı tutamadım. O benim ona en çok ihtiyacım varken ortalıkta yoktu.Şimdiye niye geldi ki ?Elimi kaldırıp ona sert bir tokat attım. Biraz daha dayanamadım ve ona ani bir şekilde sarılarak hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Kırk gündür dökemediğim gözyaşlarımı şimdi döküyordum. İçime attım bütün hislerimi, babam için kuvvetli gözükmeye çalıştım ama olmadı. " Dayanamıyorum artık Bora " diye bağırdım hıçkırıklarımın arasında.
" Ştttt tamam geçti, geçti Eflalim herşey düzelicek" yumuşacık çıkan sesiyle beni sakinleştirmeyi başarmıştı. Bunun o özelliğine hayrandım , bir insanı sadece sesiyle sakinleştirme yeteneğine sahipti.
" Hadi gel şöyle oturalım "dedi ve hemen az ilerimizdeki olan boş banka ilerledik. Bora'ya sıkıca tutunuyordum çünkü her an düşebilirmişim gibi hissediyordum. Banka oturduğumda bekle beni dedi ve az ilerideki simitçiden bir su alıp geldi. Yanıma oturdu ve bana suyu açıp uzattı. Ben kafamı olumsuz anlamda sallasamda ısrarı üzere bir yudum su içtim. Başımı kaldırıp Bora'ya baktım.
" Nerdeydin Bora ? Benim sana herkesten daha çok ihtiyacım varken nerdeydin ?"
Kafasını eğdi ve gözlerini yere odaklamıştı. " Eflal ben , ben sinir hastasıyım " dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Bora hiç komik değil" dedim ama yüzündeki ifade şaka olmadığını gayet net açıklıyordu. Gözlerimden tekrar yaşlar akmaya başlamıştı en yakın arkadaşım sinir hastasıydı. Ve ben onu yargıladım sadece kendimi düşündüm. " Özür Dilerim" ikimizde aynı anda özür dilemiştik sonra onunda bir gözünden yaş aktığını fark ettim ama sadece bir gozünden bir damla yaş.
" Tedavi oluyordum, babam beni ankarada bir sinir hastanesine yatırdı. Ben ne kadar çok burda tedavi olayım desemde olmaz dedi. Ama sonunda ikna etmeye başardım. Her konuda aşırı sinirlenebiliyorum , kendime stres yapınca çarpıntılar başlıyor en iyi arkadaşım bile yanımda güvende değil artık, şiddete baş vuruyorum Eflal ve bundan nefret ediyorum". Bora'nın elleri titremeye başlamıştı. Sakinleşmesi gerekti.
" Herşey iyi olucak, söz veriyorum " diyip ona sıkıca sarıldım oda bana. "Hadi okula gitme vakti, geç bile kaldın" dedi, haklıydı geç bile kaldım. Annem için okuyacaktım, annemin benimle gurur duyması için. "Tamam, ya sen sen ne yapacaksın, gidecek misin yine ?" diye sordum. "Hayır artık burdayım hep burda olacağım. Çıkışta seni burda bekliyeceğim , anlaştık mı ?"
" Anlaştık , o zaman saat 2 de görüşürüz"
Bora yavaş yavaş giderken bende bütün gücümü toplayıp içeriye girdim. İçerisi dışarıdan daha kalabalıktı bu çoğu derslerin başlamak üzere olmasından kaynaklanıyordu herhalde. Memur odasına gidip sınıfımı öğrenecektim. Memur odası yazan kapıyı çalıp girdim. "İyi günler adım Eflal Kozan sınıfımı öğrenecektim de". Memurlar adımı duyduklarında gözleri faltaşı gibi açıldı. Az popüler değiliz babam Kozan holding sahibi Efdal Kozan ama büyük ihtimalle annemin haberlere dahi çıkmasından biliyorlardır beni. Kimse cevap vermeyince sinirlenmeye başladım, dilinizi mi yuttunuz?
"Sınıfımı öğrenicektim " dedim sesimi biraz bastırarak. Kenarda oturan görmediğim diğer memur seslendi "gel böyle otur kızım şimdi bakarız bilgisayardan" dedi. Bu memur erkekti. Ve çok kibar birine benziyordu "atölye altıdasın" dedi. Bende gülümseyip teşekkür edip çıktım. Sonra koridorlarda atölye altıyı aramaya başladım. Ama bulamadığım için etrafa bön bön bakmaya başladım. Sonunda birine sormaya cesaret edip " Affedersin , atölye altı nerede acaba? " diye sordum. Karşımdaki ise gülümseyerek cevap verdi "Şurdan üst kata çık koridorun sonunda". Bende aynı gülümsemeden yüzüme yerleştirip " Teşekkür ederim" dedim. Kızın tarifini takip ederek sınıfı bulmayı başarmıştım. Kapısı açıktı yani henüz öğretmen girmemiştir. Yavaş adımlarla ilerledim ve içerde yaklaşık 10-11 kişi vardı. Kendi aralarında gruplaşmış konuşuyorlardı. İçeri girdiğimde bütün gözler bana dönmüştü. Bir kız hemen kalkıp yanıma geldi "Selam ben Aybüke sende Eflal olmalısın ? "dedi sorar bir şekilde. Evet anlamında başımı salladım. "Hadi gel yanımıza otur , hem seni kızlarla tanıştırayım." Ben birşey diyemeden kolumdan çekiştirmeye başlamıştı bile. Üç kızın daha olduğu sıralara doğru ilerledik. Oturduğunda bana da oturmam için işaret yaptı ve bende ister istemez oturdum. İnsan ortamından soyutlanmışım gibime geliyordu ben eskiden bu kadar çekingen değildim. Eskiden dediğim annemin ölümünden önceydi. Kızların sesiyle irkildim "Başın sağolsun , şey olayı duymuştukta" ben yine tebessüm edip susmayı tercih ettim. Aybüke'nin sorusuyla afalladım bir an " Dışardaki çocuk sevgilin miydi?" sonra kendimi toparlayıp " Hayır o benim en iyi arkadaşım"dedim.
Aybüke "Hmmmmm" dedi düşünürmüş gibi ve bir tane daha şaşırtıcı soru sordu "Sevgilisi var mı peki?"
"Hayır , yani uzun süre görüşmedik tam bilmiyorum."
Adını bilmediğim bir kız araya girip "Yeter kızı sorguya çektiğin, selam bu arada ben Yağmur " diyip elini uzattı. "Eflal , tanıştığımıza memnun oldum "
" Bende" dedi ve yerinde yine eski pozisyonunu aldı. Sınıf gitgide daha da dolmaya başlamıştı. Herkes bana bakıp fısıldaşmaya başlamıştı ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. Götleri yemiyor ki gelip yüzüme sorup, söylemeye. Artık son kişilerde sınıfa girdikten sonra öğretmen olduğunu düşündüğüm birisi geldi. Otuz yaşlarda öğrenci sanılabilecek kadar genç duran bir bayan öğretmen. Sınıfa girip yoklamayı aldıktan sonra gözleri benim üstümde gezindi. Herkes bana "sana acıyorum" bakışıyla bakıyordu ve bu beni daha da çok sinirlendiriyordu. "Arkadaşlar konu romantik bir akşam yemeğinde giyilecek kombin , defterlerinizi açıp çizmeye başlayın. Birde unutmadan söyleyeyim özel şirketlerin düzenlediği yarışmalar var. Her iki haftada bir bilgi panosuna konusu asılacak , katılmak isteyen konuya göre tasarım yapıp teslim edecek. Beğenilen tasarım ise düzenlenerek üretilmeye geçebilir. Sorusu olan var mı ?"
"Hocam benim var şimdi bu yaptığımız tasarımlar bizim adımız altında mı üretime gidiyor ?" diye sordu Aybüke.
"Evet kişinin kendi adı altında gidiyor üretime ama başlık olarak markanın altında toplanıyor."
Aybüke " Heeee" diyince hoca bile güldü. "Hadiyin arkadaşlar çizimlerinize başlayın" herkes olumlu anlamda başını sallayıp çizmeye başladı. Bende tabiki hemen çizmeye koyuldum. Kurşun kalemimi çıkartıp çizmeye başladım. Ama konsantre olamıyordum. Kulaklıklarımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım. Alan Walker -Faded şarkısı çıktığında anlamsız bir hüzün oluştu yüzümde ve çizmeye başladım.
Elbisenin ön kısmını çizdikten sonra aklıma gelen güzel fikirle dirseklerine kadar uzanan eldiven yapmaya karar verdim. Uzun çabalar sonucu istediğim sonucu elde ettim. İmza 'mıda attıktan sonra tamamdı tasarımım. Kızların yanıma geldiğini görünce defterimi ters çevirdim ve gülümsedim. Aybüke ile Yağmur yanıma oturdular.
Aybüke:"Çizimini göstersene"
Yağmur:" Evet, ya çok merak ettik"
" Tamam nasıl olmuş , ama gerçeği söyleyeceksiniz , yalan yok"
İkiside onayladıktan sonra defterimi çevirdim. Şuan ikiside ağzı açık bana bakıyorlardı. "Çok güzel olmuş Eflal daha ilk gününden böyle çiziyorsan yeteneğin seni bambaşka yerlere götürür" diyen öğretmenimdi. Bende şuan ağzım açık öğretmenime bakıyordum. " T-teşekkür ederim hocam" hoca gülümseyip gitti sonrada kızlar çizimimi incelemeye başladılar.
Yağmur:" gerçekten mükemmel olmuş Eflal , harika çiziyorsun."
Aybüke:"Evt Yağmur haklı çok güzel çiziyorsun, bu ilham nerden geliyor sana?"
Cevabı basitti "Müzikten" dedim ve defterimi kapattım.Selam arkadaşlar umarım beğenirsiniz yeni hikayemin ilk bölümünü. 😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRİQUETRA (Üç kurban)
FantasySevgi ; 5 harften oluşan ama içinde milyonlarca anlam barındıran bir sözcük. Ne acı, bizi o kadar çok mutlu edebilirken , o kadarda çok üzebilen 5 harf. ''Sevgi nedir ?''sorusuna cevap verebilen varmı aramızda ? Sanırım yok çünkü sevginin belirli bi...