1

129 41 4
                                    

Gecenin karanlığı her ne kadar ürpememe neden olsa da amansızca yürümeye devam ediyordum. Attığım her adımda bir korku , tedirginlik vardı. Sanki ne kadar uzağa gidersem başım o kadar belaya girecekti.
Bütün bu olumsuzlukların yanında adını koyamadığım bir huzur seziyordum. Gece belanın yanında huzuru barındırıyordu.
Ağlamak istedim. Sesim kısılana kadar ağlamak. Ama olmuyordu. Ya da ben cesaret edemiyordum. sesimin duyulmasını , acizliğimin görülmesini istemiyordum. Etrafa yoğun bir sessizlik hakimdi.

Deniz kenarına geldiğimde bir banka geçip sırtım dik başım önde oturdum. Eğilmek istemiyordum. Güçlü olmak için elimden geleni yapıyordum


YIL 2010;

"Baba ekmek almaya gitmek istemiyorum"

" Arya . Hadi uğraştırma beni. Güzellikle al gel."

" Off bir ben varım sanki" dedim ellerimi yumruk yapıp topuklarımı sürüyerek evden çıkarken.

Sabah saat sekizdi ama biz kahvaltıya yeni oturuyorduk.
"Baba annem nerede ?" Diye sordu Ali çatalını zeytine saplamaya çalışırken.Babam galeye almadı

"Baba? Ali bir şey sordu." Babam sanki yeni duyuyormuş gibi yüzüme baktı.

" çocuklar ben işe geç kalıyorum. Kahvaltıyı toplayıp okulunuza gidin"

her ikimizin alnından aceleye öptü ve çantasını alıp çıktı.Kahvaltıyı toplayıp giyindim.

"Ali hadi çıkıyoruz"

Ali'nin elinden tutup her zaman geçtiğimiz anayola çıktım. Kırmızı ışık yandığında karşıya geçip okula girdik . Ali sınıfa koşarken ben de yavaş adımlarla sınıfıma ilerliyordum. Ders çoktan başlamıştı. Kapıyı çalarak içeri girdim.

" geç kaldığım için özür dilerim . Öğretmenim" dedim mahcup bir ifadeyle

" Özür aynı hatayı tekrarlamamak için dilenir Arya. Bu kaç oldu. Hayır benim dersime özel mi yapıyorsun" başımı eğdim.

"Üzgünüm"

"Üzgünmüş çık dışarı "

O anda yüzümün mosmor olduğuna eminim . Bütün sınıfın önünde rezil etmişti beni. Nasıl yapar? Kasılan bedenim salıvermişlik hissiyle gevşemeye başlamıştı. Ama söylediği sözler çok ağrıma gitti. Sınıfa artık giremezdim. En azından bugün .
Okuldan çıkıp eve geldim. Çantamdan anahtarı alıp kapıyı açıcakken içeriden sesler gelmeye başladı . Kulağımı kapıya dayayıp kulak kesildim.
"Ne demek adamlar parayı iki güne istiyor! Levent ne diyorsun sen? Aklın başında mı ? Biz bu parayı nasıl bulucaz!

" Hülya sesini yükseltme !Ben böyle olsun ister miydim?"

"Ooo beyefendiye bak ya! Sen evlen iki tane çocuk büyüt . Allah'ın tek bir günü gün yüzü görme. Sonra Hülya sesini yükseltme! Ben kaç yıldır senin borçlarının kahrını çekiyorum. Beni dinleseydin şimdi böyle olmazdık. Yarın öbür gün eve haciz geldiğinde ne yapacağız? Ha !!"

Bağırışlar devam ediyordu. Ben titrek nefeslerle ( hatta hiç almamaya çalışıyorum) içeride kavga eden anne babamı dinliyordum. Midem karıncalanmaya başladı.

Bugün akşam yemeğinde herkes sessizdi. Kimse yemeğini yemiyor çatalıyla oynuyordu. Ali odaya gidince ben de bu kasvetli havaya daha fazla dayanamayıp odama geçtim. Yatağa yatıp yorganı kafama çektim ve sessiz çığlıklarla ağlamaya başladım .

Daha sekizinci sınıfa giden bir kız için bu kadarı fazlaydı . Hatta benim bu yaşıma kadar şahit olduğum her şey çok fazlaydı. Hep mutlu bir aile düşü kurarken ben bu profili sadece tablolarda görebiliyordum ama hiç tadamamıştım o duyguyu. Bazen bütün her şeyden uzaklaşıp kendime yeni bir hayat kurmayı hayal edip Hayallerimi o hep özlemini çektiğim huzur ve özgürlükle süslerdim.

Canın Cennete !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin