POV: Kim Seokjin
"Sadece bir dönemden geçiyorsun Seokjin! Bunları atlatacaksın ve mutlu bir aile kuracaksın."
Babam yüzüme karşı bağırırken, annemin kapının aralık kısmından endişeli gözlerle beni süzdüğünü görebiliyordum. İkisinin beni uyarış tarzı farklı olsa da, akıllarında olan şey aynıydı.
Sadece bir dönemden geçtiğimi düşünüyorlardı.
Neredeyse 18 yaşıma girecektim, fakat onlar için hala bir 'dönemdeydim'. Kendi aşk hayatıma karar verebilecek kadar erişkindim, fakat onlara bir kız getirmediğim sürece her zaman o dönemde kalacaktım.
Gay olduğumu kabul etmeyeceklerdi. Aslında sadece ailem değil, kimse bunu kabul etmeyecekti.
Küçüklüğümden beri hiçbir kızdan hoşlanmadım. Sevdiğim erkeklerin bir çoğu ise heteroseksüeldi. Şanssızlıklar, utanç ve kaybettiğim dostluklarla dolu bir geçmişin ardından sonunda liseye geçtiğimde, içime kapanık ve soğuk bir çocuk olup çıkmıştım. Tek başıma takılıyor, çoğunlukla ders çalışıyordum. Ailem okuldaki başarımdan memnundu, sene sonunda, tam olarak kendi isteğimle olmasa da, birkaç tane arkadaş bile edinmiştim. Aklımdakileri kimse bilmediği sürece, her şey yolunda gidiyordu.
Fakat gerçekler bana karşı acımasızdı. Aklımdan geçenleri bilmedikleri sürece onlar beni seviyorlardı, fakat ben onların aklındakileri duydukça daha çok inciniyordum. Aramızda geçen sohbetlerde bu konu açıldığında genelde homofobikçe fikirler ortaya atıyor, bazen ise sadece seksle alakalı şeyler söylemekten ileri gitmiyorlardı.
"Ya şimdi bunlar birbirine nereden giriyorlar ki?"
"Becerdiğim kişide bir penis görmek istemiyorum, iğrenç!"
"Sadece o mu? Sokaklarda el ele tutuşurken o kadar garip görünüyorlar ki.."
Aşk, konuşulmuyordu bile.
En sonunda bu dayanılamayacak bir hal aldığında, her şeyi anneme anlattım. Ailemin bu hayatta yanımdan gitmeyecek tek insanlar olduğuna kanaat getirmiştim belki de.
Fakat bu da bir yanılgıdan başka bir şey değildi.
Annem bunu anında babama yetiştirmiş, ondan sıkı bir tokat ve uzun bir nutuk yememe neden olmuştu. Amacı bu değildi belki, ama olan şey buydu.
Babam klasikleşmiş bir insandı. Önce doğup büyürsün, okulundan iyi bir dereceyle mezun olup iyi bir işe girersin, normal bir aile kurup çocuk yaparak soyunu devam ettirir, sonra da ölürsün gibisinden. Onun için bu döngüden sapmak büyük bir yanlıştı. Gay olduğumu söyleyerek, onun bu kuralına açık açık ihanet ediyordum.
Babam, bu hislerimin gelip geçici bir dönem olduğuna o kadar inanmıştı ki, sonunda devreye Youn-Hae girdi. Onunla daha önce hiç konuşmamıştm, sadece babamın çok yakın bir arkadaşının kızı olduğunu biliyordum. Aynı sınıftaydık. Babam onunla çıkmamı söylediğinde, daha doğrusu katı bir şekilde emrettiğinde, zaten yeterince yıpranmıştım. Sessizce dediği şeyi yapıp onun bitmek bilmeyen söylemlerini susturmak istemiştim belki, belki de sadece gay olmak bünyeme ağır gelmeye başlamıştı. Belki de sadece 'normal' olmak istemiştim.
Bu karar da, 5 ay boyunca Youn-Hae'nin peşinde deliler gibi koşturmamı gerektirmişti. Sonuç olarak bu uzun sürede bile ona karşı hiçbir şey hissetmemiş, bana eklenen tek şey daha fazla yorgunluk olmuştu.
-"Sevgilim! Zil çaldı!"
Gözlerimi araladım ve başımı koyduğum sıradan kaldırarak doğruldum. "Uyudum mu?"
-"Evet! Çok derin uyuyordun, uyandırmak istemedim.."
Yavaşça ayağa kalktım ve yanına geldim. Kollarını bana sarmalamıştı. "Rüyanda ne gördün sevgilim?"
"Bu bir rüya değildi. Kabustu, Youn-Hae. Kimsenin yaşamak istemeyeceği, fakat herkesin birbirine yaşattığı türden bir kabus..."
-SugaMania
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NYCTOPHOBIA || JinMin
Fanfiction~ PROLOGUE ~ "Yeni senemiz kutlu olsun Jimin... Sağ çıkmaya bakalım." "O bilmiyordu, ama gerçekler böyleydi." "Eskiyi hatırlamak istemiyorum artık." "Seni seviyorum Jin..." "Yanımda kalamaz mısın?" "Her şeyi altüst ettin" "Hayır!" "Evet!" "Bizi...