1. BÖLÜM

32 5 3
                                    

Öncelikle size kendimden bahsedeyim. Ben Açelya AYVAZ. 17 yaşındayım lise son sınıfa gidiyorum. Herkeste olduğu gibi sıradan bir hayatım var. Bir abim ve 14 yaşında uyuz bir erkek kardeşim var. Annemle babam ayrı bizde iki arada bir derede dolaşıp duruyoruz. Babam şu anda yeni biriyle birlikte ne kadar evlenicek gibi durmasalarda gönül eğlendiriyorlar işte. Uzun zamandır sevgilim yok. Olsunda pek istemiyorum açıkcası kim uğraşıcak şimdi sevgili tripleriyle. Herneyse konumuza dönersek en yakın arkadaşım Nil. Birbirimizi 10 senedir tanıyoruz. Aramızdan su sızmaz herşeyimizi biliriz. Nil'in annesi onu çok küçükken terk etmiş babası da başka biriyle evli en azından Nil ve üvey annesi iyi anlaşıyorlar sanki Abla kardeş gibiler. Nilden sonra bir de Uzay var onu da 11 yıldır tanıyorum ailesiyle arası en iyi olan da o zaten.Laf daldım okula geç kalıyorum.
*************************************
Okul için hazırladığım çantamı omzuma taktıkdan sonra son bir kez aynada kendine baktım. Mini okul eteğim beyaz gömlek salık bir kravat belime kadar gelen ucu dalgalı saçlarım. Diz boyu beyaz çorabım ve siyah parlak yüksek tabanlı ayakkabılarım. Herşey tamamdı. Odadan çıkıp aşağı indim. Kahvaltı hazırlanmıştı babam yine erkenden evden çıkmıştı.
"Günaydın Pamir." dedim gülümseyerek. Pamirden bahsetmeyi unutmuştum. Abim doğduğundan beri bizimleydi Pamir. Sanki bizim büyükannemiz gibiydi.
"Günaydın birtanem." dedi elindeki omleti tabağıma koyarken.
"Hey. Asrın!" diye bağırdım. Evden çıkan abimi görünce.
"Buyur." dedi arkasına dönüp uyuzca gülümseyerek.
"Beni okula sen bırakacaksın." dedim çatalı ona doğrultarak.
"Kusura bakma acelem var." dedi hızla evden çıkarken. Sinirle omleti ağzıma tıktım.
"Ben gidiyorum Pamir." dedim huysuz bir şekilde.
"Tatlım bekle. Baban para bırakmıştı." dedi dolabın kapağını açıp bana uzatarak. Parayı alıp cebime koyduktan sonra evden çıktım. Okul uzak değildi en fazla 15 dakika falandı ama hava sıcaktı ve yürümek istemiyordum. Oflayarak ayağımın önünde olan taşa vurdum.
"Açlyaa!" arkamdan gelen Nil'in sesiyle arkama döndüm.
"Arabayla gidersin diye düşünmüştüm." dedim gülümseyerek.
"Babamlar dün gece yurt dışına çıktı bize gelmen için sana mesaj atmıştım ama sanırım uyuyordun." dedi gülümseyerek.
"Ah görmedim özür dilerim."dedim yürümeye devam ederken.
"Sorun değil canım." dedi koluma girerken. "Biz yemin ederim salağız." dedi gözlerine devirirken.
"Neden?" diye sordum gülerken.
"Okulun son haftası okula gidiyoruz Açi." dedi huysuz bir şekilde.
"Ne yapalım yani okulun son haftasıysa." dedim ciddi bir şekilde.
"Ders işlenmiyo kimse okulada değil." dedi imalı bir şekilde.
"Öhm Koray." dedim gülerek. "Aslında haklısın hadi bu gün okulu asalım." dedim gülümseyerek.
"İşte bu." dedi gülerek.
"Çantaları okula bırakalım sonra da gideriz." dedim gülümseyerek.
Okula gelince çantalarımızı sınıfa bıraktıktan sonra geri çıktık dersin başlamasına daha yarım saat olduğu için kimse girip çıkmamıza laf söylemiyordu.
"Ee nereye gidiyoruz?" dedim heyecanla.
"Sahilde ki kafeye zaten herkes ordadır." dedi heyecanla.
"Herkes?" dedim gülerek.
"Ya tamam hadi Açelya." dedi kolumdan tutup beni çekiştirirken.
******************************
"Bence ordan geçmeyelim." dedim erkek lisesine bakarken.
"Ya ne var bizi yemezler." dedi gülerek. "Hem bu yol kafeye gitmek için daha kısa." dedi gülümseyerek.
"Bırak ıslık öttürmeyi göz ucuyla bile bakan birini yakalarsam dalarım." dedim ciddi bir şekilde.
"Of saçmalama Açelya. Meslek lisesi mi sanki kolej bu öyle ipsiz sapsız yok burda bulabiliceğin en kötü çocuk gözüyle saç rengi uyumlu olmayan çocuktur Açelyacım." dedi gülümseyerek. Oflayarak sokağa girdim. Okulun önünde bir sürü kişi vardı. Çoğu gömlek giymiş ve kravat takmıştı. Neredeyse hepsinin gözünde havalı güneş gözlükleri vardı bazıları cool bir şekilde sigara içiyor bazıları arkadaş grubuyla şakalaşıyor bazılarıysa ellerindeki telefonlarla ilgileniyordu.
"Ahh. Bak şu Hazer değil mi?" dedi heyecanla.
"Hazer kim ya?" dedim şaşkın bir şekilde.
"Ya şu geçen sana anlattığım çocuk var ya buluşmak için mesaj attı falan diye." dedi beni onun yanına doğru çekiştirirken.
"Hazer!" diye bağırdı çocuğun arkasından. Çocuk bize doğru dönüp gözündeki gözlüğü yavaşça aşağı indirdi. Yanındaki çocuklara birşeyler söyleyip bize doğru geldi. Yavaşça Nil'in belinden sarıldı.
"Naber?" dedi Nil ondan ayrıldıktan sonra.
"Bildiğin gibi." dedi çocuk ukala bir gülüşle daha sonra başını bana doğru çevirip süzdü.
"Bizi tanıştırmicak mısın?" diye sordu ukala gülüşüyle.
"Tabi. Açelya Hazer, Hazer Açelya." dedi gülümseyerek.
"Memnun oldum." dedi Hazer elini uzatırken.
"Bende." dedim elini sıkmadan göğüsümün altında birleştirerek.
"Neyse biz artık gitsek iyi olur." dedi Nil gülümseyerek.
"Peki sonra görüşürüz güzelim." dedi çocuk arkasını dönerek.
"En kötüsü saç rengiyle göz rengi uyumsuz olan çocuklar Açelyacım." dedim Nil'in taklidini yaparken.
"Ne gayet tatlı çocuk." dedi gülümseyerek.
"Yavşak yavşak." dedim hızla okulun bahçesinden çıkarken. "Sen bu çocuğun bu okulda okuduğunu biliyodun da ondan geçirdin burdan bizi demi." dedim sinirle.
"Yaa hayır Açi saçmalama." dedi bana yavru köpek bakışları atarken.
"Ya ben burda aylardır yalnızım şevkime idrak olmaya çalışıyorum senin yaptığına bak." dedim sinirle.
"O idrak değilse idare olmasın." dedi gülerek.
"Aman benide şey yapıyosun sinirden." dedim hızla yürürken. "Hem şevk idare edilmez şevk sahip çıkılır yani hevesime sahip çıkmak falan ya da kontrol edilir ama heves idare edilmez." dedim bilmiş bilmiş.
"Sanki idrak edilir." dedi gülerek.
"Ya o yanlışlıkla oldu bi kere." dedim Bende gülmeye başlarken. Sonunda sahile de gelmiştik. Korayların takıldığı kafeyi bulunca içeri girdik. Yine okulun sinir bozucu kızları ile birliktelerdi. Botoks duduklılar. Onlara yakın bir masaya oturduk.
"İyi günler. Ne istersiniz." diye sordu başımıza gelen garson.
"Ben bir limonlu soda istiyorum." dedim gülümseyerek.
"Bendee ımm bir milkshake. Çilekli." dedi şirince. O sırada kapıdan içeri giren biri dikkatimi çekti. Motorcu montu siyah salaş tişörtü siyah dar pantolonu siyah postalları vardı pantolonu postalin üstünde hafif kat kat olmuştu ama harika duruyordu bileğinde siyah deri bileklik vardı. Saçlarını düzeltip Korayların olduğu masaya doğru ilerledi. Bu çocuğu daha önce buralarda hiç görmemiştim.
"Bu kim?" diye sordum Nil'e gözle işaret ederken.
"Ha o. Geçen stalk yaparken gördüm Koray'ın kuzeni Almanyalı 3 yıldır sevgilisi yok eski sevgilisi intihar mı ne etmiş cool bi tip çok fazla resmi yok 18 yaşında ya da 19muydu öyle birşeyler adı Arda ikinci adı Aras uzunca Arda Aras EVREMLİ liseyi bitirmiş üniversitesini dondurmuş babası başka biriyle evli ama kumarbaz bu yüzden babasıyla arası hiç iyi değil annesi de onu yıllar önce terk etmiş." dedi çocuğu süzerken.
"Kızım sen Koray'ı mı stalklıyosun yoksa bu çocuğu mi yani biraz daha zorlasak kimlik numarasını bile vericeksin." dedim gülerek.
"Ha onuda biliyorum 567..şaka şaka." dedi gülerek. Başımı yavaşça yana çevirdim. Pelinsu Afra ve Selin Korayla Ardanın etrafını sarmıştı bile.
"Sizin Korayla aranız nasıl?" diye sordum onları incelerken.
"İşte en son dün konuştuk ona da konuşmak denirse." dedi sıkkın bir şekilde.
"Neden?" diye sordum gözlerimi masadan alamazken.
"Ya işte ben buna biraz kızdım sonra o da sen kimsin falan dedi öyle yani." dedi milkshake bardağı bittiğini 100. Kez Nil'e anlatmaya çalışırken.
"Şu sesi çıkartmayı birakta kalk." dedim elinden bardağı alırken.
"Ne? Neden?" dedi şaşkın bir şekilde.
"Gel sen." dedim kolundan tutup Korayların masasına doğru giderken.
"Selam." dedim uyuz bir şekilde gülümseyerek.
"Selam." dedi Koray duygusuz bir şekilde. Arda da telefonuyla ilgilenmeye devam ediyordu.
"Koray ben özür dilerim." dedi bir anda Nil.
"Koraaay bu kızlarla alakan nee?" diye gevşek gevşek konuştu Pelinsu.
"Önemli değil." dedi Koray ukala bir şekilde.
"Yaaa Koraay sana diyoruum." dedi Pelinsu Balık dudaklarıyla. Koray ona cevap vermeden gözlerini devirdi.
"Koray siz Nille bi konuşsanıza." dedim gülümseyerek. Koray yavaşça ayağa kalkıp üzerini düzeltti.
"Konuşalım." diyerek Nil'i dışarı doğru yönlendirdi. Pelinsu ve diğerlerine uyuz olduğum için Pelinsu'yun elinde bulunan kahveyi yavaşça aldım.
"Şekerli mi?" diye sordum gülümseyerek. Bir yudum kahveden içtim. Şekersizdi.
"Ah şekersiz. Hiç sevmem." diyerek Pelinsu ve diğerlerinin üzerine doğru döktüm. O sırada yanlışlıkla birazcık çok azcık Arda'nın da üzerine geldi.
"Kızım sen aklını mı yitirdin!" diye ayağa kalktı. Bana bağırdığını sanmıştım ama Pelinsu'ya doğru bağırıyordu. Onun da kahve olduğunu görünce yavaşça bana doğru döndü. Biraz bana baktıktan sonra sinirle omuz atıp yanımdan geçti.
"Ah kusura bakmayın yanlışlıkla oldu." dedim kızlarla şirince. Arkama dönüp çıkışa doğru koştum.
"Bunu ödiceksiiin." diye bağırdı Pelinsu gevşek gevşek.
"Pardon." dedim Arda'nın arkasından. Yavaşça dönüp bana baktı. "Az önce kahvenin sana gelmesini istememiştim pardon." dedim ciddi bir şekilde.
"Bak işine." dedi sert bir sesle.
"İnsan bi önemli değil falan der ya bu ne kabalık." dedim sertçe.
"Demek ki önemli bücür." dedi sinirli bir sesle.
"Bücür?" dedim ona doğru ilerlerken.
"Bi git işine kızım ya." dedi sinirli bir şekilde.
"Kimsin sen ya?" dedim elimin tersiyle omuzunu silkerek.
"Sanane." dedi duygusuzca.
"Arda Aras EVREMLİ. 18 ya da 19 yaşındasın Imm. Bir cool olma çabaları tahminen uzun zamandır yalnızsın eminim aile sorunlarını bahane edip karamsar duvarlı çocuk rolünü oynuyosundur." dedim gözlerimi kısarak.
"Medium rolü yapmak yerine direk senin fanlarından biriyim desene." dedi ukala bir şekilde.
"Ya bi git işine sen kimsin ki?" Dedim sinirli bir şekilde. Arkama dönerek Nil'in yanına doğru gittim. Sahilde ki şezlonglarda oturmuş konuşuyorlardı. Ne kadar rahatsız etmek istemesemde gittiğimi haber etmeliydim.
"Özür dilerim bölüyorum." Dedim yanlarına gidince. Nil yavaşça bana döndü. Gözleri hafif kızarmıştı.
"Ağladın mı sen?!" Dedim endişeli bir şekilde.
"Ha..hayır." dedi zoraki bir gülümseme ile.
"Ağladığın belli Nil." Dedim sert bir sesle. "Noldu?"
"Yok bişey..sana noldu?" Dedi elimi tutarken.
"Ben eve gidiyorum onu haber etmek için gelmiştim." Dedim Koray'a bakarken.
"Tamam benim biraz işim var sen git akşam konuşuruz." Dedi gülümseyerek.
"Ya sen iyi değilsin ben seni bırakmak istemiyorum." Dedim yanına otururken.
"Açelya lütfen.." dedi gülümseyerek. Özel olduğunu anlamıştım ama ağlama sebebi bu herifken onu yalnız bırakmak benim içime sinmiyordu. Oflayarak kalktım. Okuldan çantamı almak için önce oraya gittim. Nil'in de çantasını aldıktan sonra eve gittim. Anahtarı bir kenara attıktan sonra odama çıkmak için merdivenlere gittim. Aşağıdan gelen sesler dikkatimi çekti. Çantaları merdivenin köşesine bırakıp aşağı indim. Sesler babamın odasından geliyordu. O bu saatlerde evde olmazdı ki. Hızla odaya daldım. Gördüğüm manzara karşısında dilim tutulmuştu ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Babam ve Derya Teyze. Annemin en yakın arkadaşı ve Uzay'ın annesi. Babamın yatağındalardı. Ağzım açık kalmıştı ve tuzlu en fazla da acı dolu gözyaşlarım dudağımı ıslatmaya başlamıştı. Koşarak yukarı çıktım babamın arabasının anahtarını alıp arabaya bindim ve sahile doğru sürmeye başladım o sırada da Uzay'ı aradım bunu bilmeye hakkı vardı. Arkadan babam arıyor Derya Teyze mesajlar atıyordu.
"Aç şu telefonu Uzay aç." Dedim ağlarken.
"Alo. Açelya." Dedi Uzay mutlu bir şekilde.
"Uzay sahile gelebilir misin?" Dedim ağlayan ses tonumla.
"Sen iyi misin?" Diye sordu endişeyle.
"Konuşmamız gerek sahile gelebilir misin?" Dedim akan burunumu çekerken.
"Tamam tamam ben hemen geliyorum." Dedi aceleyle. Telefonu kapatıp arkadan deli gibi arayan babamın telefonunu açtım.
"Boşuna arayıp mesaj atmayın! İkinizden de nefret ediyorum ve dakikalar sonra sadece ben değil Uzay saatler sonra Erkan amca ve saatler sonra da annem belki Nil Gamze Abla ve daha bir çok kişi sizden nefret edicek bundan sonra senin Açelya diye bir kızın yok ve eminim Alple Asrın da sizden senden nefret edicektir!" Diye bağırarak telefonu suratına kapattım. Sahile gelince arabayı park edip bizim her zaman oturduğumuz banka gittim. Bir yandan elimin tersiyle gözyaşlarımı siliyor bir yandan da telefonu dizime vuruyordum.
"Açelya." Dedi Uzay endişeli bir şekilde.
"Uzay." Dedim ayağa kalkıp ona sıkıca sarılırken.
"Sen iyi misin?" Dedi elimi tutup banka geri otururken.
"Hayır..hayır hiç iyi değilim." dedim ağlamam şiddetlenirken.
"Noldu?" Dedi endişeyle.
"Uzay..."

İlk hikayem hayırlı olsun..:) *Emeğe saygı okuduktan sonra vote tuşuna basmayı unutmayalım.* Yorumlarınız benim için önemli gelecek bölümlerde yol çizmeme yardımcı olacak.

BELA TANRIÇASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin