5.Bölüm/ Kemik Torbası.

129 5 1
                                    

5.Bölüm/ Kemik Torbası.

Hatırlatma; Kıyafetlerimi çıkardım ve Harry'nin verdiklerini almak için yatağa eğildim. Arkamda ki nefesi hissedince gözlerimi kırpıştırdım. Ah.. Lanet olsun.

Tişörtü hızla kafamdan geçirdim ve kaşalarımı çatarak arkamda kıkırdayan bukleli adama döndüm. 

"Harry dışarı çıkman gerekiyordu." Ona karşı koymakta ne kadar zorlansam da böyle bir şey benim için uygun değildi. Bunu biliyormuş gibi güldü.

"Ama o kadar da uygunsuz bir şey yapmadım. Sadece vücudunu merak etmiştim. Buda benim kötü bir huyum galiba."

"Umarım pek fazla kötü huyun yoktur." Elini çenesine götürdü ve parmaklarıyla çenesinde oyalanarak konuştu.

"Imm, Bilmiyorum. Olsa bile o kadar dert etmezsin diye umuyorum." Ego konusunda üstüne birini daha tanımıyorum bu yeşillinin. Galiba dert ederdim. Etmem gerek.

"Pek emin değilim, şimdi biraz geri çekil de altımı giyeyim."  Parlak gözlerini havaya kaldırdığım bacaklarıma dikerek dudaklarını yaladı. Beni izlemesi yanaklarımın tam anlamıyla kırmızıya dönmesine neden olmuştu. Daha önce ben giyinirken beni yakın arkadaşlarım dışında kimse görmemişti. Annem bile, nedenini bilmediğim bir şekilde annemden utanıyordum. Evet hala da utanıyorum. Harry ile olan ilginç tanışmamız ya da korkunç demeliyim. Onun ne kadar mükemmel olduğu gerçeğini değiştirmedi. Tanımaya başlayınca sanki hep daha da yakınlaşıyormuşuz gibi geliyordu. Daha önce pek fazla erkek arkadaşı deneyimim olmamıştı. Harry biraz ilke kaçıyordu benim için ama onun önünde beceriksiz bir kız görünmekten nefret ediyorum. Bunun için Katani ve Avery den yardım almak fikri iyi olabilir. Sonuçta Katani bu işler de oldukça başarılı nasıl, neler yapacağımı anlatmalı. Kendi kendime olan düşüncelerimden Harry'nin boğuk sesiyle ayrıldım. 

"Ne yapmak istersin?" Ne yapmak isterim? Seni biraz daha iyi tanımak isterim aslında ya da beraber film izlemeliyiz.

"Bilemiyorum, istersen yani eğer sen istersen film izleyebiliriz." Ne kadar da çekingen konuşuyorum böyle..

"Emin değilim, ben film izlemeyi sevmem." 

"Ben bilmiyordum, aferdersin." Yanaklarıma hucüm eden kırmızılıklar hoşgeldiniz. Bu halime gülen Harry'ye anlamamış gibi bir bakış attım. Açıklamak için gülmeyi kesti.

"Sadece her söylediğim şeyden sonra kızarman hoşuma gidiyor. Daha bir sürü hoşuma gidecek huyun olduğuna eminim. Bak, bence birbirimize kendimizi anlatabilirz, böylece hoşuma giden huylarını bulabilirim."  Evet, evet.. kesinlikle seni daha fazla tanımalıyım bukleli. 

"Tabii, olur." 

Kapıya doğru yürüdü ve bana elini uzattı. Elini tutarak arkasından yürüdüm. Uzun dönemeçli siyah koltukların olduğu bir odaya geldik. Koltuğa kendini attığında kıkırdadım. Oturmam için elini yanına vurdu. Saçlarımı düzelterek yanına oturdum. Koltuk inanılmaz rahattı. Oda da açık kalan pencereden gelen ay ışığı dışında tek parlaklık yeşil gözleriydi. Kafasını bana çevirdi, bende aynı şekilde ona döndüm. Ay ışığı mükemmel yüz hatlarıyle birlik olmuş melek gibi parlarken kurumuş dudaklarını yalayarak konuştu.

"Ne bilmek istersin Allie?" Hey şeyini bilmek isterim Styles.

"Ee, şey burası senin evin dimi?" Dikkatlice beni izliyordu. Sorduğum soruyla kafasını salladı sözüme devam ettim.

"Yani demek istediğim, burası çok güzel ve şey pahalı duruyor, ben nasıl para kazandığını öğrenmek istiyorum." Evet,gerçekten bunu öğrenmek istiyordum. Çünkü daha gençti tekti ve zengindi. Ne iş yaparsa hoşuma gider diye düşünmeye başlamıştım ki sessiz oda da yayılan kapı zili sorumu cevapsız bırakılmaya mahkum kıldı. Lanet olsun.. 

Gecenin bu saati evine kim geliyor olabilir ki? Harry rahatsız olduğunu belli edercesine ağzından ufak bir küfür savurdu. 

"Burada bekle. Sakın arkamdan geleyim deme tamam mı Allie?"

"Tamam."

 Bu neydi şimdi? Hayır arkasından falan gitmeyecektim zaten. İlk kez geldiğim bir evin kapısını açma gibi hobilerim yok. Tabi dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum. Bir kaç dakika sonra Harry ifadesiz bir suratla içeri girdi. Neler olduğunu sormayacaktım. Çok fazla soru soran, meraklı, heyecanlı küçük bir kız çocuğu gibi görünmek istemiyorum. Harry, kimin geldiğinden bahsetmedi.

"Haydi, yatalım."

"Peki."

Yüzüm düşmüştü. Bilmiyorum ama insanlar beni terslediğinde hep bunu yaparım. Elimde değil, küçüklükten beri istenmediğimi düşünmüşümdür. İnsanlar beni terslediği zaman da yüzüm düşer.

"İstersen benim yatağımda uyuyabilirsin?" Hayır şuan senin yatağında o muhteşem kokunla uyumak falan istemiyorum.

"Hayır, başka bir yer olursa benim için daha uygun."

"Peki, yan odaya geç o zaman."

"Tamam, iyi geceler."

"İyi geceler."

Yatağa doğru giderken, hala yağmakta olan yağmur gözüme ilişti ve aklıma kırılmış oda camım geldi. Yağmur yağıyordu ve umarım içerisi su olmamıştır. 

Saat gece yarısını biraz geçiyordu. Yatağın baş ucunda bulduğum Stephen King'ten "Kemik Torbası" kitabını okuyordum. Bu kitabı ikince okuyuşta bile korkmuştum. Stephen King gibi yazan başka biri daha yok. Harry'de Stephen King okuyor olabilir. Bu çok güzel bir şey hoşlandığın çocukla aynı kitabı beğenmek. Hala uykum gelmemişti. Yarın cumartesiydi. İşe gitmem gerekmiyordu. Erken kalkmak zorunda olmamanın verdiği o güzel hissi yaşıyorum şuan. Ama göz kapaklarım son mısraları okurken kapanmaya başladı. Kendimi saf bir uykunun kucağına bıraktım. 

Evet biliyorum çok uzun bir süre oldu ama hastanedeydim kusura bakmayın, zaten pek fazla bekleyen kişi olduğunu sanmıyorum. Neyse öptüm:D

BODY ELECTRICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin