2

84 42 2
                                    


O kadar yorgundum ki ancak pijamalarımı giyebilecek kadar enerjim vardı. Yatağımın yanındaki pembe kalpli pijamayı tek ayağımın üzerinde sekerek altıma geçirebilmiştim. Üstümü giymeye üşenip direk atletle yatağa attım kendimi. Sonunda yarını düşünmeyi bırakıp gözlerimi karanlığa teslim ettim.

Iphone'nin klasik zangır zangır , sinir bozucu, tüyler ürpertici... alarmına daha fazla dayanamayıp gerinerek kalktım. Lanet olmasın alarmımı değiştirmek istiyorum. Yüce alarmlar adına! Hoş anca bu paklar beni. Gerçi en sevdiğim müziği bile yapsam sırf beni uyandırdığı için kapı gıcırtısı gibi gelirdi sesi.

Saat sekiz olmuştu. Bugün dersim dokuzda başlıyordu.Banyoya girip suyu açtım. Soyunup banyo terliklerini giydim ve küvete girdim. Yalın ayak basamıyordum. Saçma huylarımdan birisiydi. Tepemden akan suya reflex olarak gözlerimi kapattım. Su damlacıkları bedenimden süzülüp kirlerden arınırken beynimin içindeki düşüncelerden arındıramıyordu.

Duşu fazla uzatmayıp çıktıktan sonra hızlıca üzerimi giyindim. Kahretsin ya! Perde açıkmıymış. İçerisi de kabak gibi gözüküyor. Hınçla yerdeki pijamaları ayağımla tekmeledim. Balkona çıkıp etrafta kimse var mı diye bakındıktan sonra derin bir of çekip içeriye geçtim. Biri görseydi utancımdan yerin bin kat dibine girip bizzat zebanilerden kemiklerimi matkapla delmelerini isteyebilirdim.

Merdivenlerden ikişer üçer indikten sonra şirin amerikan usulü mutfağıma inip buzdolabını açtım.

Bir beş dakikadır falan önünde kırıtıyordu. Kenardan köşeden bir şey bulabilir miyim diyip alt taraflara baksamda yok, dolap tamtakır. Sanırım son günlerde dışarıda yediğimden dolayı mutfağı biraz ihmal etmişim. Buradan bana ekmek çıkmayacağını anlayıp ayağımla buzdolabını kapattım.

Arabaya binip okula doğru sürmeye başladım. Iphone'nin klasik zil sesi kulağımda çınlarken kulaklığımı takıp cevap verdim.

"Efendim Selim Amca"

"Bugün akşam yemeği için sana geliyorum. Bakalım ne durumdasın. Seni fazla boş bıraktım"

"Tamam. Bekliyorum" tam kapatacakken

"Ha bu arada dışarıdan yemek söyleyip de bana kakalamaya çalışma, anlarım"

görmeyeceğini bilsemde yan bir gülüş atıp telefonu kapattım. Arabayı park edip resim çantamı alarak indim. Dersliklere doğru yürürken arakadan biri omzuma kolunu atınca irkildim.

"N'aber muşmula suratlı. Bakıyım -eliyle yüzümü çevirerek inceledi- Sen hiç bakım yapmaz mısın ya? Az etrafına bak da kız gör"

"Seni çarmıha gerip sopalamak..." dudaklarımı ısırdım. "Ben derse gidiyorum."

"Yağız kankana bir öpücük yok mu?" dedi yanağını uzatarak.

"Sanki çok kankam var ya... Çok isterdim ama daha sabah balla ketçabı bir güzel karıştırıp yedim. İçin kalkar şimdi öpmiyim." diye karşılık verdim kendimde iğrenir gibi yaparak.

"Öğğk. Seni uzaylı akrabalarına versem istenmeyen çocuk misali cami avlusuna bırakıverirler" diyip kendi dersliğine yöneldi. Bende sıkıcı bir sanat tarihi dersine iç çekerek girdim.

İkinci dersten de çıktıktan sonra bir dahaki dersim ikide olduğundan ev için alışverişe çıktım.

Elime alışveriş arabasına aldıktan sonra raflara baka baka sürmeye başladım. Salça fiyatlarına bakarken yanımda biri durdu.

"Komşum" ben aval aval bakarken devam etti "Kız insan giyinirken perdesini örtmez mi? Ne kadar ayıp" Muzaffer Teyzenin söyledikleriyle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Elimle ağzımı kapatarak

Canın Cennete !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin