"Ahh ayaklarım koptu Deniz!"
"Sabret Eda sabret! Önümüzde bi restoran kaldı. Ona da uğradık mı tamam. Bende öldüm herhalde canııım"
Okuldan sonra Eda ile evimin yakınlarındaki sokaklarda iş için restoranlara baktıyoduk. Hepsine sorduk nerdeyse. Bu sonuncuydu. Şans benden yaver gitsin. Restorana gelmiştik. Şık bi görünümü vardı. Ve bi garsona:
-Burdanın sahibiyle görüşmem lazım. Kendileri nerdedir acaba, dedim. Ve arkadan bir ses:
-Buyrun benim. Nasıl yardımcı olabilirim size?
-Ben iş arıyorum. Garson alıyo musunuz?
-Tabi. Buyrun sizi odama alıyım.
Adamın odasına girdik konuştuk falan sonra kabul edildim. Yarın okuldan sonra başlayacaktım. Denize kabul edildiğimi söyleyince çığlıklar atmaya başladı :) Eda bu işte, iyi kızdır.Ha bu arada söylemeyi unuttum. Sinan. Kantinde beni köşeye çekmişti. Konuşmaya başlamıştık. Bana "Senin şu en yakın arkadaşın var ya, Eda, işte ben ona geçen yıldan beri sırılsıklam aşıktım. Bunu ona söyleme. Eğer neden hala çıkma teklifi etmedin diye sorarsan da, çoktan çok yakışıklı bi sevgilisi var bile. Bana bakmaz asla." deyip Toprağa doğru baktı. Halbuki Toprak sadece en yakın arkadaşıydı :D "şuna bi açıklık getirelim. Bi kere Toprak onun sevgilisi değil, en yakın arkadaşı Sinan" deyip kahkaha atmaya başladım. Ve ardından "biliyo musun? O da seni çok seviyo. Lisenin başlarından beri. Veee ben sizi birleştiricemm. Nasıl mı? Tabiki sen Eda'ya bi süpriz yapıcaksın. Güzel manzaralı bi akşam yemeği. Süper olucaktır. Tamam mı?" Dedim. O da kafasını evet dermişçesine salladı. Bu olayda böyleydi. Sen bizim Sinan'a bak hele :D
Vee Eda beni evime bırakmıştı. Eve çıktım. Toprağı da yan komşumuzdan, sevimli mi sevimli tonton nenemiz Şermin'den, aldım. Bu gün Toprağı banyo yaptırıcaktım ki Şermin nene seslendi.
-Kızım ben Toprağın banyosunu yaptım. Senin yorgun geliceğini düşünüp yaptıydım. Bide senin en sevdiğin kurabiyeden yaptım, deyip kurabiyelerimi verdi. Çok iyi bi kadın yaa. Cennetlik cennetlik. Neyse sonra eve girdim işte. Yemeğimi ve kurabiyelerimi yiyip banyoya girdim. Banyodan çıktığım gibi yatağıma girdim. Kucağımda uyuya kalan Toprağı yavaşça yatağına koydum. Ve bende uykuya daldım.Çarşambaa. Bu gün çarşamba ve bu gün resim dersi varr. Yupppiii. Biliyosunuz ki resme bayılırım. Ve hemen kıyafetlerimi giyip çıktım. Okula yürürken yanıma kırmızı ferrari yaklaştı. Arabanın arka tarafına bi baktım ki bizim kız Eda olmasın mı. Sonra arabayı sürene baktım. Benimki olmasın mııı?!?! Gel bin hadii demez mi Eda. Bende bindim Toprağın yanına. Afferin be kızım dedim kendimce. En sonunda okula gelmiştik. Toprak araba kapımı açarken sinsi 4lü bize bakıyodu. Oooh. Çok güzel oldu. Canıma deysin. Kendilerini bi şey sanan sürtükler.
İlk ders biyolojiydi. Kurbağa yarmak mı? O hayır olamaz. Hocamızın sınıfa girmesiyle "herkes 2li grup olsun." Demesi bir oldu. Arkadan bir ses "neden ki?" Diye bağırınca hoca açıklamasını yaptı "Her gruba bir kurbağa vericem. Herkes bu kurbağaların genlerine ve organlarına bakıcak."demez mi? Eda çoktan tuvalete kusmaya gitmişti. Bende mecburen Toprak ile grup olucaktım. Yanına gidip sordum tamam dedi. Başladık kurbağayı yarmaya. Öyk. Çok mide bulandırıcı bir şey bu yaaa. Neyse ki Toprak bu işlerde uzman gibi, çok güzel bi şekilde kurbağanın karnını yardı ve gerekli malzemelerle DNA sına baktı ve bana da baktırdı. Kesilmesi gereken bi damar vardı. Elime tam bıçağı alıcaktım ki aynı şeyi Toprak ta düşünmüş sanırım :) eli elime deydi. Ayyyy rüya gibi. Bi anda yanaklarım kızardı. Kafamı aşağıya doğru indirerek kahkülüm ile yüzümü kapatmaya her ne kadar çalışsam da Toprak kahkülümü kulağımın arkasına doğru çektirdi. Utancım biraz gitmişti sanki. Yüzüne baktım ve bana nasıl aşkla baktığını gördüm. Bu, bu sanki rüyaydı. Lütfen olmasın. Ve Eda sınıfa girdi. Bizi öyle görünce hemen yanımıza geldi. "Napıyosunuz burda kumrularrr" diyerek kıs kıs güldü. Ve ardından zil çaldı.
Ders resimm. Yuppi. Bu ders resim yeteneğimi herkese göstericektim. Ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. Suyu açtım, ellerimi yıkadım. Peçeteyle sildim ve tam dışarı çıkıcaktım ki kapıdan bizim sinsi 4lü geldi.
"Şiiişşt. Nereye gidiyosun böyle külkedisi. Daha seninle işimiz bitmedi." deyip kolumu tuttu.
"Napıyosun ya! Bırak beni! Bırak gidicem!" diye bağırdım.
"Seninle işimiz bitmedi demiştim ama bu sefer sana bi şey yapmayacağız. Ama eğer bir daha seni Toprağın yanında görürürsek, sonucu iyi olmaz canım"
"Siz sadece bir avuç ucubeden başka bi şey değilsiniz" diye bağırarak gittim.
Ya bunlar kendini ne sanıyolar. Gıcıklar yaa. Bu olanları Eda ya anlattım. Ve bu olanlardan sonra ondan uzaklaşmalıydım, gerçekten Topraktan uzaklaşmalıydım. Sorun o pis varoşlar değildi... Toprağı düşünmekten dersi dinleyemiyor, doğru düzgün ders çalışamıyodum. Artık Toprağı unutmalıydım...
Ders resimdi. Resim hocamız bizden su ve enerji konu temalı resim çizmemizi istedi. Bende aldım elime kalemi başladım resim çizmeye. Hoca hayretle beni izliyo bana hayran kalıyodu. Sonunda resmimi tamamlamıştım. Sınıftaki kimse resmi sallamıyodu. Ama ben gerçekten resim çizmeye bayılıyodum. Hoca çizdiğim resmi yarışmaya göndermek istedi. Bende hayır diyemedim. Neyse zaman geçti. Bir gün mutlaka Toprağın portresini çizmeliydim. Aa ben Toprak mı dedim. Of onu unutmalıyım.
Zaman çok hızlı geçmişti. Toprağın yüzü gün boyunca asıktı. Çok merak ediyodum ama onunla ilgilenmemliydim. Bu gün ona çok soğuk davrandım, davranmalıydım. Eda bu görüşün yanlış olduğunu, Toprakla samimi olmam gerektiğini söyledi. Ama ben aldırmadım. Sonunda okul bitmişti. Eve doğru yürüyodum. Yemeğimi yiyip hemen işe gitmeliydim. Eve vardım. Kıyafetlerimi giyip hemen çıktım. Restoranta gittim. Garsonluj kolay bi iş sanardım ama gerçekten çok yorucu bir işmiş. Hayatta kolay sandığımız şeyler aslında çok zor olabiliyor işte...
İşim bitmişti. Saat onbire geliyodu. Eve gelmiş Toprağımı almış kanepeye uzanmıştım. Televizyon açıktı ama sesi kısıktı. Sonunda bütün yorgunluğumu atıcam derken kapı çaldı. Allah Allah bu saatte kim acaba. Bi kere benim akrabam yok bişeyim yok. Kim gelir ki evime. Çok gecikmeden yorganı sardım kendime. Kalktım kapıya doğru yürüyorum. Bi yandan da korkuyorum. Gecenin bu saatinde genç bi kızın evine kim gelir ki: Seri katil, tecavüzcü... Derken o da ne. Bu bu bu... Bu Topraktı.
Gözlerime inanamıyodum. Benim şaşkın bakışım karşısında tebessüm etti. Ve "beni içeriye almayacak mısın?" diye sordu. "Ta- tabi buyur." Dedim ve sağa çekildim. Saçım, başım, kılığım, evim... Herşey berbatken nasıl olur da gelir? Acaba niye gelmişti?
Toprak eve niye geldi? Deniz olanlar hakkında ne düşünüyor? Devamı için lütfen beğenelim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Su, Toprak, AŞK
Hài hướcAilesini küçük yaşlarda kaybetmiş Deniz, büyükannesinin yanına yerleşiyor. Bir müddet sonra büyükannesi akıl hastanesine yatıyor. Hayatla büyük mücadele veren Deniz, okul hayatında da zorlanıyor. O da ne!?! Bu Toprak! Bizim kız yoksa sırılsıklam aşı...