Günler geçtikçe İlkay'la arası biraz daha düzelmişti, bunu zaten biliyordum. Benden başka herkesle iyi olmasını becerirdi o. Trabzon'daki son günümüzdü ve ben gitmek için can atıyordum. Neden derseniz, İstanbul'a dönünce onlarla olan bağlarımı az da olsa koparacaktım. Şuan saat akşam 7 civarındaydı ve odaya hakim olan tek ses, akrep ile yelkovanın ayak sesleri. Yağız ile odamı ayırmanın ardından, o konserin ardından 2 gün geçmişti. İsteğim yerime gelmişti ve onunda benimle işi bitmiş gibiydi. Umursamıyorum desemde canım yanıyordu. Takvimdeki günler değişmişti, ben değişmişti fakat o hiç değişmemişti. Bu üzücü olsa da takmamaya çalıştım. Yıllar önce geldiğimde " Hoş geldiniz " demişlerdi bana, ama o zaman bile hoş gelmemiştim ben. Burada bilmediğim duygularla savaşmış, tanımadığım birçok insanla muattap olmuştum. Bu onun gözüne girmeme bile neden olamazken, o beni kalbime gün geçtikçe daha çok işliyordu. Tedavisi olmayan bir hastalık gibiydi ve ben tedaviyi de zaten istemiyordum, bilemiyorum. Düşünceler içinde yerimden kıpırdandım, uyku denen şey birkaç gündür uzaktı bana. Yağmurun sesi düşüncelerime karışmışken, terasa çıkıp hava almak gerektiğini düşündüm. Kapıyı hızla açtım ve ilaçmış gibi soludum havayı.
" Erva, neredesin güzelim? Hadi dışarı çıkacağız seni bekliyoruz. " diyen Yağız'a cevap verme gereği bile duymadım, bu havada sadece terasta durmaktı isteğim. Hem dışarıya çıksakta birşey yapamazdık.
" Sırılsaklam olmuşsun aptal, hadi yürü üzerini değiştir. Açelya'lar kapıda bekliyorlar bizi. " diyince ' lar ' ekinin başka kimi kapsadığını pek anlayamamıştım. Kafam ile onu onaylayıp kendime kıyafet alıp banyoya ilerledim.
Kapıyı açtığımda Umut kafasını Açelya'nın omzuna koymuştu, sesimizi duymadan onların resmini çekmiştim. Bunlar benim için her şeyden değerliydi. Telefonumda bir dosya yer ayırmıştım onlara. İmrenmek mi bilemiyorum ama onların mutluluğunu birazcık kıskanıyordum.
" Erva hanım dedektifliğe de başlamış, tam beklendik hareketler sergiliyorsunuz, sizi kutlarım. " diyen İlkay'a en keskin bakışlarımı yollamıştım. Bizimle, benimle geçireceği son gündü. Sahnelerde bile Soner şarkıyı bitirince yanına çıkıp yanağından öpüyordu, Umut defalarca onu kovmuştu fakat yinede bezmiyordu kız.
Kafeye geldiğimizde Yağız bir yanımda, Umut ise diğer yanımdaydı. İkisininde koluna girerek gülümsemeye başladım. İkiside benim için abi gibiydi, en değer verdiklerimdi.
" Aman, aman bir onlar kalmıştı. " diyerek mırıldanan İlkay'a, " Herkesi kendinle karıştırman komik. " diye cevap verdi Umut. Bu lafı üzerine Açelya onu öpmüştü ve " Kimin sevgilisi. " diyerek gururlanmıştı. Dışarıdan iğrenç gözükse de aşk insana cidden yapmam dediklerini yaptırıyordu. Bundan seneler önce Açelya " O halde asla olmam, hep kötü kötü bakacağım ona. Hem bizim kavuşmamız imkansız. " derdi, fakat şimdi sevgililer ve oldukça mutlular, çelişkili. :)
" Ben dedim size olay çıkarmayın diye, yine rahat durmadınız. " diye bağıran Soner'e, İlkay " Ama aşkım kız sana bakınca dayanamadım, hem fena mı oldu aksiyon yaşadık. " diyerek üste çıkmak amacı ile karşı gelmişti.
" Hiç iyi olmadı, biz oraya oturup muhabbet etmek için gitmiştik. Soner şu kızı otele bırak, sonra gel kardeşim. Konum yollarım. " diyen Umut'a bugün ikinci kez hayret etmiştim. Açelya bu çocuğa cidden iyi bakıyordu.
Ormanlık bir alana gelmiştik fakat manzarası insana dertlerini unutturacak türdendi. Soner buraya gelmesinin uzun süreceğini, İlkay'ın onu bırakmadığını söylemişti. İçten içe hepimiz sinirliydik ona, içimizde bitmek bilmez bir öfke vardı o kıza karşı. Ne olacaktı bilmiyordum, ama biran önce yarın olsun istiyordum. İstanbul'a dönmek istiyordum ve onlardan uzakta yaşamak yarama merhem olacaktı. Bu daha çok acıtır mıydı bilmiyordum, ama unutmak zaten acıtmaz mıydı canımızı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitUmut tükenmiş, son bulmuşken yine eskisi gibi çarpar mı kalp? Benimki çarpıyor işte. Hem de umutlarımı sömüren adama çarpıyor. Uzun zamandan beri umutlarımla dimdik ayakta iken bir anda yıkıldım. O yıktı beni, enkaza çevirdi. Olsun, canı sağolsun di...