Eda'nın yanına gitmem gerekiyordu. Onunla acilen konuşmam, hesabını bundan almam gerekiyordu. Yoksa içimdeki nefret beni yiyip bitirecekti. Burak ile sonrada konuşabilirdim ama Eda'yla şimdi konuşmazsam çok geç olabilirdi. Eda'nın sınıfına geldim ve içeri bağırdım "Eda! Konuşmamız lazım çok acil sana ihtiyacım var!" Eda, canım arkadaşım benim için endişelenip koşa koşa yanıma gelmişti. Ona sinirlendim ama içimde hala bir yumuşaklık vardı. "Sen biliyor muydun?" dedim bağırarak. "Neyi biliyor muyum canım?" dedi nazik bir sesle. "Biliyor muydun?!" dedim daha yüksek bir ses tonuyla. "Sesini biraz alçaltır mısın Ezgi?" dedi hiç konuşmasındaki tonu bozmadan. "Bak, zaten sakinim, en azından sakin olmaya çalışıyorum, ama ancak bu kadar! Sen...sen biliyordun değil mi?" "Ezgi neden bahsettiğini söylersen yardımcı olabilirim!"Haklıydı. Saçma sapan sinirleniyordum kıza, daha nedenini bilmediğim bir şey için ona kızıyordum. sakinleştim, derin nefes aldım.
"Burak'ın beni sevdiğini biliyor muydun Ezgi?"
"..."
"Biliyordun değil mi?" dedim sesimi yükselterek. Sakin olmam gerekiyor ama buna dayanamıyorum artık. Biri bana cevap vermedikçe sakinleşmem imkansızdı.
"Ben senin iyiliğini..." devamını getiremeden sözünü kestim.
"Sen benim iyiliğimi isteseydin bana bunu söylerdin bende bunu Tolga'yla konuşmaz ve 2. kez utanmış olmazdım!"
"Lütfen Ezgi beni anlamaya çalış eğer bunu sana söyleseydim Burak bir daha benim yüzüme bakmazdı anlıyor musun beni?
"Sır olarak kalabilirdi Eda bilmemiş gibi davranabilirdim! Ben sana bütün sırlarımı verdim Eda ama sen demek ki bana hiç güvenmedin benimle ilgili olsa bile ben bunu sır olarak saklayabilirdim! Aslında şimdi düşününce belki de benden sakladığın milyonlarca sır vardır Eda!
"Ezgi saçmalama sana söylemediğim tek sır buydu bu da başkasının sırrı olduğu için söylemedim söyleseydim ispikçi olacaktm anla beni! Demekki bana güvenmiyorsun, kalbimi çok kırdın Ezgi, kaç yıllık arkadaşınım ama sen benden hala şüpheleniyorsun öyle mi?"
Ben bir şey diyemeden çekip gitti. İkimiz de ağlıyorduk.Sanki diğer yarım, diğer parçam benden kopmuş gibiydi, yarımdım ve bir daha hiç bütün olmayacakmışım gibiydi. Ben...ben çok büyük bir hata yapmıştım, en iyi arkadaşımı, ikizimi kaybetmiştim, benden bir parça eksilmişti. onun tuvalete gittiğini biliyordum. Başka çarem yoktu, diğer yarımı geri almalıydım, onun gönlünü kazanmalıydım... tuvalete gittiğimde oradaydı. Bana acıyla baktı ve yanımdan geçmeye çalıştı. Kolundan tuttum ve bırakmasına izin vermeden ona sıkı sıkı sarıldım. İkimiz de ağlıyorduk, üstümüz yaşlardan sırılsıklam kalmıştı. İkimiz de küstüğümüze pişmandık, o da bana sıkı sıkı sarılıyordu. Ondan özür diledim. ne kadar özür dilesem azdı. Onun kıymetini bilemeden bir kalemle silip atmıştım. Arkadaşsızlığın zararını anlamıştım.
***
Sanırım gizliden gizliye Burak'ı sevmeye başlamıştım. Bu arkadaşlık değildi. Bu aşktı... Bunu Eda ile paylaştığımda "o da seni seviyor zaten, neden olmasın ki?" dedi. Ama bunu ona söylemeye hazır hissetmiyordum kendimi. Bundan önce Burak ile yakınlaşmaya karar verdim ama sevgimi saklayacaktım. Artık sonunda Burak ile o kadar yakınlaştık ki bu olay haricinde bütün sırlarımızı birbirimize söylemiştik. Nedendir bilmiyorum ama illaki bir arkadaşımın kalbini kırıyordum ben. Yanlışlıkla bir sırrını ağzımdan kaçırmıştım ve benim yüzümden bu sır yayılıp sır olmaktan çıkmıştı.
Bu Burak'ın önemli bir sırrıydı: BURAK'IN ÜVEY ANNESİ VARDI...
4-5 yaşlarında annesini kaybetmişti. Üvey annesi onu sürekli dövüyordu ve sık sık ağır hasarlar alıyordu. Bu zamanlar artık annesi ona vuramıyordu, çünkü Burak artık karşı çıkabiliyordu. Babası deseniz, babası yurt dışına toplantılara çok sık bir şekilde gidiyordu. Bu zamanlar Burak'a eziyet oluyordu. Burak babasına söylemek istiyordu ama annesi onu sopayla dövmekle tehdit ediyordu.
Burak bana küsmüştü, bir daha eskisi gibi olamamıştık. Belkide beni sevmiyordu, bu olaydan sonra ben bile kendimi sevemezken o nasıl sevebilirdi ki? Onunla konuşmak istesem de o benden kaçıyordu, yüzüme bile bakmıyordu. Bir gün onla yalnız kaldım, Burak'ın benimle konuşması için ona yalvaran bakışlarla bakıyordum. Acım çok fazlaydı, ağzından çıkan tek bir kelimeye dahi ilk defa bu kadar ihtiyaç duyuyordum üstelik! Ve ona dedim ki,
"Sen beni anlamak için bir kez bakmadın yüzüme, şimdi giremediğim hayatından uçuruma atıyorum hayallerimi."
Burak yavaş yavaş ilerliyordu ve bana dedi ki,
"Sen beni anladın mı bir kendinde ara bunu. Senin hayatına girebilmek için yapmadığım şey kalmadı, bak, artık saklamanın bir anlamı da kalmadı zaten; ben...ben seni çok seviyorum Ezgi tahmin edemeyeceğin kadar! Sen ve senin sözde olan hayallerinle birlikte attın beni uçuruma EZGİ! Bunu bana SEN yaptın!!"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Short StoryNeden? Hayat neden böyle, adaletsiz... Sorun belki de bizden kaynaklanıyor. Herkesin içinde bir ışık, yetenek varken, utangaçlık siyah örtüyle örter üstünü. Sonsuz bir örtüdür ki zaten çıkması çok zordur. Bu örtü yüzünden insanın yaşadıkları, anlatı...