Episode Three

2K 221 60
                                    

--

Avucumun içinde eriyen kar tanesine bakarak derin bir nefes verdim. Ona dokunduğum gibi eriyip gitmişti, yok olmuştu. Oluşan hayal kırıklığı ile bir süre onun geride bıraktığı ıslaklığa baktım. Daha sonra bakışlarımı yukarıya doğru çevirdim ve avuçlarımı havaya kaldırdım. Yeni düşmeye başlayan kar taneleri avuçlarımı adeta okşuyordu. Bembeyaz olan gökyüzü, inanılmaz derecede güzel bir görüntü oluşturuyordu.

Yılın ilk karı bugün bizimle buluşmuştu ve ben coşkuyla onu kabul ediyordum. Soğuktan uyuşmuş hatta morarmaya yüz tutmuş parmak uçlarımı önemsemeden, yerdeki beyaz örtüye dokundum.

Karın boyutu bir parmağı çoktan geçmişti. Yüzümde oluşan gülümseme ile buhar halinde çıkan nefesime baktım. Bununla beraber vücudum titriyor, sıcak yatağımla buluşmak için beni dürtükleyip duruyordu. Omuz silkip, ıslanan saçlarımı salladım. Böylece biriken kar tabakası dağılmıştı.

"Luhan, bereni tak. " Chanyeol bağırarak bunu söyledikten sonra, yanındaki Baekhyun'u tutup karın içine atmıştı.

Kulaklarıma dolan kahkaha sesleri ile yeniden gülümsedim. Bazen bu dünyadaki tek mutsuz kişi benmişim gibi hissediyordum. Onları kıskandığım için kendimden utanıyordum ama elimde değildi. Herkes sevilmek isterdi...

"Tamam, eve geçiyorum zaten." Sesimi olabildiğince yüksek tutmaya çalıştım ve oturduğum karların arasından kalktım. Saçımda tek bir kuru tel kalmamıştı, üzerimdeki kıyafetlerde ona ayak uydurmuş gibi ıslanmıştı.

Kar şiddetini arttırıp, rüzgarla birlikte etrafa savrulurken, hızla eve doğru koştum. Chanyeol ve Baekhyun halâ oradaydı. Bakışlarımı onlardan çekip, uyuşan ellerimle kapıyı açtım ve kendimi içeriye attım.

Parkeyi ıslattığım için Baekhyun beni öldürecekti ama üzerimdekileri değiştirmek önceliğimdi. Hızla merdivenlere doğru ilerleyip, basamakları arkadamda bıraktım.

Odamın kapısını açacakken duraksadım ve aralık kapıya baktım. Sehun'un odasının kapısı garip bir şekilde hafifçe açıktı.

Merak duygusu içimde kabarıyorken, kendimi dizginlemeye çalıştım ama kendimi onun odasına girerken bulmuştum.

Sehun'u sabah uyandığımdan beri görmemiştim. Gözlerimi açtığımda, dağınık ve boş bir yatak vardı sadece... Ve benim tek yaptığım onun uyuduğu, kokusunun sindiği yastığa sarılmaktı.

Tedirgin bir şekilde odaya girdim ve yatağında uyuyan bedenle karşı karşıya geldim. Örtünün altına girmeden, direkt üzerine yatmıştı. Tişörtü yukarıya doğru sıyrılmıştı ve belinin bir kısmını görüyordum. Vücudumu ateş basmıştı ve yanaklarımın al al olduğuna dair bahse girerdim. Onu her gördüğümde vücudum tüm dengesini yitiriyordu...

Ona bakmayı zorlukla bıraktım ve odaya göz attım. Odaya onun kokusu hakimdi, burada soluk aldıkça sarhoş olmuş gibi hissediyordum. Gri renk tüm odaya hakimdi, siyah beklerken gri olması benim için sürpriz olmuştu.

Onun odasında bulunmak, içimde bazı duyguların cereyan etmesine yol açmıştı. Heyecan tüm bedenimi sarmıştı bile... Gözümün ucuyla yakaladığım hareketlilik ile Sehun'a baktım. Kıpırdanmaya başlamıştı, panikle odadan çıktım ve koridorun duvarına yaslandım. Elimi kalbime götürüp, sakinleşmeyi bekledim.

Normal sayılabilecek bir hıza dönünce odama doğru ilerledim. Direkt üzerimi değiştirip, yatağıma uzandım ve onun dün gece yattığı yastığa sarıldım. Bu içimi gıdıklıyordu.

"Bu parkenin hali ne Luhan?!" İrkilerek başımı hızla kaldırdım ve kapıya yaşlanmış halde bana bakan Baekhyun ile göz göze geldim.

Annesi tarafından yakalanan çocuklar gibi hissetmiştim. Baekhyun'un çatık olan kaşlarını görünce yerimden doğruldum.

BETRAYAL  |HUNHAN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin