8.BÖLÜM

40 12 1
                                    


Hani bazen korkunç bir kabus görürsünüz ve yere düşüyormuş gibi bir hisle sıçrayarak uyanırsınız ya, benim uyanışım da onun gelmesiyle oldu. Beni burada nasıl bulduğuna dair hiç bir fikrim yoktu ama şu an burada olması içime su serpmişti adeta. Mavi gözleri gözlerimi bulduğunda huzur ve rahatlama hissi gevşememi sağladı. Saşkınca aralanmış dudaklarımdan bir "Ege?" sözcüğü döküldü sadece.

Hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. Ellerim arkamdan bağlı bir iple tutsak edilmişti. Tek hamlede ellerimi ve aynı çeviklikle ayaklarımı özgür bıraktı ve elimden hafifçe tutarak kalkmama yardımcı oldu.

Ben ne diyeceğini bilemiyordum. Ama bir şey dememe gerek kalmadı. Çünkü yanaklarım bir anda ıslanmaya başladı. Göz yaşlarımı parmaklarıyla sildi yavaş yavaş. Hiç beklemediğim bir anda sıkıca sarıldı. Başım omzundaki yeri bulduğunda, artık ağlamam hıçkırmaya dönüşmüştü. Güvenebilecek bir liman bulduğumda sığınıvermiştim oraya. Bir günde bu kadar yaşadığım şey gerçekten de ağırdı, çok ağır. Başımı iki tarafından tuttu ve hafifçe uzaklaştırdı ve alnını alnıma dayadı bir süre. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Bu sahne çok tanıdıktı bana, daha bu sabahki adamdan kalan acı hatıra... Onunla da bu pozisyonda olduğumu düşünmek rahatsız ediciydi. Ama şu an o adamla ki gibi korku yoktu içimde, aksine rahatlama duygusu vardı. Ve sanırım biraz da heyecan...

Elinin tersiyle yanağımı okşadı ve minik bir öpücük kondurdu alnıma. O kadar minik bir öpücüktü ki gerçek olup olmadığından neredeyse şüpheye düşecektim. Tekrar yasladı beni kendine. Gözyaşlarımdan sırılsıklam olmuş tişörtü tenimi ürpertmişti. Elimi tuttu.

"İyi misin?"

"Hayır Ege, canım çok acıyor... Korkuyorum. Sen gelmeseydin... gelmeseydin" devam edemedim. Daha yeni dinmeye başlayan göz yaşlarım yeniden akmaya başlamıştı gözlerimden.

"Geçti... Tamam mı, ben burdayım. Bak ben geldim artık kimse sana dokunamaz tamam mı?" dedi güven verici bir ses tonuyla.

"Ya gelmeseydin?" deyip ağlamaya devam ettim gelmeseydi olacaklar bir bir zihnimde canlanırken.

"Ama bak geldim. Korkma artık yanındayım. Hadi sen daha kötü olmadan çıkalım buradan." derken gözyaşlarım biraz dinmişti. Derin derin iç çekiyordum sadece.

Dışarı çıktık bu küf ve rutubet kokan yerden, sağ salim çıkmış olmam gerçekten büyük şanstı. Kalbim çok hızlıydı her zamankinden. Ayağım bir şeye çarptığında sıyrıldım düşüncelerimden ancak. Gözlerim yeri bulduğunda karşılaştığım manzara beni pek de rahatsız etmemişti. Az önceki tinerciler yerde baygın yatıyorlardı. Ve yerde kan vardı damla damla. Ege onları fena dövmüştü anlaşılan. Ege beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı, görüş alanımı kapatacak şekilde. Ve hafif bir mırıltıyla;

"Bunu görmeni istemezdim" dedi. Ben de aynı tondaki mırıltıyla seslendim ona.

"Boşver, artık buradan uzaklaşmak istiyorum."

Birkaç adım daha atmadan bir şey hatırlamışcasına durdu. Bana bir dakika dercesine bir işaret yapıp koşar adımlarla harabe binaya girdi, beni burada yalnız bırakırken. Buradan bir an önce uzaklaşmam lazımdı sanki burada olduğum her an her şey tekrardan başa saracak gibi hissediyordum.

Akşam rüzgarı saçlarımla oynarken iliğime kadar üşüdüğümü hissettim. Üzerimdeki yırtık tişört kanımla bulanmıştı. Kollarımı göğsümde birleştirip ellerimle ısınması için kollarımı sürttüm. Bir dakika bile geçmeden geri geldi Ege.

"İçeride ne yaptın?" diye sordum. Ama o bunu cevaplamak yerine,

"Üşüdün mü?" diye sordu. Yavaşça başımı "Evet." anlamında salladım. Üzerindeki gri poları çıkarttı aceleyle, bıçak izi olan bileğimi görünce yavaşça geçirdi poların kollarını ve polarını bana giydirdi. Kollarının altına çekti beni, ısınmam için kollarımın üst kısımlarını ovuşturdu biraz. Annemden görmediğim şefkati gösteriyordu, babama benziyordu bu hâlleri. Yavaşça geri bıraktı beni, gözlerimin içine bakıp gülümsedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölüme Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin