Dedikodunun dibine vurmuşken Soner'in kaş göz işaretlerinden beni dışarı çağırdığını anlamıştım. O kalktı, ardından ben. Dışarıya çıktığımızda ilk söylediği şey " Ben sana o gözle hiç bakmadım, bakamadım. " demişti. O gözle baksada bir şey değişmezdi. " Biliyorum. " diye yanıtladım onu.
" Ama bu gerçekleri değiştirmez, itiraf etmekten kaçınmayacağım artık. Seni abim, kardeşim gibi değilde sevdiğim adam olarak görüyorum. İster acı, ister gül umurumda değil. Seni seviyorum ve bu acizlikse ben dünyanın en aciz insanıyım. " dedim, bana baktı. Yeşil gözleri dolmuştu, istediğim bu değildi. Ona bakarken gözümden dökülen yaşlardan habersizdim.
" Ama ben başkasını seviyorum, bunu biliyorsun ve acı çekiyorsun. " dedi. Evet, en büyük acıyı çekiyordum. Gelsin diye bekliyordum belki de ama ne gelirdi ne de uğrardı benim yanıma.
" Seni beklemek acı da olsa güzel, seni beklemek gelmeyecek birini beklemek gibi birşey olsa da güzel. Çünkü söz konusu sensin, kardeşin olmak bile güzel. " dedim. Elleri birkaç saniyeliğine gözlerine gitti, silme diyemedim silme biraz da sen ağla diyemedim.
" Bekleme, beni bekleme. Bu olmayacak duaya amin demek gibi. " diyince gözyaşlarımın arasından tebessüm ettim.
" Elbet karşılığını alırım, senden ya da bir başkasından. "
Elleri tekrar gözlerine gitti, " Ağlama, kendimi daha fazla suçlu hissetmeme sebep olma. " dedim. Bana döndü ve " Suçlu olan kim biliyor musun, benim! " diye bağırdı. Ardından cümleye devam etti " Senelerce kör gibi yaşadım ulan, senelerce yapmaz dedim, seviyor dediler inanmadım. " diyince acı bir hıçkırık dudaklarımdan döküldü. Beni saran kollara sıkıca tutundum, bırakmasını istemiyordum. " İstemiyorum, bunu yapmanı istemiyorum. " dedim. Kollarını benden ayırınca gözyaşlarımı sildi. " Olamaz ki, yapamam. " Biliyordum zaten, en iyi ben biliyordum olamayacağını.
Ben içeri girecekken adımın geçmesiyle duraksadım.
" Olmayacak değil, olacak ama oğlan inatçı be kızım. Bende isterim olmasını, birkere mutlu görmeyi bende isterim. " Meryem annenin sözleri karşısında Açelya " Erva kendini çok yıpratıyor, Soner'in de ne yaptığı belli değil. İlkay ile ayrılmışlar sanırım. " dedi. İnanmadım tabiki, İlkay ne yapar ne eder bir şekilde barışırdı Soner'le. İçeriye girince tüm gözler bana çevrilmişti. Bana gülümseyerek bakmaları içimdeki fırtınadan haberdar olmadıklarının işaretiydi. Umut yine Açelya'nın yanında idi. Açelya Umut'un omzuna yaslanmış, ondan destek alıyordu.
" Ne oldu kızım, kavga etmediniz ya? " diyince yalan bir tebessüm ile ona olumsuz anlamda kafa salladım. Hayatım yalan olmuşken bunu yapmam pekte garip olmazdı.
Otele geri döndüğümüzde odaya girip kendimi duşun altına atmıştım. Çıktığımda yine odada kimse yoktu ve üzerime rahat bir şeyler giyip kafeye inmiştim. Saçlarımı ıslak olmasına rağman dağınık bir topuzlu halletmiştim, şuan onlardan önemli birçok şey vardı.
Kafeye indiğimde herkes oradaydı. Soner, İlkay'dan uzak bir sandalyede oturmuştu. Tek boş olan yerde Yağız'ın ve Soner'in ortasıydı.
" Ooo, hoşgeldin güzellik. Nihayet akşam yemeğine de olsa yetişebildin. " diyen Yağız'a gülümsedim.
" Eee tabi çok gezdik bugün, sen olmayınca daha bir güzel oldu. " Soner'in bu yalanı üzerine kahkahamı serbest bıraktım ve " Kendi adına konuş. " diye fısıldadım. Yemek Umut ve Açelya'nın komik ve iğrenç espirileriyle devam ederken Umut " Bak Erva geçen bir şey beğenmişti neydi eeee, buldum. Ha onu beklemişim, ha otobüs durağında vapur. " Diyince ilk gülen isim İlkay oldu. Sonra Açelya, Umut felan filan... Yalan mıydı, elbet değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitUmut tükenmiş, son bulmuşken yine eskisi gibi çarpar mı kalp? Benimki çarpıyor işte. Hem de umutlarımı sömüren adama çarpıyor. Uzun zamandan beri umutlarımla dimdik ayakta iken bir anda yıkıldım. O yıktı beni, enkaza çevirdi. Olsun, canı sağolsun di...