Evime geldiğimde derin bir iç çekmiştim nihayet ondan, onu arzeden düşüncelerden birazda olsa uzaktım. Konserler hakkında seçimlerini yapmışlardı, iki gün sonra bir konserleri vardı fakat ben gitmeyecektim. Bahanem hazırdı, Yağız ile buluşacaktım. Onu orada şarkı söylerken görmek kalbimi milyonlarca kez parçalara ayırırdı.
- Lise yılları. -
Müzik sınıflarını dolaşırken birden onun sınıfından yankılanan o mükemmel sesi duydum, onun sesiydi. Kapıyı yavaşça açtım, yüzü kapıya dönüktü. Beni görmesi an meselesi olsa da umursamadım, ona eşlik ettim en derinlerimden, kalbimden. Her kelimede daha çok işliyordu kalbime adı.
" Kafası kendinden bile güzel, bu gece..." diyerek bana bakınca kızarıp kaşlarımı çatmıştım, beni görmemesi gerekti. Gitarını susturup bana gülümsedi " Gel. " diye fısıldadı. Omuz silkip kapıyı kapatınca ayak sesleri kulağıma doldu, ardından da kapı açılmıştı. Belime dolanan kollarla yerime adeta çivilenmiştim, " Birileri yine trip mi atıyor? " diyince bir çığlık patlattım, beni bu kadar iyi tanımak zorunda mıydı?
" Hiçbir şey yolunda gitmiyorum, ben İstanbul'a geri dönücem! " diye bağırınca ağzımı eliyle kapatıp, " Duymamış olayım. " diyerek bana kaşlarını çatmıştı. Ona gidememek, ondan da gelememek buydu sanırım.
------
O zamanlar bana komik geliyordu, yine onun müptelasıydım ve yine o farkında değildi. Bu kez ondan uzaktım ama bir düşünce, bir hayal kadar da yakındım ona.Ayağa kalkıp odamın içinde biraz gezindim, o kitabın aynısını görünce açtım ve yine bir not vardı. Bu kişi her kim ise, büyük teselli ediyordu beni.
" Keşkeler bir kenarda dursunlar, iyi günler için sakla. Şuan bunu okuyorsan yüzünde gülümseme olmalı, bu benim rutinim artık. Hayata uzun bir çizgi çek, yeni bir gün seni bekliyor ise o yeni güne meydan oku, mutluluk her zaman birkaç adım uzağında. Ben ve yazdıklarım ise hep yanında... " Ben ve yazdıklarım, bunu yazan kişi beni tanıyordu, benim yanımda olan biriydi. Telefonumun sesiyle elimdeki kitabı yatağımın üzerine bırakıp mutfağa ilerledim.
" Efendim Umut. " Yine ne diyecekti bilmiyordum.
" Yarın Açel'in doğum günü, unuttuğunu biliyorum elimden geldiğince bir şeyler hazırladım. Hepimiz orada olacağız, sende dahil. " Hepimizden kastı İlkay ise ben gitmeyecektim, bunu biliyordu.
" Peki, peki. Nerede olacak? " dedim, beklemeden cevap gelmişti.
" Kumsalda Açel'in çok sevdiği bir mekan vardı hatırlıyor musun, neyse işte orada olacak. " Onu onayladım ve ardından ufak bir veda ile telefonu kapattım. Umutla olan resimlerini bastıracaktım, o buna her şeyden çok sevinirdi. Odama doğru ilerledim, derin bir uykunun vakti gelmişti sanırım.
Sabah gözlerimi alarmın sesiyle açtım, hem kapatıyor hem de sövüyordum. Ayağa kalkıp rutinlerimi halletim ve kahvaltımı da yapıp evden çıktım. İlk işim bir fotoğrafçıya gitmek olacaktı, daha sonra mekana gidip oraya resimlerle süsleyecektim. Açel'im her şeye değerdi çünkü...
Mekana geldiğimde Soner içeride eksikleri tamamlıyordu, hazırlanmış olan slaytta benim eksik olan konuşmamı tamamlamamızın ardından resimleri birlikte asmaya karar vermiştik. Eline aldığı ilk resimde Umut kollarını Açelya'ya dolamıştı, Açelya'da ona vuruyordu.
" Bu hallerine bile imrenmemek mümkün değil. " demiştim gülümseyerek. Soner de bana karşılık olarak " Kör olunca tabi halim ortada. " demişti, göndermeyle karışık bu cümlesi beni biraz üzse de alışkın olduğum için çokta takılmamıştım. Sonerdi bu bugün üzer, yarın ise hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi.
" Bunları ne ara çektin? " diyince " Bir ara çektim işte. " diyerek tebessüm ettim.
Kafasını belli belirsiz salladıktan sonra telefonunun melodisi mekana dolmuştu. Eline alarak ekrana baktı, göz devirerek dışarıya ilerledi. Ben hazırlıklara devam ederken dışarıdan bağırış seslerini duyuyordum. Benden her şeyi bu kadar gizli tutarken bağırması garibime gidiyordu. Kapıdan içeri girerken hala " Kapa çeneni, benden mümkün oldukça uzak dur. " diye bağırıyordu. Kimdi ki şimdi o, İlkay desem belki ama başka biride aklıma gelmiyordu, Soner İlkaydan başka hiç kimse ile böyle konuşmazdı. Neyse diyerek işime geri döndüm, yanıma geldiğinde burnundan soluyordu.
" Siz kadınlar sevince de anlamıyorsunuz, istemeyince de. " diyerek bana baktı, tahmin ettiğim gibi İlkay'dı.
" Kişiden kişiye değişir, seviyorsan onun seni sevmemesini, istememesini göze alacaksın. " diyerek ona yan yan baktım.
" Ya tabi, sen sustun da ne oldu, şimdi sevdiğin kişiyi başkalarıyla görüyorsun. " diyerek derin bir iç çekti. " Bu benim sorunum, benim acım. Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum. " diyince " Sevdiğin kişi benim ama! " diye bağırmıştı, aldırmadan işime devam ettim.
" Allah kahretsin susmasana konuşup bağırsana bana, o kadar acı çektin ben, çektirdim. Susma artık, içine atma. " diyince ağlayacak duruma gelmişti. " Kelimeler acımın, sevgimin yanında yetersiz kalıyor, yaşamayan bilmez. " diyerek onu susturmuştum. Ağlayacak gibiydi, kendini önemsiyordu hepsi vicdan azabındandı.
Akşam her şey tamamiyle hazırdı, duvarlar resimlerle süslenmiş, slayt izlenmek için bekliyordu. Yerde papatyalar ile yapılmış bir yol Açelya'yı bekliyordu, papatyaları severdi. Umut her şeyi en ince detayına kadar düşünmüştü. İlkayda gelmişti, ama bunu umursamadım. Bizden ayrı masalardaydı. Işıklar kapanınca Umut'un arabası kapının önünde durdu. Açelya " Umut bak bu kafe kapalı, boşuna getirdin beni. " diye sızlanırken Umut meşhur kahkahasını atıp kapıyı açtı. Işıklar tamamiyle yanınca Soner ve ben yan yanaydık. Klasik doğum günü şarkısını söyleyince Açel ağlamaya başlamıştı bile. Bu haline her ne kadar sinir olsamda Soner bana yapsa sanırım bende ağlardım, ama benim doğum günümde o yanımda bile değildi. Açel slaytı izledikten sonra Sonerle bana doğru kollarını açarak yaklaşmış ikimizi de kolları arasına almıştı.
" Ya varya sizi çok seviyorum, bitanelerim." diyerek yanaklarımızı sıkıyordu. " Resimler hanginizin fikri? " diyerek gülümsemişti. Soner elleriyle beni gösterince daha fazla hırpalanmaktan korkuyormuşcasına ona bakıyordu.
" Hepsi onun fikriydi, dokunmadım bile. " diyerek Umut'un yanına kaçmıştı. Açel bana daha sıkı sarılırken, ona aynı şekilde karşılık veriyordum. Bugün tam 24 yaşına basmıştı. Koskoca 12 senemiz bitmişti onunla.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Umut, Açelya için birkaç şarkı söylemiş, bizde kıskanmıştık. Bugün 3. Yıllarıydı ve artık onlar bir bütündü. O kadar şey yaşamıştım ki onlarla, say say bitiremezdim. Soner'in ortadan kaybolmasıyla birkaç kez onu aramıştım fakat açmamıştı. Umut'un telefonunu da açmayınca son çare İlkay'ın yanına gitmiştik. Telefon hoparlöre alınmıştı ve hepimiz onun açmasını bekliyorduk.
" Efendim? " diye bir ses duyunca, derin bir iç çekmiştik.
" Soner nerdesin hayatım, çok merak ettik seni. " diyen İlkay'a sinir olsamda onu bende herkes gibi merak ediyordum.
" Cehennemin dibindeyim. " deyip gülümsemiş sonra tekrar tekrar hıçkırmıştı, " Artık bu oyunda ben yokum, seviyoruuuuuum lan. " diye bağırınca sarhoş olduğunu anlamıştık. " Soner saçmalama nerdesin, hadi söyle bana. "
" Erva, güzelim sen misin, eğer sensen özür dilerim, isteyerek değildi. " diyince ne dediğini anlamamıştım. İlkay " Kendinde değil. " diyerek beni geçiştirse de zorla telefonu elinden almıştım.
" Soner, benim hadi söyle bana, nerdesin? " diyince, bir hıçkırık sesi duyuldu. Ağlıyordu ve içmişti.
" Boşluktayım ve aşağı düşüyorum Erva, gitmeme izin verme, senden gitmeme izin verme. "
Bölüm sonu. Bu bölümde her şeyi pek açık anlatamadım, kafam çok karışıktı. Yazım hatalarım varsa affınıza sığınıyorum. Ramazan ayı hepimize hayırlı olsun. Bu bölüm yine ve yine tavşan dişlime, kendinize iyi bakın, kalbinizden öpüyorum... 🌌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitUmut tükenmiş, son bulmuşken yine eskisi gibi çarpar mı kalp? Benimki çarpıyor işte. Hem de umutlarımı sömüren adama çarpıyor. Uzun zamandan beri umutlarımla dimdik ayakta iken bir anda yıkıldım. O yıktı beni, enkaza çevirdi. Olsun, canı sağolsun di...