Episode Eight

2.6K 214 79
                                    

--
"Ah Baekhyun ," annemin tiz ses tonunu duyunca çatalımla eziyet çektirdiğim yemeklere bakmayı kestim. Annem işaret parmağıyla önünde ki sebze yemeğini gösterip memnun bir gülümseme sundu. Pekâlâ... Bu gülümsemeyi biliyordum.

"Bu yemek benin için yeni bir lezzet oldu ancak bu kadar güzel olabilirdi, sen yapınca zaten kötü olamaz. Chanyeol çok şanslı birisi."

Gözlerimi devirmemek bir anda dünyanın en zor işi olmuştu. Tanrı aşkına! Bu yemekten ona en az yirmi kere yapmıştım ve hiç böyle dememişti. Baekhyun hayranlığı gözünü kör etmişti.

"Daha önce de yedin anne, hatırlamıyorsun sanırım." Gülümsemeye çalıştım ama sesim kızgın ve kırgın çıkmıştı bile. Annem burada olduğumu yeni hatırlamış gibi gülümsedi ve başını özür dilercesine iki yana salladı.

"Kusura bakma tatlım, unutmuşum. Ama cidden yemeğe bayıldım."

Geçiştirildiğim gerçeği kapı gibi önümde duruyordu. İnsanlar sürekli yetersiz hissettirmeyi ne zaman bırakacaktı? Tüm dünya mükemmeldi de farklı olan bir tek ben miydim? "Teşekkür ederim bayan Park . Eminim Luhan da güzel yapıyordur." Baekhyun bana doğru baktı ve samimi bir gülümseme gönderdi. Ona kızgın olmak istesem bile kızamıyordum. Kimi kandırıyorum... Baekhyun sinir bozucu şekilde muhteşemdi.

Chanyeol ve annemin bitmek bilmeyen konuşmaları bir uğultudan farksız gelmeye başladı. Tek odaklandığım şey yemeğimdi. "Tuzu uzatır mısın, Luhan?"

Hâlâ hangi yüzle benimle konuştuğunu anlamıyordum. Cidden şerefsizin tekiydi... Derin bir nefes aldım ve güzel, rahatlatıcı düşüncelere odaklandım. "Baekhyun'un yanında var Sehun. Ondan iste, daha çok lezzetli olur ve hoşuna gider."

Masada ki herkes bir anda sustu ve bana doğru döndü. Pekâlâ... Yüksek sesle konuşmasam daha makul olacaktı. Bakışların baskısı artınca rahatsız bir halde deri sandalyemde kıpırdandım. Önümdeki bardağı bir süre izledikten sonra küçük bir yudum alıp bıraktım.

"Bayan Park, Chanyeol'ün çocukluğunu fazlasıyla merak ediyorum. Aklınızda kalan anıları duymak isterim." Annem bakışlarını benden çekti ve parlak bir gülümsemeyle Sehun'a baktı. "Elbette Sehun. Chanyeol'ün çocukluğu tam bir felaketti..."

"Anne!" Chanyeol sinirle bağırırken annem takmadı. İyi bir hamle olduğunu kabul etmeliydim. Masada ki herkes annemi dinliyordu. Bir yanım rahatlamışken diğer yanım şu an Sehun'un şerefsiz olduğunu anlatmak istiyordu. Sessiz kalmayı tercih ettim ve ayağa kalkmak için masadan destek aldım. Bu ortama ait hissetmiyordum, artık hiçbir yere ait hissetmemem ne ironiydi ama.

Odama doğru çıkarken salondan gelen kahkaha sesleri içimde bir şeyleri acıttı. Bu insanlara, kendi evime yabancı hissediyordum. Bedenim ve ruhum iyi hissetmeyi ne zaman öğrenecekti? Soluk ışıkla aydınlanan koridordan yavaş adımlarla geçip odama girdim. Kapıyı kapatacaktım ki güçlü bir el buna engel oldu ve beni odanın içine kabaca itti. Bu kokuyu tanımamak imkansızdı.

"Ne yapıyorsun?!" Sesim oldukça ince çıkınca boğazımı temizledim ve ondan uzaklaşmak için geriye doğru adım attım. Dışarıdan bakılınca son bir haftadır cesur ve umursamaz gibi duruyordum ama hakikatte o kadar korkuyordum ki... Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi yapmak yeni maskemdi ve ben ömür boyu onu çıkarmak istemiyordum.

Sehun kapıyı hızla kapattı. Öyleki çıkan sesle yerimden hafifçe sıçradım. Yutkunup başımı yana doğru çevirip ezici bakışlarının baskısını azaltmayı amaçladım. Sesi oldukça vahşi ve sinirliydi. "Masada yaptığın ne halttı öyle!"

"Evet, üzgünüm Sehun... Bana yaptıklarını anlatıp, piç herifin teki olduğunu söylemediğim için kızmakta çok haklısın," dedikten sonra onu yok saymaya çalışarak yatağımın üzerine oturdum. Telefonumla ilgilenirken sinirden kudurduğunu görmek biraz olsun iyi hissettirdi.

BETRAYAL  |HUNHAN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin