Bölüm-11

2.2K 120 147
                                    

1 hafta sonra:
Şu son bir hafta, Harry ve Louis'in geçmiş zamanı telafi etmeye çalışmasıyla geçmişti. Aynı zamanda ortak karar sonucu Harry ve Louis birlikte yaşamaya başlayacak, yeni bir ev tutacaklardı. Sadece ikisi için. Ev işi halledilmiş ve sadece boya işi kalmıştı. Eşyalarını zaten toplamışlardı. Bütün odaları -ki ev cidden büyük ve iki katlı dubleksti- boyamışlar ve sadece 'onların' olarak belirledikleri, ikinci kattaki en büyük oda kalmıştı. Harry elinde boya kutularıyla gelirken -yani gelmeye çalışırken, çünkü üç boya kutusunu aynı anda taşımaya çalışıyordu- Louis yere muşambayı sermiş ve fırçaları hazırlamıştı. Duvarları Harry boyarken -çünkü Louis'in o küçük boyu, kocaman fırçalara rağmen tavana kadar yetişmesine engel oluyordu- Louis de elindeki kestirme fırçayla kapı, priz ve pencere kenarlarını boyuyordu. Aklına gelen fikirle, Fırçayı Harry'ye doğru sallayıp, yüzünü boya yaptı. Harry anormal bir sakinlikle Louis'e dönüp fırçayı yere bıraktı. Elini boya kutusuna batırıp, Louis'in üstüne yürüdü. Geri geri kaçan Louis'in, sırtı duvara dayanınca kaçacak yeri kalmamıştı. Harry kozunu kullanıp kendini ona bastırdı ve gözlerini dudaklarına dikti. Dizini erkekliğine dayadı ve Louis'in kendinden geçmesini izledi. Uçkuruna düşkün piçin tekiydi Louis. Zayıflığından faydalanıp elindeki boyayı Louis'in suratına sürdü. Louis yüzüne deyen soğuk boyayla irkildi. Harry gıcık gülümsemesini ona sunup, tekrar boyaya döndü. Ama sırtına atlamak için pusuya yatmış bir adet Louis Tomlinson'ı unutuyordu. Sırtındaki ağırlıkla sendeledi. Louis haddinden fazla sevimli gülümsemesiyle Harry'ye bakıyordu. Gülümsemesinden öpmek istedi Harry. Tam öpecekken bir ses bütün şu güzel ana son vermişti. Niall elindeki pizza kutusu ve 'siz salak mısınız?' temalı bakışlarıyla çocuklara bakıyordu. Harry Louis'in kıçının altında birleştirdiği ellerini çekince , Louis kıçının üstüne düşmüştü. Acı dolu bir inleme bıraktı dudaklarından. Harry de miniğinin elinden tutup kaldırdı. "Acıkmış olduğunuzu düşünüyorum." derken kutuyu çocuklara uzattı. Birlikte yemeye başladılar.
"Louis." dedi Niall,onun kendisine dönmesini sağlayarak. "Şirkette bir kaç toplantıya katılman gerek ve imzan lazım. " "Bu toplantılar önemli mi? Bensiz halletsen olmaz mı?" dedi beklentiyle Niall'a bakarken. "Üzgünüm Loui. Ama hepsi yeni projelerle alakalı. Aynı zamanda baya iş biriktirdin. Olabildiğince buradaki işleri bitirip şirkete gelmen lazım. Yani iki günün var." "Mümkün değil. Yani iki günde buranın işi bitmez."
"Sorun değil Louis. Nakliye şirketi tutarız, onlar halleder. Zaten boyanmadık bir tek burası kaldı. Onuda bugün bitiririz olur biter." diye fikrini sundu Harry. "Parlak zekana hayranım." diye övüp, öptü sevgilisini Louis. Yemeklerini yer yemez boyaya geri dönüp bitirdiler. Artık bir tek taşınma işi kalmıştı.

***
Louis'in ağzından:
Eve taşınalı bir haftayı geçmişti.
Şirketten büyük bir yorgunlukla eve gelmiş, kapıyı açmaya çalışıyordum. Açamayınca sinirle kapıya tekme attım. Bugün oldukça sinir bozucu bir gündü ve sinirimi etraftan çıkarmaya çalışıyordum. Tam anahtarı tekrar kapıya takacakken kapı açıldı. Ve ben pembe puantiyeli mutfak önlüğü ve eldivenleriyle birlikte, saçlarını tepeden topuz yapmış muhteşem sevgilimi gördüm. Ama... ama bu çok sevimliydi! Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ve bütün yorgunluğumun uçup gittiģini hissettim. Sanki beş tane redbull içmişim gibi bütün enerjim yerine gelmişti. "Hoş geldin." derken beni çoktan eve sokmuştu bile. Kısa bir hoş buldum mırıldanmasından sonra üstümü değiştirmek için odamıza çıktım.

Üstümü değiştirir değiştirmez mutfağa attım kendimi. Yavaşça Harry' ye yaklaşıp, kollarımı beline doladım ve kaymış tişörtünden görünen omzuna öpücük kondurdum. Korkuyla yerinden sıçradı. "Beni korkuttun." dedi bana doğru dönerken. Aramızdaki boy farkı canımı sıkmaya başlamıştı. Parmak ucuma yükselip burnumu burnuna sürttüm. "Üzgünüm sevgilim. Seni çok özledim." dedim dudaklarımı onunkine sürterken. "Bende." dedi ve ensemden tutup dudaklarımızı birleştirdi. Yumuşak ve dolgun dudaklarının verdiği hazla gözlerimi kapattım. Nefessiz kalana kadar öpüştük demek isterdim. Fakat fırından yükselen yanık kokusuyla ayrıldık. "Lanet olsun!" dedi fırındaki güzelim tavuğu çıkarırken. "Çocuklar biraz sonra gelecek ve yemeksiz kaldık!" dedi biraz sinir ve hüzünle. "Çocuklar gelince kim ne isterse dışarıdan söyleriz, takma." dedim tavuğu balkondaki çöpe atarken. Ofladı ve mutfak önlüğünü çıkarıp masaya fırlattı. Kendimi oturma odasındaki koltuğa attıktan sonra Harry'yi kucağıma çektim. "Acaba.. çocuklar gelene kadar bir şeyler mi yapsak?" dedim kulağı ve boynu arasındaki hassas bölgesine dudaklarımı sürterek. Tahrik olduğunu belli edercesine kucağımda kıpırdandı. "Olmaz." dedi. "Neden? Regl döneminde misin? Biliyordum! İçinde bir prenses olduğunu biliyordum!" dedim gülerek. "Saçmalama Louis." Gözlerini devirdi. "İş gezisine kalçamdaki ağrıyla gitmek istemiyorum." Kaşlarım çatıldı. "Ne iş gezisinden bahsediyorsun? Benim neden haberim yok?" "Uh şey.. aslında çocuklar gittikten sonra söyleyecektim. Bugün bir dava geldi. Ama burada değil. Amerika da. Araştırma yaparken beni bulmuşlar. Sorup soruşturmuşlar ve bana da bir teklif sundular. Çok ünlü bir şirketin avukatlığını yapacağım Lou. Bu benim kariyerim için büyük bir dönüm noktası."
"Amerika ha. Ne kadar süre kalacaksın?" "Bilmiyorum. Dava ne zaman biterse o zaman geri geleceğim." Büyük bir hevesle baktı zümrütler, safirlerime. "Ya orada tamamen kalmanı ve şirketin avukatlığını üstlenmeni isterlerse?" O sırada kapı çaldı. "Sonra konuşalım." diyip kapıyı açmaya yöneldi. Çocuklar gelmişti. Kucaklaşma merasiminden sonra oturduk. Bir süre muhabbet ettik. Ama oldukça dalgındım. Hâla Harry'nin gidecek olması ve ne zaman gelecek olduğunu bilmemem canımı acayip şekilde sıkıyordu. "Sence? Ne yapmalıyız Louis?" dedi Niall beni dürtükleyerek. "Ha? Ne? " "Sen bizi dinlemiyor musun?" diye çıkıştı Zayn. "Üzgünüm çocuklar dalmışım. Ne diyordunuz?" "Birlikte bir tatile çıkalım diyoruz. Los Angeles mi, Venedik mi?" "Siz nereye gidelim derseniz, oraya gidelim. Hepsi bana uyar." ve tekrar düşünmeme döndüm. Bir süre sonra çocuklar kalkmış ve bizde yatak odamıza geçmiş, yatağımızda uzanıyorduk-multideki gibi hayal edin♥_♥-
"Peki ne zaman gideceksin?" diye konuyu açtım. "Nereye?" "Şu dava için. Amerika'ya." "Ha o mu? Yarın." "Gitmeni istemiyorum." dedim kararlı ve oldukça sakin sesimle. "Ne demek istemiyorum? Kariyerim için çok önemli Louis. Neden anlamıyorsun? Sen gideceğini söyleseydin emin ol seni engellemezdim." "Ne zaman geleceğini bilmiyorum! Ya senin orada kalmanı isterlerse? Ben ne yapacağım o zaman?" "Bu kadar bencil olma! Geri geleceğim diyorum Louis! Neden beni anlamak istemiyorsun? Daha büyüyebilirim bu sayede! Ama senin bencilliğin.. Ben o dava için Amerika'ya gideceğim anladın mı? Hatta şimdi yapacağım bunu!" "Peki git. Ama geri geldiğinde beni bulacağından şüpheliyim." Beni dinlemedi ve valizine ne bulduysa tıkıp gitti. Camdan gidişini izledim ve yatağa oturdum. "Geri gelmeyeceksin biliyorum. Yalnız hissedeceğimi de biliyorum. Yalnız hissetmek istemiyorum."

Yaklaşık bir saat sonra, onun tişörtüne sarılıp ağlayarak uyuya kaldığım yatağımızda, telefonumun sesiyle uyandım.
Arayan Liam'dı. Hemen açıp kulağıma götürdüm. "Louis*hıçkırık* Harry.." "Ne? Harry ye ne oldu Liam!?" "O- o kam-kamyonla çarpışmış. Durumu hiç iyi değil."
Telefonla birlikte, bir göz yaşı düştü gözümden. Ve sanırım ben artık yalnızdım.

Selağmm aşks. Yine ben ve geç gelen bir bölüm. Cok özür diliyorum gecikme için. Kurguyu toparlayamadım. Hatta bir özür notu yazmıstım ama sonra bir ilham bir ilham.. bitirdim bölümü. Her neyse vote ve yorumlarinizi eksik etmeyin hepinize galp ve larry Feelsli günler ♥_♥_♥_♥_♥_♥_♥_♥_♡_♡♡__♡_♡_♡_♡_♡_♡_♡_♡

I Don't Want To Feel Alone》Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin