Multimedya: Monthara insan hali var
Nightcore - How Do You Love Someone
Toplantı bittiğin de kral dinlenmemiz için hepimize ayrı odalar verdi. Bir saat sonra prens Antrian ile Dünya'ya gidicez. Şimdi sadece benim dediklerimi hazırlıyorlar. Kimlik , okul için kayıt belgeleri gibi.
Benim eski kütüphanem de Dünya ile ilgili bir kitabımın olduğunu düşündürmüştüm o yüzden bu durumu tuhaf karşılamıyorlar.
Odam da yatağım da yatarken odanın kapısı tıklatıldı. Oturur vaziyete gelip "Gir." Diye izin verdim. Kapı açıldığın da içeri bütün özgüveniyle prens Antrian girdi. "Ne istiyorsunuz prens Antrian?"
Sorum prens Antrian'ı alaycı bir şekilde gülümsetti. "Monthara artık bana prens diye hitap etmenize gerek yok. Direk Antrian diyebilirsiniz. Sonuçta birlikte Dünya'ya gidicez.orada birbirimize kraliçe ve prens dememiz tuhaf kaçabilir değil mi ? Aslında bunu siz daha iyi bilirsiniz." Odam da yavaşça yürüyüp yatağıma yattı. Bana dönüp saçlarıma baktığını karşımdaki buz parçasının yansımasından görebiliyordum. Kalın hırkasının ön kısmını açmıştı. Büyük ihtimalle onun odası hepimizinkinden sıcaktır diye düşündüm.
"Monthara biraz insanlardan bahsedip insan gibi davranabilir misin ? Bana mesala orada hangi yaşta hangi isim de ne bileyim onun gibi şeyler işte." Karşımdaki buzdan bakmayı kesip yatakta yatan Antrian'ın gözlerine baktım. Gözleri açık kırmızıydı.
"Beni tehdit eden birinin isteklerini yerine getirmiyorum üzgünüm prens Antrian." Yatakta oturur vaziyete gelip kafasını boynuma gömdü. Yine kısa sürelik olmuştu. Beni yatağa yatırıp üzerime çıktığın da bu sefer bende sinirlenmiştim. Kolyemin gücüyle onu karşı buzdan duvara çarptırdım. Yataktan kalkıp hızlı adımlarla yerde duran şeytanın yanına gittim.
"Bana bak şeytan bir daha bunun gibi birşey yapmaya kalkışma." Yerden kalkıp tam gözümün içine baktı. Gözleri koyulaşmıştı. "Bir insan nerede olursa olsun bizden savunmasız olduğunu biliyor muydun? Burada senin gücün kısıtlı." Gözüm kırmızı ile parıldadı. Onun kadar koyu değildi ama yine de öfkemi gösterecek kadardı."Monthara bir kraliçe olabilirsin ama yöneticilerin hepsinin gözünde farklısın. Diğerlerinde farklı bir soyun var. Böyle biri hiç görülmemişti. Bir melez olduğunu söylesen de göze batıyorsun. Benim senin insa olduğunu kanıtlamam çokta uzun sürmez. İnsan olduğun öğrenildiğin de yöneticileri ve halkı kandırmaktan en büyük hapishanelerin kapısını açarsın. Benim asıl cehennemime gelmen için elimden geleni yaparım." Bunu söylediğin de bir kez daha hem dünya hem de burada şeytanlardan nefret etmeme neden oldu. İlk istediğini yerine getirebilirdim. Böylece şimdiden çalışmaya başlar ben de çabucak bu şeytan bozuntusundan kurtulurdu.
İlk olarak bedenimi değiştirmeye başladım. Saçlarım kısalmaya ve kahverengi renge dönüşmeye başladı. Renk değiştiren gözlerim mavileşti. Vücudum da bazı kısımlar değiştiğinden görkemli kıyafetimin için de inceldim ve küçüldüm. Antrian dönüşümleri şaşkınlık için de izliyordu. Bedenimin değişimi bittiğin de Antrian yanıma gelip beni inceledi. Boyum kısaldığın dan artık onun göğüs hizasından daha kısaydım. İnsan halim kısa değildi , hatta uzundu ama buradakilerin boyları anormal uzunluktaydı.
"İnsanlar ne kadar kısa." Kaşlarımı çattım. Onunla konuşmak için kafamı kaldırmak zorunda kalıyordum. "İnsanlar kısa değil siz anormal uzunsunuz."
Sesim de değişmişti. Kendimi çok farklı hissetim. Uzun zamandır insan halime dönmemiştim. Boynum ağrıdığından kafamı indirmek zorunda kaldım. Antrian bunu anlayıp önümde diz çöküp gözlerime baktı. "Adın ne?" Derin bir nefes aldım. "Adım Özge. 21 yaşındayım yani buradaki ile aynı. Üniversiteye gidiyorum." Antrian kaşlarını çattı. "Kimlikler hazırlanırken herkes kendi bilgelerine sordu. Demek o yüzden bütün bilgeler senin isminin Özge olduğunu söyledi. Benim ismim de Berk ne kadar farklı geliyor. Ankara adında bir yerde Gazi üniversitesine gidicekmişiz. Çok tuhaf."Gözlerimi büyütüp Antrian'a baktım. "Orası benim eski okuduğum yer ve de doğup büyüdüğüm yer Dünya'da her şey aynı olucaksa beni tanıyabilirler. Dünya da eminim ki herkes kaybolduğumu sanıyor ve aramışlardır ama bulamadıkların dan ölü olarak sayılıyorumdur."
Antrian kaşlarını çattı. "Bu bir sorun yaratır mı?" Yaratabilirdi ama yaratmamalıydı. Omuz silkip ağzımı büzdüm. Kapı tıklatıldığın da ikimiz de kapıya doğru baktık. Üzerimi yeniden düzeltmeye başladım. Dışarıdan kralın sesi geldi. "Kraliçe Monthara hızlıca gelmeniz gerekiyor." Yakalanma korkusuyla vücudumu değiştirmeye çalışıyordum ama adrenalin duygusu buna engel oluyordu. Kapının kulpu oynadığın da Antrian üzerime kapandı. Beni sıkıca hırkasının içine sokup kimseye göstermemeye çalışıyordu. Eminim kral fazlasıyla bu görüntüyü yanlış anlamıştır. Çünkü Antrian kafasını eğmişti beni de görmüyordu. Burada ki işlerin bazıları Dünyaya benziyordu ki bu da o şeylerden biriydi. Hafifçe öksürdüğün de bende göz rengimi değiştirip tamamen kendimi düzeltmiştim. Antrian ile son kez göz göze geldiğimiz de göz rengini görmemiştim. Ardından hızlıca kralın hiç bir şey anlamaması için ikimizde büyük bir hızla birbirimizden ayrıldık.
Gözüne kısa bir anlığına baktığım için anlayamamıştım. Krala baktığımız da "Uygunsuz bir zamanda girdiğim için özür dilerim. Daha önce aranızda bir şeyler olduğunu anlamıştık ama bir tutku... her neyse bunu sonra görüşelim. İkiniz de hızlıca benimle gelmelisiniz zor da olsa Dünya'nın kapısını açmayı başardık. Sizi bekliyoruz. Kapı kapanabilir şimdi den iyi şanslar çabuk olun. Her an geç olabilir." Kral gerçekten çok hızlı konuşmuştu. Antrian beni kucağına alıp elin den geldiğince kesik ama hızlıca en aşağı tehlikeli yere girdik. Sadece yetkililerin girebileceği odaya girdiğimiz de bütün yöneticiler el ele tutuşmuş kolyelerin gücünü kullanarak geçiti kapanmaması için uğraşıyorlardı. Onlara ejderhalar , el , cüce ve trol bir kaç söz söyleyerek yardım ediyordu.
Ejderhalarımız yanımıza geldiğin de artık gitme zamanımızın geldiğini anladım. Ejderhaya okşayıp sarıldım. Eğildiğin de sırtına binmemiz gerektiğini de anladım. Bu sahne fazla yaşanmazdı. Bütün soylular bir arada bir iş için elinden geleni yapıyorlardı. Antrian da ben de kendi ejderhalarımıza bindik. Sırtların da işimize yarayacak şeyler vardı. Dünya ya ejderhalarımız ile gidicektik. Ne olursa olsun dercesine gözümü kapattım. Ejderhalarımız kanatlarını açıp büyük ışık topunun içine girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlü Kraliçe #wattys2016
Fantasyİlk kez insan bir kraliçe olur. Yaşayan Ölüm gezegenine insanlar aptal olarak görülür. Zaten öyle değilmiler? Dünya gezegenin kıymetini bilmiyorlar. Kimse oraya gidip gelmek istemez ama bir gün görev için giderler kendilerini korumak için elinden ge...