3

78 42 1
                                    

"Selim Amca bir daha düşünseniz yani yazıktır günahtır insanların ekmeğiy-"

"SEN NE DİYORSUN!." irkildim elini masaya öyle bir çarpmıştı ki bardaktaki su bile sıçradı.

" Daha neyi düşüneceğim ben kaç senedir bunu planlıyorum. Seni hayrına mı besledim ben. Ağzın kokuyordu be açlıktan. Seni insan gibi yaşattım. Bu yaşına getirdim. Çok fazla bekledim Raya, ÇOK!"

Elleri belinde ayağa kalkmış volta atıyordu. Kan akışım kesilmişti sanki. Beynim zonkluyordu. " Artık tahammülüm KALMADI!.Anlıyor musun beni? kalmadı."

Hızla kapıya doğru yöneldi ve paltosunu alıp çıktı. Kapıyı örterken tekrar yerimden sıçradım. Ağzımdaki lokmayı hala yutamamıştım. Onu bırak nefes bile almamaya çalışıyordum. Elimde çatalla öylece donakaldım.

Yaklaşık on dakika sonra zorda olsa kendime gelebilmiş. Masayı öylece bırakıp yukarıya odama çıkmıştım. Ve şuan.. Evet şuan dışarıda kış kıyamet olmasına rağmen balkona kısa bir tişörtle çıktım. Küçük mavi pufun üzerine dik ve robotik pir pozisyonda oturdum. Dudaklarım çoktan büzülmeye başlamış , gözlerim son damlaya kadar dolmuş, boğazıma bir yumru, Hindistan da arabaların önüne oturup kalkmayan inekler gibi oturmuştu. Ellerim dizlerimde yumruk halini aldı. Öyle ki tırnaklarımın etime geçtiğini hissedebiliyordum. Daha çok sıktım. Kafamı gökyüzüne kaldırıp gözyaşlarını göndermeye çalıştım ama nafile. gözlerimi bir kırpsam tane tane süzülcek- Gözyaşlarımı bile engelleyemiyorum daha. Vücudum titremeye başlayınca nefesimde titremeye başlamıştı. Ellerimi gevşetip. uzun bir süre yıldızlara baktım. Yüzümdeki yaşlar kuruyor yerine yenileri ekleniyordu. Derin bir nefes aldım.

Benden kocaman bir krallığı ele geçirmemi istiyordu. Benden insanlık dışı şereften yoksun bir şey istiyordu. Benden insanları kendime güvendirip ardından çelme takmamı istiyordu. Ve daha kötüsü beni bir direğe zincirlemiş, her istediğini yapmaya mahkum etmişti. Bundan da kötüsü insanlık vasıflarımı elimden almıştı. Bundan sonra bir köpekten farkım yoktu. Sahibine muhtaç, o ne isterse yapan bir köpek. İşte hayatım bu kadar basitti.

Vücudum soğuk soğuk titrerken uyandım. Gözlerimi tam olarak açabildiğimde balkon kapısını açık unuttuğumu fark ettim. Balkonu kapattıktan sonra avuç içimle gözlerimi ovuştura ovuştura banyoya geçtim. Aynaya baktığımda

"Kahretsin ya!"

Elimle burun direğimi ovuşturup derinden sinirli bir nefes aldım. "Dayak yemiş gibiyim . Bu şekilde dışarıya çıkamam." Makyajla filan normalde pek aram olduğu söylenemez ama off kapatıcı kullanmak zorundaydım.

Çekmeceleri uzun bir süre karıştırdıktan sonra daha iki kez filan açılmış olan kapatıcıyı alıp yüzüme tampon hareketlerle uyguladım. Fazla belli olmasın diye de saçlarımı salık bıraktım. Aşağıya indiğimde

"Tüh ya! Ben masayı unutmuştum" Telefonumu arka cebimden çıkarıp Sevil Ablayı aradım.

"Abla. Bugün benim eve gelip bir toparlayabilir misin sana zahmet? Konsolun oraya paranı bırakırım ben."

"Tamam canımda saat çok erken. Öğlen gelsem?"

"Ah tabi ya! Kusura bakma abla saati fark etmemişim sen öğlen gel"

diyip kapattım. Bir süre yemek masasına baktıktan sonra kapıyı çarpıp çıktım. Saat daha çok erkendi ,dersimde ondaydı. Arabayı sahile sürdüm. Kumsala yakın bir yere park edip indim. Hava sonbaharın etkisiyle baya ayazdı.Ellerimi paltomun ceplerine sokup kumsala doğru inmeye başladım . Kum yumuşak değildi. Deniz hırçındı. Gökyüzünün rengi maviyle gri karşımı bir şeydi. Dalganın ulaşmayacağı bir yere oturdum. Kumu avuçlayıp elimde süzüyordum. Bu hoşuma gidiyordu. Soğuk dudaklarımı sızlatsa da seviyordum. Üşümek, kendi kendime konuşmak, olur olmaz şeyleri karıştırıp yemek, canımı acıtmak... bunlar bana terapi gibi geliyordu.

Canın Cennete !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin