Ne ben varım oralarda,
Ne sen varsın aşkın kıyısında,
Giderken uçurumun kenarına;
Ölüme bir adım kala...
Yakala kalbimi en derinden.
Bildiğim ne varsa yanlışken,
Ölümüne aşkı yaşarken,
En güzel anılarım sendeyken,
Kaybolacak sandım karanlıklar...
Bulmaz sandım geçmişte kalan acılar.
Saftım... Aldandım...
Aşkın kıyamet koparırken kalbimde,
Ulaşamadık sonsuzluğa sevgilim.
Bir rüyaymış sende kaybolan bedenim.
Günahımı öp, diyemem ki...
Onlar benim sensizlik hâlim.
Pişmanlığım diz boyu olsa ne fark eder?
Dönebilme ihtimaline sığınırken...
Gerçeğim olup tutunsan kalbime,
Bu kalp seni her daim affeder...
Aşk-ı kıyamet; sil baştan kalbe düşer.
-Özlem Yalçınkaya-
Yeniden Başlasın
Tüm bu yaşadıklarım gerçek miydi acaba? Hani benim iki yıldır deli divane aradığım Azra kendiliğinden mi bana gelmişti? Bir şeyi kırk defa söylersen gerçek olur derler. Galiba; Tanrım benim sesimi kırk bininci defa da duymuştu. Gök de ararken yerde bulduğum Azra'm kollarımın arasında tüm sıcaklığıyla duruyordu. Gerçekti, sıcacıktı ve enfes kokuyordu. Kollarımın arasında titreyen bedeni, Tanrı tarafından özene bezene yaratılmıştı. Teni tenime değdiği anda yaşadığım duygu fırtınası ile içimde yıllardır bastırdığım volkan patlamak üzere hareketlenmişti. Sekiz yaşından beri belki milyonlarca kez bunu yaşamanın hayalini kurmuştum ben. Eskiden onun yanında öyle görünmezdim ki onun elini sıkmak amaçlı bile tutamamıştım. Şimdi o kendiliğinden mi gelmişti bana? Kendime tokat atmak istiyordum ama bedenini saran kollarımı bıraktığım anda falezlerden aşağı uçması kaçınılmazdı.
Her zamanki gibi Konyaaltı caddesinin sonundaki varyanta, falezlerin üzerine gelmiş elimdeki viskiyle demleniyordum. Sigara almaya gittiğim büfeden dönerken falezlerin ucunda kollarını açmış kadını hayal meyal görünce koşmaya başlamıştım. Uzaktan ne söylediğini anlayamıyordum ama onu yakalayabilmek için sarhoş kafayla deliler gibi koşuyordum. Tam düşecekken onu belinden yakalamayı başarmıştım. Sergilediğim üstün performans yüzünden zar zor nefes alıyordum. Korkudan tir tir titreyen kadını tutup kendime çevirdiğimde ise kesin alkolü fazla kaçırdım diyordum ki öpülmeye kıyılamayacak o güzel dudaklarından ismim çıkıvermişti. "Arda!" demişti bana dünyanın en güzel melodisiyle... Gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde onun gözlerindeki siyah derinlikte kaybolmuş, yaşadığım şokla kekeleyerek; "Azra!" diyerek ismini zikretmiştim. Tam ağzımı açıp; "Senin burada ne işin var?'', diye soracaktım ki konuşmak için araladığım dudaklarıma, işaret parmağını bastırarak konuşmaya başlamıştı. Söylediği her cümle gözlerimin yuvasına dar gelmesine sebep oluyordu. Kulaklarıma inanamamıştım... Onun ağzından çıkan tüm cümleler benliğimde şok dalgalarına sebep oluyordu. Bütün bunları nereden biliyordu? Üstelik beni sevdiğini söylüyordu. Benim tüm hayatım onu; ondan habersiz hem deliler gibi severek, hem de ondan öldüresiye nefret ederek geçmişti. Şaşkınlık kelimesi, yaşadığım hissiyatı tarif etmek de yetersiz kalıyordu. Abim Nazra; bir gün bu aşk yüzünden kafayı yiyeceğimi ve o gün geldiğinde beni büyük bir zevkle akıl hastanesine kapatacağını söyler dururdu. Acaba, abimin dediği gibi Azra diye diye kafayı yemiştim de zihnimde yarattığım bir hayal ile mi bakışıyordum? Yaşadıklarımı sindirmeye çalışarak aklıma gelen ilk soruyu sormuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I KIYAMET ''SİL BAŞTAN'' (Pandemi boyunca yeniden yayında)
General FictionWATR WATTY 2013 EN İYİ FAN FİCTİON HİKAYESİNİN DEVAM KİTABI BU KİTABA BAŞLAMADAN ÖNCE AŞK-I KIYAMET'İ OKUMANIZ HİKAYENİN AKIŞINI ANLAYABİLMENİZ AÇISINDAN ÖNEMLİDİR....