O an ne diyeceğimi şaşırmıştım. Artık hiçbir şeyi anlamıyordum. Burak, Burak benim çok yakın arkadaşımdı, bu...bu neydi şimdi? Burak beni mi seviyordu demekti bu? Şimdi her şey ışığa bağlanmıştı, her şey aydınlanmış, örtü kalmak için direniyor ama farkında olmadan yavaş yavaş kalkıyordu. Zaten ağlıyordum, gözlerim acıyana kadar daha çok, daha çok ağlamak istedim. Ağlamak insana iyi gelen nadir şeylerden. Kimseyi yanımda istemiyordum, tuvalete gidip kapıyı kilitledim ve içimden geldiği kadar ağladım, ağladım, ağladım...
Eda yanıma gelmedi, Tolga'yla konuşuyordu. Çünkü benim böyle anlarımda yanımda kimseyi istemediğimi, çok agresif olduğumu biliyordu. Birisi yanıma geldi mi her şeyi vurup kıracak sinir ve irade bende böyle zamanlar tavan yapıyor. Şimdi her şeyimi Burak'la konuşmak, bu işe bir açıklık getirmek yapacağım ilk şey olmuştu ama yapamıyordum, dilim tutuluyordu, kalıyordum. Konuşamıyordum, kalbim konuş diyor ama beynim 'kapa çeneni' diye zorluyordu.
Sakinleştiğimde aynaya baktım. Gözlerim şişmiş ve feci bir şekilde kızarmıştı. Yüzümü yıkasam da geçmiyordu, eskisi gibi olmuyordu, tıpkı kalbim gibi...
Ben buna alışık değildim, ben böyle bir şey hayal etmemiştim, arkadaşlık bazen mutluluk bazen (çoğu zaman yani) nefret olabiliyordu. Tolga'yla, Burak'la, Cenk'le, Yağmur'la, hiçbirisiyle konuşmak istemiyordum. Aramızdaki bütün o güçlü bağları koparmak, yok etmek istiyordum. Bana Eda'dan başka fayda yoktu. Okul bitene kadar da çok konuşmadım onlarla. Arasıra Cenk be Yağmur ile konuşuyordum ama diğerleriyle artık hiçbir bağlantım yoktu.
*****
Gelecek yıl Burak'la aynı sınıfa düşmüştük. 16 yaşıma kadar (yani 2 yıl) Burak'la aynı sınıfta okuduk. Burak ile bağlarımın kopmasına rağmen benle konuşmaya çaba gösteriyordu. Derste sürekli bana sorular sorarak beni rahatsız ediyordu. Artık patlamıştım çünkü ondan nefret ediyordum (bu her zamanki normal patlamalardandı). "Burak yeter artık yeter!"
"Tamam tamam kızdırmak istemedim seni"
"Teneffüste seninle konuşmam gereken bir konu var Burak."
"Bana uyar."Onunla bu Tolga meselesini artık konuşmamın vakti gelmişti. Cesaretim artık yerine gelmişti. Ders geçmek bilmiyordu. İçimdeki heyecanı zor zaptediyordum. Getçeklerle yüzleşmenin vakti gelmişti. Aslında çok iyi bir çocuktu, çok tatlıydı. Benim için yaptıklarını düşününce cidden birinin bana değer verdiğini hissediyorum. Beni bu karanlıktan kurtaran oydu, benim sosyalleşmemi sağlayan oydu, benim için ne durumda olursa olsun mutlu olan oydu , yani cidden teselli konusunda 'master' yapmış bir arkadaşım Burak. Aslında birazda hoş bir çocuktu. Gerçekten beni gönülden seviyor olmalıydı. Dur bir dakika...EDA!!!
O bunu biliyor muydu? Burak'ın beni sevdiğini biliyor muydu? Kesin Burak ona anlatmıştı! Yağmur ile Cenk'e sormam gerekiyordu. Teneffüs zili çalınca Burak ile olan sözümü erteledim. Yağmur'un yanına gidip sordum.
"Yağmur, Burak beni seviyormuş."
"..."
"Sen...bunu biliyor muydun? Burak size söylemiş miydi?"
"..."
"Yağmur konuşur musun??"
"..."
"Yağmur konuş zaten öğrendim sen söylesende bişe değişmeyecek sadece öylesine soruyorum söyler misin lütfen?"
Ağzını açacak gibi oldu ama sonra yine sustu.
"Yağmur!!"
"Tamam ya of! Biliyodum evet oldu mu rahatladın mı? Bunu herkese söylemişti zaten ."
"Beni bu yüzden mi...bana yakınlaşmak için mi beni aranıza aldı?"
Şaşırmıştım, resmen sırf benim için neler yapmış, bu...bu çok hoş aslında. ;)
Ağlıyordum...
"Sanırım..." Dedi Yağmur.
Ağladım, ama bu ağlama, daha öncekilere hiç benzemiyordu...Nefret, mutluluk, şaşkınlık, nefret, nefret, nefret...!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Short StoryNeden? Hayat neden böyle, adaletsiz... Sorun belki de bizden kaynaklanıyor. Herkesin içinde bir ışık, yetenek varken, utangaçlık siyah örtüyle örter üstünü. Sonsuz bir örtüdür ki zaten çıkması çok zordur. Bu örtü yüzünden insanın yaşadıkları, anlatı...