Açıkçası, kapıyı açtığımda amcamla karşılaşmak beklediğim en son şey bile değildi. Hem, evimi nereden biliyordu ki? Yoksa... Ah, hayır. Takip etmişti tabii.
Amcam sinsi diyebileceğim bir yüz ifadesiyle gülümsedi. ''Yeğenim... Beni içeri almayacak mısın?'' Bir süre ona bakarak düşündüm ve burnumu çektim. Almalı mıydım? Neden gelmişti? Ve en önemlisi de yeğeni olduğumu biliyordu. Annem anlatmış olmalıydı.
Sonunda ne olacaksa olsun diyerek, içeri girmesi için kenara çekildim. O da sırıtarak içeri geçti ve salondaki ikili koltuğa kuruldu. Allah aşkına, bu adam burada ne arıyordu?
''Demek bizden kaçıyorsun... Kurtuluşun yok küçük hanım. Ailemizin yüz karası.'' Son cümleye vurgu yaparak konuştu. Zaten bildiğim şeyleri anlatıyordu...
''Bu muydu Zehra bize layık gördüğün? Baban ne halde gördün mü? Annen zaten doğru düzgün yemek bile yemiyor, yanakları nasıl çökmüş gördün mü? Ya ben? Senin yüzünden el içine çıkamaz oldum! Öldüreceğim kızım seni, her yerde seni arıyordum. Ama Rabbimin talihli kuluymuşum ki ayağıma kadar geldin.'' Dedi ve...
Pantolonunun cebinden ucunun çok keskin olduğunu tarif ettiğim çakıyı çıkardı...
''Korkuyla yutkundum. Amca y-yapma lütfen, b-biraz konuşalım b-belki hallederiz?'' Ne saçmalıyorum ben? Bu mevzu asla konuşarak hallolmazdı.
Amcam ise tam da bir Doğu erkeğinin yaptığını yapacaktı: Namusunu kirleten kişiyi öldürecekti...
''Neyi konuşacaz lan!'' Deyip üzerime yürümeye başladı. Korkudan elim ayağım titriyordu. Birden durdu, cebinden telefonunu çıkardı. ''Dur kız annen de görsün nasıl geberdiğini.'' Annemi arayıp çok önemli bir şey olduğunu ve buraya gelmesini söyleyip, adresi vermişti. Psikopat, adresimi hangi ara ezberlemişti?
Ve üzerime yürümeye kaldığı yerden devam etti. ''Bu nasıl bir duygudur haberin var mı?'' Daha fazla geri gidemiyordum, çünkü camın önündeydim. Bir an atlamayı düşündüm, ama iki türlü de ölecektim çünkü dairem 12. kattaydı. Titrek bir nefes alıp, annemin gelmesini bekledim.
Son kez, annemin gelip beni kurtarmasını bekliyordum...
Ama o gelmedi.
Amcam tam önümde durdu, bıçağı bana doğru yaklaştırdı, dişlerinin arasından konuştu: ''Orospu.''
Ve elindeki bıçağı hızla karın boşluğuma sapladı...
Acıyla bağırdım. Çok, çok acıyordu... Ama o bununla da yetinmeyip bıçağı daha da ittirdi. Bıçak sırtımdan çıksa yeriydi... Bıçağı karnımdan çektiğinde, elimi kan revan içinde kalan karnıma götürdüm, çok acıyordu... Bacaklarım güçsüzleştiği için, yere yığıldım. Gözümün önü kararıyordu, midem bulanıyordu, amcam bir şeyler homurdanıyordu ama duyamıyordum...
Ve bir bıçak darbesi de diğer tarafımda hissettim...
Sonumun ne olacağını biliyordum... Çok hayati bir bölgeden bıçaklamıştı ve organlarımın parçalandığına emindim. Halim olmasa da, ağlamaya başladım...
''An-nee *hıck, l-ütfen...'' Hıçkırıklarım yerini iç çekişlere bırakırken, amcan soğukkanlılıkla beni izlemeye devam ediyordu. Tavana bir bakış atıp, gözlerimi kapattım. Çok acıyordu... Ki organlarım sağlam kalsa bile kan kaybından gideceğim kesindi...
Ben her şeyden soyutlanacağım zamanı beklerken, yanağımda bir el hissettim. Güçlükle de olsa açtım gözlerimi... Annem... Karnım izin verdiğinde gülümsedim. En azından son kez görebilmiştim onu... Sanırım, bağırıyordu. Ağlıyordu da. Ama duyamıyordum ki...
Ne dediğimi duymasam da, kuru boğazımla zor da olsa söyledim:
''Sizi çok... s-seviyorum...''
''Öz-zür dilerihm... Siz-ah! Bun-lları hak... etmediniz.''
Sonrası zifiri karanlık...
~~~~~
Annesi, kızının öldüğüne inanmak istemezcesine bağırarak kanlar içindeki ölü bedeni sarsıyordu, uyanması için. ''Zehra kalk kızıımmm! Ölemezsin, ben özür dilerim kızım hepsi seni dinlemediğim için oldu ama uyan lütfen!*hıck* Babanla affettik biz seni! ZEHRAAAA!''
Ama Zehra çoktan bedenini terk etmişti bile...
3 gün sonra...
Zehra'nın evi boşaltıldığında, eşyaları annesine verilmişti. Annesi ise, Zehra'nın mektubunu bulmuştu.
Okudukça ağladı, ağladıkça okudu...
Keşke dinleseydi kızını, en azından bir kez.
Keşke ilk geldiğinde onu eve soksaydı.
Keşke ondan ümidini kesmeseydi.
Keşke o gün taksi daha hızlı olsaydı da, Zehra ölmeden yetişebilseydi.
Keşke, keşke, keşke...
Ama ne yazık ki, son pişmanlık hiçbir işe yaramıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedel
Short Story...Ben sadece, yıllar önce yaptığım hatanın bedelini hala ödemeye devam ediyordum.