Ağlıyordum ve çöküp kapıyı yumruklamaya devam ediyordum. Aşağıdaki teyze yanıma koşmuş,
-kızım hayırdır neyin var demiş ve gözyaşlarımı silmeye çalışıyordu.
-sadece kapıyı açın nolur demeye devam ediyordum.
-Noldu yavrum, kötü bir şey mi var diye sorarken bense,
-kapıyı açın, sadece kapıyı diyip hıçkırıklara boğulmaya başlamıştım.
-güzel kızım, onların bugün davası vardı, evde değillerdir Dedi.
Gözyaşlarımı bluzumun kollarına silerken çatallaşmış sesimle,
-ne davası? Dedim.
-boşanma davası, sen tanıyor musun Pınar hanım ve Ahmet beyi?
-hayır hayır, teşekkür ederim her şey için. Benim eve gitmem lazım. Dedim ve kalkar kalkmaz yere düştüm. Gözümü açtığımda kolumda serumla hastane odasında olduğumu anladım.
-ben neden burdayım? Diye o teyzeye sordum.
-o kadar halsiz bir haldeydin ki bayıldın, bende seni buraya getirdim. Annen ya da babanı aramamı ister misin?
Hay devenin bale pabucu ya. Bayılmıştım. Hem de kim yüzünden aptal bir şerefsizin teki yüzünden. Tabi ben aptalım ya, ne diye inanıyorsam o mesajlarına? Ah aptal kafam! Ah. Gerizekalı Leyla ya.
-kızım, arayayım mı aileni?
Oo..bir de annemle babam var napacam ben? Ne dicem onlara? Hayır öğrenmemeliler. Çabuk Leyla, bir yalan düşün, çabuk.
-kızım, iyi misin?
-iyiyim teyzecim, teşekkür ederim. Aramayalım şimdi yok yere üzülmesinler.
-tamam ama çıkana kadar burdayım ben kızım, hadi bir şeyler ye ve bana neden böyle davrandığını anlat bakalım.Hay ben böyle işin diye düşünürken, teyze beni hastanenin kafesine indirmiş, poğaça ve çay almış bana ve,
-kızım sen neden böyle oldun bakalım?
-yok bir şey sağolun dediğim halde inanmadığı her halinden belliydi.
-yabancı gözüyle bakıyorsun ama hadi tanışalım o Zaman belki o zaman anlaşırız demi? Dedi ve gülümsedi.
Sevdaymış teyzenin adı ve 42 yaşında tarih öğretmeniymiş. 2 oğlu varmış. Biri İstanbul'da üniversitede iken, diğeri ortaokuldaymış. Başta yabancı olduğum sevda teyzeye kanım kaynamış ve içim ısınmıştı.
-hadi sıra sende bakalım, sen kimsin? Dediğinde ise ilk defa kendim olduğumu hissetmiştim. Karşımda beni dinleyen tatlı bir kadın oturuyordu.
-ben Leyla, 18 yaşındayım. Ankara Hukuk'u kazandığımı öğrendim dün. Ailemle yaşıyorum. Öyle işte.
-güzelmiş leylacım. Şimdi gelelim asıl sen kimsin? Yani hislerin, duyguların? Bunları herkes bilir, hadi bana asıl Leyla'yı anlat.
-ben...ben.. Ben sadece koca bir aptalım. İnsanları kıran ve kırılan kukla. Dediklerini uygulayan koca bir kukla. Ve tekrardan ağlamaya başladım.
-canım benim yapma böyle.. Sen çok güzel bir kızsın, maşallah boya bak, boyun kaç bakıyım senin diyip konuyu çevirmeye başlayan sevda teyze gülümsemeye başladı ve bende onun sıcak kalbinden yansıyan gülümsemeyle tebessüm ettim.
-hah böyle işte tatlım, hep böyle gül :) boyun kaç cidden soruyorum bu sefer.
-1.74 sanırım diyip güldüm.
-fazlası zarar bak hem ne güzel kızsın, yakışıyor mu sana üzülmek?Sohbetin devamıyla birlikte saatin kaç olduğunu babamın beni aramasıyla farketmiştim.
-kızım, kaç saattir nerdesin sen? Annenle çok merak ettik seni.Hay bin kunduz ya. Ne dicem şimdi onlara, ben yalan söylemeyi beceremem ki. Sevda teyze telefonu elimden alarak,
-merhaba efendim, hı hı, evet Leyla çok iyi, merak etmeyin ben öğretmeniyim onun, evet evet üniversitede büyük başarı, sağolun, iyi günler
Diyerek telefonu kapattı. Elime verdiği telefona bakarak,
-ne? Nasıl? Ben..ben şeyyy..
-rica ederim leylacım, şimdi sen eve git rahat rahat uyu. Numaramı da kaydet, görüşelim diyerek kalktı masadan.
Vay anasını dedim içimden. Babamı iyi kekledim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karamsar Hayalperest
Teen FictionÜniversiteye başlayan Leyla'nın yaşadıkları aslında hepimizi anlatıyor.