Nightcore - How Do You Love Someone
Montumuzu giyinip botlarımızı da giyinicekken bir şey fark ettim. "Neden çorap giymedin ?" Berk kaşlarını çattı. "Çorapta ne daha ben bu ayakkabıya yeni alışacakken." Ayağımı ona gösterip "Ayağa giyilen bir kumaş parçası." Kaşlarını çatıp ayağımı inceledi.
"Evet sanki dolabımda buna benzer siyah şeylerin olduğunu görmüştüm. Demek ki adı çarapmış."
Kaşlarımı çatıp dudaklarımdan küçük bir kıkırdama kaçtı. "Çarap değil ço-rap."
O da beni tekrarlayarak "Ço-rap" dedi. Kafamı evet diye salladığım da odasına giderken 'çorap çorap...' Kelimesini ritim tutarak söyledi. Aklıma gelen soru ile olduğum yerde kaldım. Gözlerimi büyütüp arkasından bakakaldım. Acaba hani şeytan yaaa. Bu Dünyadaki şeytanları ne yapar. Sonuçta şeytan her yerde şeytandır yani.
Dünya da fazla neşeli bir kız olduğum söylenemez. Okulda ezilen bir tiptim. 1 yıl okula gitmemiştim ama okuluma devam ediyordum ne ironi ama hem de o 1 yıl sanki gitmişçesine diğer senem olan üniversite 3'e gidicektim. Yani eski okul arkadaşlarım beni bekler. Beni çok severler yaaa(!)
Son olarak her şeyi kontrol ettikten sonra dişimizi birbirine vurdurtacak soğuklukta olan sokağa çıktık. Düğmeye bastığım da araba sahibini tanıyıp kilitlerini açtı. Ben şöför kısmına geçip Berk'in de binmesini beklerken Berk binmedi. Arabadan binip ona baktım.
"Umarım kapınızı açmamı bekleyerek kendinizi dışarıda dondurmuyorsunuzdur."
Berk derin bir nefes aldı. Bıkkın bir sesle "Sen de umarım bu kapıyı nasıl açacağımı bilmediğimi biliyorsundur." Gözümü devirip onun olduğu tarafa yürüdüm. Bilerek onun nasıl açtığımı görmesi için elimi kaldırıp ona gösterecek şekilde kapının kolundan tutup kilidi açacak şekilde bastırıp açtım. Elimi göğsüme koyup dalga amaçlı eğilerek selam verdim. "İçeri girebilirsiniz artık cahillikler kralı." Alaycı bir ses çıkarıp içeri girecekken bana baktı. "Az önce ne yaptım ben ?" Bu halleri hoş değil desem yalan olurdu. Bu sefer de ben o sesi çıkarıp. "buna alaycı gülüş sesi gibi şeyler denebiliyor." Kafasını sallayıp rahat deri koltuğa yayıldı. Bende arabanın ön kısmından dolanıp şöför koltuğuna oturdum.
"İçimdeki kıpırtı da ne sanki bir ejderha içimde her yeri dağıtıyor. Çok farklı nefes almamı zorlaştırıyor sanki." gülümsedim daha ben göstermeden ilk defa bir şey yapacağı için adrenalin duygusunu tatmıştı.
"Adrenalin o , korkuymuş , heyecanmış , sevinçmiş eğer bunları fazla dozda hissedersen bu his oluyor. Aslında benim en özlediğim özelliklerden biridir. Kafamdaki bereyi düzeltip anahtarı çevirdim. Kemerimi bağladıktan sonra Berk'e baktım. Uzun süredir arabayı çalıştırmıyordum bir yere çarpmam olağan dışı bir şey değil.
"Buna emniyet kemeri denir." Diğer yandan da ona eğilip kemerini takıyordum. "Kendini kaza anında korumanı sağlar. Arabadayken veya diğer araçlarda bunu böyle bağlarsan daha iyi olur." Kafasını salladı , ama sanki bir büyünün içindeymiş gibiydi. Gözünün kahverengiden kırmızıya dönüşünü izledim. Panikleyerek seslendim. Sanki duymuyordu.
"Berk kendine gelmelisin gözünün rengi hızla değişiyor." Söylediğim cümle az da olsa kendine getirdi. Önüne dönüp gözünü kapattı. Endişeli gözlerle ona bakarken kapattığı gözlerini aralayıp bana baktı. Yeniden kahverengi gözleri olmuştu. Derin bir nefes aldım. Rahatlayarak arabayı park yerinden çıkardım. Okul yolunda sürmeye başladım.
Yol boyunca Berk soru sordu. Okula yaklaştıkça içimde bütün tanıdığım yaratıklar tepiniyordu.
Arabadan inip okula yürüken herkes bize bakıyordu. Kapşonumu başıma geçirip kafamı eğdiğim de Berk bana baktı.
"Düşman mı var neden saklanıyorsun. Bir de şu var neden herkes bize çok farklı bir şekilde bakıyor. Etraftaki enerjiyi ben bile hissedebiliyorum. Gerilim kokusu alıyorum." Onu susuturup hızıca okula girmesini sağladım.
Yürürken Berk etrafına bakınıyordu. Ona dönüp kafasını ileriye çevirdim.
"Etrafı incelemeyi kes. Müdürün odasına gidip sınıflarımızı öğrenicez. Beni görünce biraz şaşırıcak. Etraftaki insanların incelemesi ise beni tanıdıklarından." Gülümsedi.
"Demek tanınan birisisin bu bizim için bence iyi. Etrafta fazla bizden şüphelenen olmayacak. Herkes bizi normal olarak tanıyacak." Gözlerimi devirdim.
"İyi bir nedenle tanınmıyorum. Herkes ezikliğim den farklılığım dan dolayı beni dışladıkları için tanınıyorum. Ben gittikten sonra da etrafa pek iyi dedikodularım yapılmıyor. Onları duyabiliyorum."
Berk ciddiliğini yeniden kazandığın da müdürün odasının kapısını tıklatmıştım. İçeriden onay sesini duyduğum da Berk ile birlikte içeri girdik. Müdür gözlüğünün üstünden bize baktı. Özellikle gözleri benim üzerim de durmuştu. Biraz şaşırmışa benziyordu.
"Özge sen yine devam ediceksin. Bu delikanlınınkileri de verdikten sonra çıkabilirsiniz. Şimdi den uyarıyorum sorun çıkarmak kesinlikle yok." Kafamızı salladıktan sonra Müdür koca poposunu kaldırmayarak tekerlikli sandalyeyi sürerek işlemleri yapmaya başladı. Gözlerimi kısarak hocayı izliyordum. İşi bittiğin de kağıtları Berk'e uzattı.
Berk ilk başta bana baktı. Kafamla küçük bir onay verdiğim de müdürün elindeki kağıtlara uzandı. Elinden kağıtları aldıktan sonra dışarı çıktık. Berk elinde ki kağıtlara bakıyordu.
Yazıları her yerde okuyabilirdik veya dilleri konuşabilirdik. Bir başkası da bizim dilimizi anlayabilirdi. Normal de ben insanken böyle bir özelliğim yoktu. Kraliçe olduğum da olmuştu.
Berk kağıtları incelerken birisine çarpıcakken son an da kolundan tutup kendime çektim. Bir an afallamayla üzerime yapıştığın da kısa bir süre bakıştık. Gözünü ilk kaçıran ben olmuştum. Kaçırdıktan sonra Berk'in ders programını incelemeye başladım. Bir çok dersi benimkiyle aynıydı.
"Derslerimizin bir çoğu aynı. Okul içerisin de dikkat çekecek bir şey yapmamaya çalış. Burada küçük bir şey bile çabuk yayılır. Gözlerine dikkat et renk değiştirmesinler. Dersi pek anlamazsın fakat fazla da ilgisiz gözükme , yoksa hoca seni şimdi den gözüne kestirebilir ama emin ol bunu istemezsin." Küçük bir genelleme yaptıktan sonra onu sınıfına bıraktım. Ben de kendi sınıfımın kapısına geldiğim de içeriye bir beden yüzün den giremedim.
"Bak sen kimler gelmiş. Neredeydin özlettin kendini be. Sen yokken ezdiklerimin hiç bir tadı çıkmadı. Hiç biri senin gibi intihar girişimlerin de bulunamıyorlar. Oysa sen her intiharı denemeye çalıştın. Tabi başarısız oldun ama o ayrı bir konu." Kafamı kaldırıp uzun saçlarımın arasından Deniz'e baktım. Derin bir nefes verdikten sonra yanından geçmeye çalıştığım da beni engelleyip köşeye sıkıştırdığın da kapşonumu çıkarıp saçlarımı da arkaya attıktan sonra başım dik gözlerinin içine baktım.
Bu haraketime dudağını yana kıvırıp alaycı bir ses çıkardı. Elini alıp önde ki saçmlarımdan birini parmağına dolayıp bıraktı. "Bizim kız ciğer yutmuş. Baksan sen şuna." Hiç beklemediğim bir sırada beni duvarla kendi arasın da daha çok sıkıştırdı. Öyle ki her bölgemiz birbirine yapışmıştı.
"Bakalım ciğer ne kadar işine yaramış." yanağımdan hafif hafif öperek dudağıma doğru ilerledi. Dudağımın kenarında daha uzun süre durdu. Ayrıldığın da gözlerimin içine bakıp kaşlarını çattı. Ben de kafamı eğip tek kaşımı kaldırıp gülümseyerek baktım.
"Emin ol kuş ciğeri bile yesem senden daha yürekli olurum." Yanımda ki kolunu aşağı indirdikten sonra yanından çekildim. Ben bir kraliçeydim. Bu yüzden ona beni ezmesi için müsade edemezdim. Ne yaparsa yapsın. İster dövsün. İster tecavüz etsin. İsterse de işkence eder ama asla eskisi gibi olamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlü Kraliçe #wattys2016
Fantasyİlk kez insan bir kraliçe olur. Yaşayan Ölüm gezegenine insanlar aptal olarak görülür. Zaten öyle değilmiler? Dünya gezegenin kıymetini bilmiyorlar. Kimse oraya gidip gelmek istemez ama bir gün görev için giderler kendilerini korumak için elinden ge...