1962
Bahçede duran horozların sesini duymaya başlamıştım , birazdan annem gelicekti . Ayağa kalktım saatte baktığımda saatin daha çok erken olduğunu annemin daha uyumakta olduğunu düşündüm . Ama aklıma bir soru takılmıştı ... horozların neden bu saatte öttüklerini düşündüm . Saati aldığım yere bıraktım . Bir gıcırtı geldi ardından adım sesleri . Terliklerimi aradım , yatağın altına girmişti , eğilip terliğin teklerini aldım . Yavaşca ayağa kalkıp terlikleri giydim . Eski sekoya ağacından olan kapıyı açtım . Kapıyı ; ben doğduğumda Kuzey Amerika ' dan babam getirmişti . Kapı açıldığında azda olsa gıcırdamıştı . Odamdan dışarı çıktım . Ev iki katlıydı bahçede de hayvanlar vardı . Benim odam üst kattaydı , karidor karanlıktı . Sessizce aşağı indim , güneş doğuyordu . Güneş ışıkları pencereden içeri yansıyordu ama hala karanlıktı . Bir şey göremiyordum ama evde birinin daha uyanık olduğunu hissediyordum . Ürpermiştim , annemle babamın odasına çıktım . İkisi de yatıyordu anne diye seslendim kısık bir sesle . Cevap gelmedi , bir daha dedim , bu sefer biraz daha yüksek sesle demiştim anne diye . Hala cevap yok yanlarına gittim . Yaz günü olduğu için üstlerinde ince bir pike vardı . Pikeyi kafalarına kadar çekmişlerdi . Yavaşça açtım . Pike elimde kaldı . Gördüğüm manzara ... şoka girmiştim! İstemsizce gözümden yaş akmaya başladı . Yatağın üstünde iki tane duran cansız bedenlere bakıyordum . Dona kalmıştım beynim donmuş gibiydi , ne yapacağımı bilmiyordum. Tam o sırada aşağıdaki acil durum telefonunu hatırladım . Aşağı indim ve hemen polisi aradım . O görüntüyü gördüğümden beri yarım saat geçmişti , hala şoktaydım . Polisler gelmişti , bana sorular soruyorlardı ama hiç bir soruyu cevaplamak istemiyordum. Tek dileğim bunların hepsinin bir rüya olmasıydı, ancak işler öyle gitmedi . Cesetleri aşağı indiriyorlardı . İndiren polislerin yanına gittim ve durmalarını söyleme çalıştım . Cesetlerin üstünde bir örtü vardı açtım ve son bir defa baktım , sarılmaya çalıştım ama arkadan uzun boylu esmer bir polis beni tuttu ve geri çekti . Polise baktım , cesetleri taşıyan polise el hareketiyle gitmesini söyledi . Kafamı yeniden cesetlere çevirdim , göz yaşlarım hala akıyordu . Polis omzumdan tuttu ve beni kendine çevirdi . Boyum kısa olduğu için eğildi ve bana '' Merhaba , ben Jonathon . Senin adın ne ? '' diye sordu ağzımı açmaya çalıştım ve '' Evan '' diye mırıldandım . Polis gülümsedi ve bana '' Annen veya babandan başka akraban var mı '' diye sordu . Aynı şekilde '' Bir teyzem var '' diye söyledim . Polis tekrar gülümsedi , gülümserken yanaklarındaki çok belirgin olan gamzeler çıkıyordu. '' Peki , teyzenin adı ne ? '' . Soruları cevaplamak istemiyordum ancak buradan ayrılmanın en iyi yolu konuşmaktı. '' Merry Method '' . Polis yeniden '' Cevapladığın için sağol . Seni en kısa zamanda teyzenin yanına götüreceğiz ama o zamana kadar bizimle birliktesin '' dedi ve elimden tutup beni dışarıya çıkardı . Dışarıda 2 tane normal polis arabası bir tane de büyük, cesetleri koydukları araba vardı . Beni polis arabalarından birine bindirdiklerinde güneş çoktan çıkmıştı bile . Polis yanımdaki boş yere oturdu ve sessizce evi gözledi . Benim ise gözlerim kapanıyordu . Gözlerim şişmişti . Ne zaman uzun bir süre ağlasam hep uykum gelirdi . Bu sefer de gelmişti ve biranda gözlerim kapandı . Gözlerimi açtığımda teyzem yanımda bana bakıyordu , onunda gözleri kıpkırmızı ve şişti . Gözlerimi açamıyordum , açmaya çalışınca acıyordu o yüzden açmadım ve uyumaya devam ettim . Gözlerimi bir daha açtığımda arabadaydık , teyzemin dizinde yatıyordum . Teyzem uyandığımı anlamış olacak ki hemen kendini toparlayıp eliyle ağlamakta olan gözlerini sildi ve bana içten bir samimiyetle ''Günaydın küçük uykucu'' dedi . Dıştan ne kadar şirin tatlı bir cümle olsada durumu yumuşatmak için denilen bir cümleydi . Teyzem ''Neredeyse geldik'' dedi , kafamı kaldırıp dışarı baktığımda evet gelmiştik ... küçükken kuzenlerimle ve ailemle koşturup oyun oynadığımız topraklardı . Araba durdu , kapı açıldı bu teyzemin eşi Richard amcaydı . Ondan hoşlanmıyordum her zaman soğuk ve gizemli biriydi onun bir katil soğukkanlılığında olduğunu da düşünürdüm ama bu sefer onu gördüğümde ne soğuk ne de gizemli gelmişti o teyzemin eşiydi sadece . Eşyalarımı aldı ve bana sarıldı , üzgün gibi duruyordu . Arabadan inince uzun toprak bir yolun sonunda üç katlı bir ev vardı . Oraya kadar yürüdük , oraya araba girmiyordu çünkü yağmur zamanı olduğu için yollar arabanın batacağı kadar çamur olmuştu . Eve geldiğimizde paçalarıma kadar çamur olmuştum . Evin kocaman bir avlusu vardı orada ayakkabılarımızı çıkardık ve içeri girdik . İçeri girdiğimizde teyzemin çocukları bizi karşıladı ve eşyalarımızı odaya çıkardılar . Teyzem salona geçmişti , dirseklerini dizine koyup kafasıyla kapanmıştı , ağlıyordu . Yanına gidip oturdum , bana bakıp sarıldı sonra birlikte ağlamaya başladık . Ağlarken uyuya kalmışız ki aniden bir sesle hemen kalktım etrafıma bakındım teyzem yanımda yoktu nerede olabileceğini düşündüm kalkıp etrafı aradım ve oradaydı ...