Gülümseyerek arkamdan bana seslenen yeşil gözlü takipçime döndüm.
"Merhaba."
"Merhaba." Ah sesi..
"Takip mi ediliyorum?" şakayla karışık sorum onunda gamzelerinin belirmesine neden oldu.
"Sanmıyorum ama siz takip edildiğinizi düşünüyorsanız,bu duruma bi bakarız." Oyuncu Harry, hmm..
"İçimde öyle bir his var evet."
"Peki, Bayan Rogers." Tatlı gülümsemesiyle devam ederken tekrardan o güzel kıvrımlı dudaklarını araladı
"Haydi seni evine bırakayım." Kafamı salladım ve onu takip ettim.
Kapımı açıp koltuğa oturmamı bekledi ve uzun gövdesiyle önden dolanıp yerine oturdu. Yine o hoş koku. Deri ve vanilya. Sanırım Harry'nin, arabasının kokusuna bile bayılıyorum. Kokuyu koklamaya devam ederken Harry'nin kalın sesi beni böldü.
"Dokuzuncu Cadde değil mi?" Tabi ki de biliyordu.
"Evet,Dokuzuncu." dedim tatlı gülümsemelerimden birini yollayarak.
Evin önüne geldiğimizde arabadan indi ve kapımı açtı. Zıplayarak indim. Bu da neydi? Kapımın önünde en az yüz tane kırık cam parçacıkları, bunlar nerden geld- Aman Tanrım! Odamın camımı kırılmış nasıl? Eminim o gerizekalı Garret üzerinde çalıştığı bowling toplarından fırlatmıştır. Tabiki onlardan fırlattı. Lanet çocuk.
"Bu da ne?" Harry'nin şaşkınlıkla açılan ağzına karşılık gözlerimin kapatıp dudaklarımın arasından nefesimi vererek,
"Ah,şey sadece bowling topudur." Ne açıklama ama!
"Anlayamadım?" Tabiki anlayamaz. Anlatayım Styles.
"Sanırım sorunlu komşum yeni deneylerini camımda denemiş." Garret!
"Bowling topunu senin camına fırlatmış yani?"
"Evet, Garret biraz gıcık."
"Evet, belli." İşte benim yeşillim.. Benimle aynı fikirde.
"Ee ben içeri gireyim."
"Camın kırılmış burada mı yatacaksın?" Hayır tabiki, salonda veya diğer odada kalırım sorunu ne?
"Hayır, diğer odaların birinde."
"Ama camın kırık."
"Evet?"
"Demek istediğim, güvenli değil." Evet doğru, bunu düşünmemiştim.
"Bunu unutmuşum."
"Benimle gelmek ister misin?" Ne! Harry'nin evimi. Tabiki isterim..
"Umm, ben rahatsızlık vermek istemem. Belki Rose'un oteline giderim."
"Siz bana rahatsızlık vermezsiniz, Bayan Rogers." Ah, ne güzel dedin öyle.
"Emin değilim." Ne naz yaptım.
"Sizi ağırlamak isterim, emin olun yeterince oda var." Beni ağırlamak istermiş,odasıda varmış.. İçimde ki küçük bayan çoktan kafasını sallamaya başlamıştı. Styles'ın evinde bir oda da kalmak, belki onun odasını da görürdüm! Bu hoşuma gitti.
"Tamam."
"Önden buyrun." Harry..
**
Evinin otoparkına geldiğimizde arabasını güzelce park etti ve onun açmasını beklemeden arabadan indim. Gülümsüyordu. Hemde çok güzel, güzel gamzeler Styles.. Onu takip ederek arkasından yürüyordum. Asansöre geldiğimizde düğmeye bastı ve beklemeye başladık. En üst katta mıydı şimdi? 20,19,18,17... Evet sonunda 0.
Kolunu asansörün önüne koyarak geçmemi bekledi daha sonra kendi gelip 20. tuşa bastı. Yirminci kat mı? Vay canına.. Hayranlıkla onu süzerken kafasını bana çevirdi ve gözlerime bakmaya başladı. Ne kadar da güzeller. Yeşil önü açık gömleğin rengini tamamen almış,ışıldayan gözler.. Henüz 6.Kat. Harry yavaşca uzun gövdesini bana çevirdi ve dudakları kıvrıldı. Gözlerimi kırpıştırdım. Bana yaklaştı ve bu bana dudaklarımı aralamama neden olan bir güzellikte yapmıştı.
"Dudaklarınız çok güzel Bayan Rogers." Niye benimle bu kadar resmi konuşuyor? Beni tahrik etmek için falan mı? Eğer öyleyse bunu kesinlikle başarıyor diyebilirim. Söylediği şeye kızararak karşılık verdim ve eğilerek kulağıma,
"Kızarmanızda aynı şekilde." Naneli nefesi gözlerimi kapatmama neden olurken,kulağımın yanına bir öpücük kondurdu. Asansörün açılmasıyla önden çıktı. Tam karşıda ufak bir masa ve üzerinde yasemin çiçeklerinin çoğunluklu olduğu bir saksı vardı. Adımlarını takip ederek arkasından yürümeye devam ettim. Vay canına.. Vişne çürüğü uzun ve büyük bir dönemeçli koltuk, ortasında cam bir sehpa. Duvarlarda pahalı tablolar. Burası çok güzeldi. Krem ve vişne çürüğü uyumu..
"Burası çok güzel."
"Beğenmene sevindim." Ve bir gurultu. Ah midem. Sadece sabah kahvaltısı yapmamın sonucu. Ne rezillik!
"Karnın mı aç? En son ne zaman yemek yedin?"
"Şey,sabah kavlaltısı." Büyüyen gözlerine bakarak kafamı eğdim. Niye utanıyorum anlamıyorum. Ah..
"Tanrım! Bir şeyler yemelisin. Gel haydi."
Mutfağa geldiğimizde beni uzun kahvaltı masasın önüne bırakarak dolaba ilerdi.
"Ee, köse soslu tavuk sever misin?"
"Evet,severim." Yanlış hatırlamıyorsam, nane,zeytinyağı,kekik karışımı olan o yeşil sos köse sosuydu.
"Güzel."
Harry'nin yüzüne baktığımda karşları çatık bir şekilde,dikkatlice elinde ki tabağı mikrodalgaya koyuyordu. Ona baktığımı anlayınca bana baktı, gözlerimi kırpıştırarak kafamı aşağı eğdim. Üstümde bıraktığı etkiyle kendimi sersemlemiş,aşık küçük bir ergen gibi hissediyordum. Uzun becerikli parmaklarıyla tabaktan taşan yeşil köse sosusunu sıyırdı ve parmağanı ağzına götürdü. Yaptığı hareketi belimden aşağısında hissettim resmen. Yanıma geldi ve tabağı bıraktı. Kahvaltı barının etrafından dolanarak karşıma oturdu. Tavuğumdan bir parça alıp ağzıma götürdüm. Evet, çok güzeldi. Beğendimi belli edecek sesler çıkardım ve bana o mükemmel gamzeleriyle karşılık verdi.
"Beğenmene sevindim." Gülümsedim,nasıl oluyor da onun tek cümlesiyle utanabiliyordum?
Yağmur başlamıştı. Harry'nin evi o kadar yüksekteyde ki yağmur sesleri insanın içine işliyordu. Salonun uzun camından dışarı baktım, manzara o kadar hoştu ki. Arkamdan gelen tahrik edici kalın ses beni huzurlu düşüncelerimden ayırıp, uygunsuz düşüncelere yönlendirdi.
"Üstüne kalın bir şeyler verebilirim."
"Ah,şey teşekkür ederim,çok iyi olur." yapabildiğim en güzel gülümsemelerimden göndererek bana doğru yürümesini bekledim. Geniş salonda, uzun bacaklarıyla yürüyerek tam karşımda durdu. Ellerini omuzlarıma koydu ve ovaladı.
"Evet,üşümüşsün. Gel haydi." döndü ve onu takip ettim.
"Bunları giyebilirsin." Bana uzattığı gri kapüşonlu kazağı ve siyah eşofmanı elime aldım.
"Nerede giyineyim?" Arsız gülümsemesini suratına takınarak,
"Ben çıkarım."
"Tamam."
Kıyafetlerimi çıkardım ve Harry'nin verdiklerini almak için yatağa eğildim. Arkamda ki nefesi hissedince gözlerimi kırpıştırdım. Ah.. Lanet olsun.
Merhabaaa, okuyucum fazla olmasa da, beklettiğim için üzgünüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODY ELECTRIC
FanfictionYavaşca "Allie" dedim. Bende "Harry." Sanırım beynime kazınmıştı. Bir anda herkes çığlık atmaya başladı hiç bir şey duyulmuyordu.