--
Onunla geçen bir saat saniyeye eş değerken, onsuz geçen her saniye yıllar gibiydi. Dile kolay bir buçuk sene geçmişti ve bu süreçte o kadar yıpranmıştım ki, resmen yaşama isteğim yitip gitmişti. İlk önce sesini unutmaya başladım, şimdiyse yüzünü. Kokusunu ise... Kokusu benden gideli aylar olmuştu. Ama tüm bunlara rağmen kalbimdeki sevgi körelmemiş; aksine daha çok bilenmişti.
Acınasıydık, korkaktık. İkimizde tüm zorluklarda arkamızı dönüp kaçıyorduk ve bu sefer Sehun korkaklık yapmıştı. Bakışlarımı pencereye çevirdim ve koltukta geriye yaslanıp bahçeyi izledim. Ağaçlar çiçek açmaya başlamış, güneş öylece parlıyordu.
Sensiz ikinci kez bahar geliyordu. Her şey geliyordu gelmesine ama bir tek sen gelmiyordun Sehun. Ama ben umutla beklemeye devam ediyordum. Biliyordum, yeniden buluşacaktık.
Gözlerimden akan yaşları silmeden öylece oturdum. Her an kapıdan çıkıp gelecekmiş gibi umutla bekledim. Hep yaptığım gibi bekledim.
Her şeyden vazgeçmiştim; kendimden, eğitimimden, yaşamaktan... Kendimi koparamadığım tek şey oydu. Öyle güzel sevmişim ki seni, her şeyim olmuşsun be adam.
Ayağa kalkıp sessiz evde yukarıya çıktım. Merdivenlerden çıkarken adım seslerim bile kasvetliydi. Tıpkı benim gibi onlar bile tükenmişti.
Duraksamadan onun odasına girdim ve yatağının üzerine uzanıp yastığını burnuma bastırdım. Kokusunu artık hissedememek ölüm gibiydi. Nefessiz kalmak gibiydi. Dudaklarımı ısırarak hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım. Yalnızdım, aptaldım... Canım o kadar yanıyordu ki o hariç hiçbir şey bana derman olamazdı. Kalbim beni içten içe bitirirken bile ben savaşmıyordum.
Herkes gitmişti. Chanyeol bile gitmişti.
Sehun'un neden gittiğini asla söylememiştim ve onlarda ilk başta beni hayata tutundurmaya çalıştı. Ama yapamayınca onlarda benden vazgeçmişti.
Bunların hepsini kendi elimle yapıyordum. Çevremde olup acı içinde erimemi izlemelerindense yalnız kalmayı tercih ederdim.
Her şeyin elbet bir sonu olacaktı. Ama bu böyle olmamalıydı. Beni kendine bağlayıp bir anda vazgeçmemi bekleyemezdi. Kendi kendime sinirlenirken onun için ağladım, kendim için ağladım. İçimi rahatlatmak için onun odasında huzur bulmaya çalıştım.
O gittiğinden beri tüm zamanım burada geçiyordu. Hiçbir eşyasına dokunmaya kıyamamıştım. Hâlâ yanımdaymış gibi hissetmek istiyordum. Kokusu ve sesi hâlâ benimleymiş gibi...
Gözlerimi kapattım ve onu hayal etmeye çalıştım. Zaten elimden başka bir şey gelmiyordu. O benim kutup yıldızımdı; kendimi, yolumu kaybetmemem için hep oradaydı. Belki beni daha karanlık yerlere sürüklemişti ama en azından kalbime ışık tutuyordu. Şimdi ise o sönüp gitmişti ve ben nereye gideceğimi bilmiyordum. Kaybolmuştum.
Elimi saçıma atıp parmaklarımla önümdeki tutamları geriye attım. Boğuluyordum, aldığım her nefes zehir misali bedenime yayılıyordu. Yaşamak... Yaşamak en beteriydi. Her dakika onu hatırlıyordun. Yalnız bırakın diyorsun ama yalnız kalmaktan ölesiye korkuyordun. Ne hale getirmişti beni böyle?
Duyduğum tıkırtıyla irkildim. Kapı çalıyordu ve muhtemelen Baekhyun gelmişti. Her hafta geliyor ve benim için yemek yapıyordu. Gelme diyordum ama o sadece gülümseyip içeriye geçiyordu. Bilmiyordu, onu her gördüğümde ne kadar acı çektiğimi bilmiyordu. Bana sürekli onu hatırlattığını fark etmiyordu.
Omuzlarımı düşürüp kapıyı açtığımda gördüğüm kişi asla aklımdan geçmezdi. Kalbim heyecanla çarparken fısıldadım. "O nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BETRAYAL |HUNHAN|
FanfictionAlışmalıydım... Benim kalbimden kış, gözlerimden sonbahar asla eksik olmayacaktı. Gözlerimde dolaşan bulutlar yağmur olacak, gözyaşlarım bereket değil çoraklık getirecekti yüreğime. Ruhum kalbimin tipisine kapılıp oradan orada savrulacaktı. Kış gibi...