1 Benim Gezegenim

51 35 0
                                    

Hitsugi No Chakia Opening Songs

Multimedya : troller

Uzun koridorlardan geçerek büyük toplantı salonuna ilerledim. Salonun önünde koruma olarak duran elhapuslar kapının önünde tuttuğu mızrakları çekip benim için kapıyı açtılar. İçeri girdiğimde odaya büyük bir sessizlik kaplıydı. Hızlı adımlarla başa oturdum. Biz renkli gezegendik. Bu yerde her türlü şeyi bulabilirdik. Bu yüzden ortak karar hep benim şatomda toplanırdık. Benimle birlikte salonda 8 kişiydik. Bizden güçsüzlerde gelmişti çünkü bu konu bütün evreni ilgilendiriyordu.

Salonda ki kendime ağır bir şekilde bakan birini hissetim. Gözümü dolaştırdığımda tam da düşündüğüm gibi prens Antrian bana gözlerini dikmiş. Dudaklarında tehlikeli bir gülümseme vardı. Gözleri kırmızıydı bu da onun yoğun olduğunu gösteriyor. Prens Antrian ufak boynuzları olan duygu yoğunluğuna göre sarı , kırmızı ve siyah gözleri vardı. Duyduğuma göre siyah gözünü pek gören olmamış olsa bile ölmüş. Sadece en tehlikeli anlarında çıkıyor. İlk tahta geçtiğimden beri onu farklı bulmuştum. Bazen bana öyle bakıyor ki. Sanırsın beni istiyor ama ne anlamda olduğunu bende bilmiyorum.

Söze cesur , dik kafalı bir cüce başladı. "Sevgili gezegen yöneticileri. Hepimiz neden burada olduğumuzu biliyoruz." Eliyle çaprazında oturan Hava prensesi Tamonda'yı gösterdi. "Prensesin beceriksizliği yüzünden ona verilen kolye parçasını kaybetti." Tamonda kaşlarını çattı. Yerinden kalkıp masaya elini koydu.

"Bu tam olarak benim suçum değildi. Tamam mı sadece küçük bir kaza fakat sen yer elması bana sesini yükseltip hakaret edemezsin. Ben hala senden üst gezegenin prensesiyim." Antrian alaycı bir ses çıkarıp gülümsedi. "Sen artık bırak güçlü bir gezegeni prenses bile değilsin. Değerin soytarılığa indi. Yakında ejderhan ölücektir. yerine gelen prensesi eğlendirmekle vakit geçireceksin ve o en ezik hayvan kanatları olmayıp pervanesi olan bir sineğin olucak." İğrenç ama bir o kadar da ona yakışan kötü kahkasını attı.

Salondan tek bir çıt bile gelmiyordu. Tamonda başını bu olamaz dercesine sağa sola salladı. ardından gözünden hızla yaşlar akmaya başladı. Sarı gözüm yavaş yavaş koyu bir yeşile dönüştü. İğrenmştim. Ağlayan türler mide bulandırıcıydı. Yüzümü buruşturdum.

Büyük kapı tıklatıldığında masanın üstündeki düğmeye bastım. İçeri bir elhapus girip. Başıyla selam verdikten sonra göz bebeği olmayan gözlerini benim yeniden sarıya dönmüş gözlerinden ayırmayarak. "Efendilerimiz Hava prensesimizin ejderhası aniden hastalanarak ölmüştür." Bunu duyan prenses daha da ağlamaya başladı. Olduğu yerde büyük görkemli sandalyesine yıkıldı. Başımı salladığımda elhapus yeniden başıyla selam verip çıktı.

Eğer ejderha öldüyse yeni bir tanesi doğacaktır. Fakat bu işlem yeni bir yöneticinin geleceğinin haberiydi. "Peki yerine geçicek olan kişi kim ki ?" Buna toprak kralı cevap verdi.

"Asıl sorun şu ki yerine geçicek prenses dünyalı. Kolye onun eline geçmiş ve farklı bir şekilde kolye onu kabul etti." Salondakiler 'Bu nasıl olabilir.' Şimdiye kadar hiç böyle bir şey duymamışlardı. Evrendeki herkes Dünya ve içindeki yaratıklardan nefret ederdi.

İnsanları büyük aptal ve her şeyin sonu olarak tehlike gibi görürlerdi. Derin bir nefes aldım. Bu sefer sözü elf devre aldı.

"Halk bunu duyduğunda isyan çıkartması büyük bir olanak. Böyle bir şey kabul edilemez. Hem onu bulamayız. Dünya'yı hiç bir yerde eşi benzeri olmayan güçlü bir Tanrı koruma kalkanı ile sarmak durumunda asla onu bulamayız." Su kralı tecrübesiyle gülümsedi.

"Dünya'ya fazla kişi olmama kaydıyla girilebilir. Bu biraz tehlikeli bir konu orayı bilmiyoruz. Bir şey çaktırmamalıyız ki Dünya da buralardan daha tehlikeli. Bunu hepimiz biliyoruz. Fakat evrenin iyiliği için bunu yapmalıyız. Hem dumanlıların da kulağına bir şey elbet gitmiştir. Eminim ki onlarda hazırlanıyordu. Prensesi kaçıracaklardır. Kolye bir kız insanda ve biz onu bulmalıyız. O kolyelerin bir parçası güçlü bir gezegeni yönetmek için yeterli. Bir de bunların hepsinin birleştirildiğini düşünün."

Evet bu olası bir şeydi Dumanlılar en korktuğumuz düşmanlarmızdandı. Cehennem gezegeni kötü bile olsa dumanlı ile birbirlerine hiç haz duymazlardı. Ateş söndüğünde duman olur. Tarhte okuduğum kadarıyla geçmiş 5 element ile dumanlıların , Gahinlerin ve Tenofalların savaşları ile dolu. Biz 5. elementiz ölümüz biz ama bir o kadar da yaşıyoruz. Bu yüzden gezegene yaşayan ölüm diyoruz. Yarısı iyi iken yarısı da kötüdür. Burada gelmiş geçmiş en büyük hapishane vardır ama kimse yerini bilmiyor sadece büyük suç işleyenleri götürürmüş ama 436 yıldır öyle bir suç işleyen olmamış.

Trol sandalyesinde oturmuş sessizliğini koruyordu. Normalde troller aptal olurdu ama başları akıllı olmak zorundaydı. Yoksa yönetilemez. Trol ilk başta gözünü kıstı sonra ağzını açtı bir şey söyleyecek gibi oldu geri vazgeçip ağzını kapattı.

Ne söyleyeceğini merak edip. "Sen Trol. Sen ne diyeceksin." Trol lafımı duyunca elini çenesine koydu. "Benim için fark etmez bence bir erkek ve bir de kız gönderelim. Bunun için bence Prens Antriana ve kraliçe Monthara gitmeli. En uygun kişiler onlar." Trolün lafından sonra salonda yeniden bir sessizlk oldu. Bunu hiç istemiyordum onlar bir şeyde yanılıyorlardı. Gezegenleri yönetenlerin ilk insan yeni gelecek olan prenses kızı bilyorlar fakat bu yanlıştı ilk değil. Ben ilktim. Ben ilk insandım. Kendimi saklamakta ilk başta epeyce zorlanmıştım. Fakat sonradan sonraya kendimin bile insan olduğumu unutmuştum. Ta ki bu toplantıya kadar.

Bu işi istemiyordum. O lanet iğrenç gezegene geri dönmek istemiyordum. İnsanların bir çoğu gerçekten aptallardı. Gezegenlerinin değerini bilmiyordu. Birbirlerini eziyorlardı. Ben bundan nefret ediyorum dedim kendi kendime ben oraya daha buraya yeni yeni bağlamışken oraya gitmeyi hiç istemiyordum ama salonda onaylayan fısıltılar ve haraketleri görünce elimden bir şey gelmeyeceğini anlamıştım. Umarım çabucak bulur ve oradan kurtulurduk.

Ölümlü Kraliçe #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin