Hatırlatma...
"Alo kiminle görüşüyorum ?" "Nihayet aradın bende anneni umarsamadığını düşünmeye başlamıştım"
Bu o adamdı annemin telefonundan arayan sonrada Bora'yı arayan adamdı ama ne istiyordu benden.
"Kimsin sen ? , Ne istiyorsun benden ?"
"Aaaa tatlım ama sen anlamıyorsun galiba benim kim olduğum önemli değil sana nasıl yardım edeceğim önemli , şimdi beni iyi dinle yarın sana mesaj atacağım adrese gel sana adamlarımla bir dosya gönderceğim. O dosyanın içinde bazı sorularını cevaplayacak bilgiler var sonra benden haber bekle "
"Ama-" ve şu lanet ses 'dıt dıt dıt'. Ardından hemen gideceğim yerin ve saatin mesajı geldi. Bu yerin merkezde bir kafe olması benim oraya gidip o dosyayı almak için iyi oldu insanların içindede bana bir şey yapacak hali yok ya. Başıma giren ağrı ile yatmaya karar verdim bunları da artık yarın düşünecektim odama çıkıp uykunun bedenimi ele geçirmesine izin verdim.***
Sabah kalktığımda üstüme bir şeyler giyinip aşağı indim. Babam çoktan şirkete gitmişti sanırım. Telefonumu elime alıp Bora'yı aradım. "Alo Bora uyandın mı ?"
"Uyandım Eflal sayende" "Hadi kalk giyin hemen gel kahvaltı hazırlayacağım"
"Krep yaparsan gelirim" "Tamam hadi gel yapacağım" "Tamam bye" ben daha bye diyemeden telefonu kapattı. Bende mutfağa girip krep için malzemeleri çıkarttım. Bir orduya yetecek kadar krep yaptıktan sonra yumurta haşladım, salam, peynir,zeytin, reçel ve olmazsa olmazım nutellayı da çıkarttım. Çayıda demeyleyip bardaklara doldurdum. Zil çaldığında hemen kapıyı açtım Bora elinde ekmekle duruyordu. Tabi meraba demeden içeri dalıp mutfağa girdi. Hemen tıkınmaya başlamıştı. "Sanada Günaydın" dedim oda ağzı dolu bir şekilde cevap verdi. "Gonoydın" bu haline gülmek haricinde bir şey yapamadım çünkü çok tatlıydı. Yerime oturmadan yanağından öptüm ve yerime geçtim. Bol sohbetli geçen kahvaltıdan sonra Bora şirkete gideceğini söyledi artık babası işin bir ucundan tutmasını istiyormuş. Bora üniversite okumak istemediği için şirkette çalışacaktı. Aslında öyle de böyle de şirkette çalışacaktı sonuçta babasından sonra kardeşi Oya ile şirketteki hisseler paylaştırılacaktı. Bora çıktıktan sonra bende mutfağa toparlayıp odama çıktım. Saat iki de o dosyayı almaya gidecektim ve açıkçası öğreneceklerimden korkuyordum. Annemin katili içinde yazıyor muydu ? Bunları düşünürken göz yaşlarıma hakim olamamıştım. Dolabımın içinde olan kilitli çekmece gidip açtım. Bu çekmecenin içinde her şeyi saklıyordum annemin bana bıraktığı mektup dolusu kutuyuda orda saklıyordum. Annem sanki öleceğini biliyormuşçasına bana o kutuyu bırakmıştı. Mektubların içinde ne yazıyor bilmiyorum çünkü okumaya cesaretim yok. Öğreneceklerimden korkuyorum. Çekmeceye sakladığım yedek sigara paketini alıp terasa çıktım. Çekmecemde her zaman sigara saklarım , babam sigara içtiğimi bilsede ulu ortada paket bırakmak istemem. Parliament kutusundan bir dal sigara çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Sigarayı yakıp dumanı tüm hayatın anlamını barındırırmışçasına kadar ciğerlerime çektim. Ardından gözlerimi biraz kısarak dumanı geri verdim. Neden sigara içtiğimi bende bilmiyordum ama beni rahatlatığı bir gerçekti. Sigaramı içip izmariti küllüğe bastırarak söndürdüm. Odama inip biraz daha oyalandıktan sonra saatin ikiye yaklaştığını fark ettim. Ve hazırlanıp çıkmaya karar verdim aslında bugün öğleden sonra 3 dersim vardı ama gitmemeye karar verdim. Arabamın anahtarını alıp evin kapısını kilitledim. Arabama binip yavaş yavaş sürmeye başladım çünkü saat daha bir di ve oraya gitmem 30 dakika mı almaz bu yüzden yavaş gitmek en iyisi olacaktı.
1 saat sonra...
40 dakikadır burda bekliyorum o sırada hangi masaya oturacağımın da mesajı geldi. Kafenin üst katında olan 25 numaralı masada bekliyorum. O süre zarfında söylediğim türk kahvesi geldi. Saat 2.15 çoktan gelmiş olmalı acaba yanlış masaya mı oturdum diyip mesaja tekrar baktım sonra masa numarasına baktım. Ama doğru masadaydım , etrafıma bakınmaya başladığımda bir sürü bad boy tarzı giyinmiş adamlar vardı. Onlardan biri miydi acaba ? Karşımda sandalye çeken adama baktım. Genç yakışıklı birine benziyordu , takım elbise giymiş ve olduğundan daha katı gözükmeye çalışarak oturdu. "Eflal Kozan , Melek ablaya ne kadar çok da benziyorsun !" Anlamadım o az önce 'Melek abla' mı dedi ? "Annemi nereden tanıyorsunuz ? Siz kimsiniz ?" "Herşeyi zamanla öğreneceksin Eflal çok fazla bilginin maaliyeti büyük olabilir bu nedenle bir süreliğine az bilgiyle yetinceksin." Elinde ki dosyayı bana doğru uzatarak yerinden kalktı. "Eflal kendine çok dikkat etmelisin ve edindiğin bilgileri asla birisiyle paylaşmamalısın dediğim gibi maaliyeti büyük olabilir" diyip uzaklaştı. Dediklerinden bir anlam çıkartamıyordum. Masaya kahvenin parasını bırakıp kalktım. Bu adamda kimdi, annemi nereden tanıyordu ve en önemlisi 'dikkat etmelisin' le neyi kast etmek istemişti ? Hemen aşağıya inip arabama bindim ve son sürat eve sürdüm. Vardığımda hemen arabayı park edip eve girdim. Odama çıkıp dosyayı masanın üzerine bıraktım. Telefonum çaldığında ekrana baktım Bora arıyordu ama şuan çıkamazdım. Masama oturup derin nefes alıp dosyayı açtım. İçinde 3-4 parça birşey vardı ve en üste olan kağıtta not yazıyordu. Notu okumaya başladım " Eflal bu bilgilere dikkat etmelisin , sahip çıkmalısın yoksa hayatın tehlikeye girebilir Samet'e , seni arayan kişiye güvenmelisin biraz sinir bozucu olsada o güvenilir biri. Şimdi bana diyeceksin ki annemin ölümüyle bunların ne alakası var ? Senin annen gizli bir cemiyetin üyesiydi ve bir yemin etmişti. Yemin kağıt üzere ve kanla mühürlenmiş olduğu için öldürülmesi yasal olarak da geçerli. Sakın annenden hiç bir zaman şüphe etme o ne yaptıysa senin için , aileniz için yaptı. Dosyanın içinde annenin yemini ve bir tane resim var. O resimde annenin en yakın dostu Ecrin Atahan (multimedya) var. Onu bulmalısın. Sadece o sana gerçekleri anlatabilir. Zarfın içinde bir de annenin sana vermemi istediği bir şey daha var onu yanından hiç bir zaman ayırma. Bunu şuan okuyorsan büyük ihtimalle yaşamıyorumdur artık ama sana sadece şunu söylüyorum; 'Si modo fidem habeat signum in manu Triquetra'. Sadece bileğinde Triquetra dövmesi olana güven. Kendine dikkat et Eflal Kozan". Bunları okurken gözlerimden yaşlar akıyordu. Arkadaki eski pergament kağıdı öne aldığımda bunun annemin yemini olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRİQUETRA (Üç kurban)
FantasíaSevgi ; 5 harften oluşan ama içinde milyonlarca anlam barındıran bir sözcük. Ne acı, bizi o kadar çok mutlu edebilirken , o kadarda çok üzebilen 5 harf. ''Sevgi nedir ?''sorusuna cevap verebilen varmı aramızda ? Sanırım yok çünkü sevginin belirli bi...