RUHUN AKIŞI
2. BÖLÜM
Yazar : Hatice Kurtaran
Yekta, istifa dilekçesini pişmanlıkla okuduktan sonra hışımla kağıdı parçaladı. Sevdiğini görme ümitleri bir anda susuz kalan çiçek gibi solmuştu. Dört duvarın onu boğmaya başlamasıyla hızla odadan çıktı. Kalbi Meriç'ini son kez görememe korkusundan çılgınca atmaya başlarken genç adam düşünme yetkisini çoktan kaybetmişti.
Kaybetme korkusu pişmanlığıyla beraber üstüne binerken nefessiz kalmıştı Yekta. Ne olacağını düşünmeden öylece kendini havuzun buz gibi suyuna attı. Dalışın sesi etraftakilerin dikkatini çekse de herkes geri dönmüştü önlerine. Fakat genç adamın hastalığı yüzmesine izin vermiyor onu suyun dibine sürüklüyordu. Yekta, ne kalp atışlarının yavaşladığını hissediyordu ne de suyun dibini çoktan boyladığının farkındaydı. Ruhu aşk acısını öyle bir sindirmişti ki kendi acısından başka her şey boşluk olmuştu...
Suna, o öpücükten beri Yekta'yı daha dikkatli izlemeye başlamıştı. Her şeyin farkındaydı o da... Ama genç adamı bırakmak hiç mi hiç niyetinde yoktu. Bu zamana kadar kaybettikleri sonunda Yekta'yı ele geçirmeye itmişti genç kızı. Genç adamın acı çekişini hüzünle takip ederken kendi acılarını düşünüyordu. Ne bir aile sevgisi görmüş ne de bir sevgilinin şefkatli kucağında dürüstçe sevilmişti. Hayat ondan her şeyini almıştı. En başta ise Sevilmeyi...
O da yaşadıklarına inat '' Bundan böyle kullanılıp bir kenara atılan bir kukla olmayacağım ! İstediğimi elde edene kadar savaşacağım ! '' demişti. Ama hayatın sillesi ona bir kez daha isabet etmişti. Kalbi çoktan başkasına ait olan birini elinde tutmaya çalışmak aptallıktan başka bir şey değildi! Suna bunu bile bile yine de bırakmıyordu Yekta'nın peşini... Ruhunu, yalnız kalbine akıtıp durmaktan usanmıştı artık. Sonuna kadar yürümeyi hedeflemişken hayat ona yeni sürprizlerle karşılaştırmaya başlıyordu...
Havuzdan gelen sese oda bakmıştı ama diğerleri gibi anında arkasına dönmemişti. Acılı gözlerle onu izlerken ters giden bir şeylerin olduğunu anladı. Genç adamın yüzmesi gerekirken suda dalga haricinde hiçbir hareket yoktu. Telaşla suya atlayıp geç kalmaması için dua etmeye başlamıştı. Suyun dibinde kendini bırakmış Yekta'yı görünce boğazında bir düğüm hissetti. Acele ederek ona ulaştı ve zorda olsa onu tutarak yüzmeye çalıştı. Gayretleriyle kendini oldukça zorlayarak sonunda su yüzüne çıkmayı başarmışlardı. Nefesini düzene sokmaya çalışarak onu kenara çekmeye başladı.
Yüzme okulunda bulunan öğrenci ve öğretmenler ise bu anı şaşkınlıkla izliyordu. Kendilerine gelen bazı kişiler hızla havuza yaklaşarak Suna'ya yardım edip Yekta'yı çıkarmayı başardılar. Suna nefes nefese '' Ambulansı arayın çabuk ! '' diyerek genç adamın yanına yaklaştı. İlk yardımı gözyaşları eşliğinde genç hocaya uygularken onun yaşaması için bildiği tüm duaları içtenlikle ediyordu.
'' Bu kez olmaz ! Bir kez daha kaybedemem , bir kez daha bu kaybetme acısını yaşayamam. Kendine gel Yekta ! Sevdiğini, son umudun Meriç'ini bırakıp gidemezsin ! '' diyerek onun kendine gelmesi için çabalıyordu. O da biliyordu ki genç adam tutkuyla Meriç'e aşıktı. Ama bilmediği tek şey; Meriç'i seve seve kendini nasıl oldu da onun gözleri önünde öpmüştü ?
Suna, aklına gelenleri hızla silkelerken ellerinin altında yatan cansız bedeni kendine getirme çabalarına son hızla devam etmeye başladı. Gözyaşlarını bile silmeye vakit bulamazken elleriyle kalp mesajı yapmaya devam ediyordu.
Sonunda beklenen ambulans gelmiş, acı sesiyle bir kez daha yürekleri burkmuştu. Etraftakiler hüzünle bu acı olayı izlerken bir tanecik hocalarına bir şey olmaması için dua ediyorlardı. Suna gelen görevlilere umudunu bırakırken titreyerek ayağa kalktı. Genç adamın peşinden o da binmişti ambulansa. Arkada kalıp olanları izlemeyi bu kez yedirememişti kendine... Kalplere hüzün dalgası yayarak oradan ayrılmışlardı ambulans eşliğinde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUN AKIŞI
Short Story"Peki sen benim gibi sırlarını, düşlerini, duygularını dostlarına anlatmak yerine içine akıttın mı hiç?" Diye başlamıştı genç kız sözlerine... Anlatmak yerine suskunluğu öğrenmişti belki de hayatı boyunca yada susmak zorunda kalmıştı. Duygularımızı...