Benim için dört hayatım için birinci sınıf.

30 4 0
                                    

Yine herşey normal ve yolunda gidiyordu. Dördüncü sınıfa başlamıştık artık. Gelçi bir fark yoktu üçüncü sınıf ile. Her zaman ki gibi okula gidiyor ve öğlen arasında yemek yemek için eve gelir ve tekrar son iki dersi işlemek için okula gidiyordum. Bir gün sınıfta ders işliyorduk normal olarak. Birden kapı çaldı ve içeri bir bayan girdi hafif iri yarı saçları kabarık biriydi. Kim diye merak ettim. Sonra arkasından bir kız girdi. Uzun saçlı, yeşil gözlü, esmer ve çok güzel bir kızdı. Onu görünce nutkum tutuldu. Nefes alamaz oldum. Ölüyordum resmen. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Onu görünce sanki hayat yeni başlıyor gibiydi. Sanki hayat sıfırdan tertemiz sayfa açılmış gibiydi. Aşık mı oldum ne? Ama resmen o anki duygu bambaşkaydı. Çok güzel ve çok garipdi. Ilk defa böyle bir şey yaşıyordum. Çok heycanlandım. Sadece o içeri bir adım atması ile. Sonra sınıf hocamız ile konustular. Ben duvar dibinde oturuyordum hocamız onu orta sıraya aldı. Her sınıfa gelen yeni kişilerin sorduğu soruları sordu. Adını, nereli olduğu, niiçin geldiği felan. Tabi hocamız sorarken kız cevaplıyordu. Adım Sinem, İzmir'liyim, annemin işi için geldikleirni söyledi. Bunları söylerken resmen saf saf yüzümde hafif tebessüm ile onu izliyordum. Ilk defa aşık oldum. Ve cok garip bir şeymiş bu aşk. O anlatırken ben anlattıklarında kayıp oluyordum. Sanki gözlerinin içinde olan uçsuz bucaksız yeşil ormanlarda kayıp olup gidiyordum. Bu aşk benim için bir güzel bir şey miydi yoksa hayatımı ileride mahvedecek alcak bir şey miydi? Bunu bilemezdim. Bunu bana zaman gösterecekti.

O oturdukdan sonra bütün gün boyunca bütün derslerde ve bütün teneffüslerde onu izliyor ve o gözlerinin içinde hayaller kayığına biniyordum. Günün nasıl geçtiğini anlamdım. Ilk defa üzüldüm okulun bitmesine. Çeşke daha çok ders olsada onu izleyebilsem diye. Evet zil çaldı, okul bitti. Ama çeşke bitmeseydi diye tutturdum. Ertesi günü iple çekiyordum. Eve giderken yerde bulunan çakıl taşlarına ayaklarımı vurarak ellerim cepte aklımda o varken ilerliyordum. Sokağı geçerken hiç dikkat etmiyor ve araba kornalrını bile duymuyordum. Sanki aklımdaki herşey silinmiş sadece aklımda o vardı.

Eve geldiğimde odama geçtim üstümü değiştirdim. Ama öyle aklıma girdi ki ilk gördüğümde halime şaşırdım. Ve her ne yapıyorsam aklımda o vardı. Ama işin garip tarafı daha ilk günden böyle ise ben sonraki günler ne yapacağım?

Ertesi gün okula mutluluk ile gidiyordum. Çok sevinçli sanki birinci sınıfa daha yeni başlayan çocuk gibi. Onu görücem diye öyle gidiyorumki. Okula gitmek için merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordum. Sonunda okula varmıştım. Onu yine gördüm. Ve görünce daha mutlu oldum. Daha sevinç ile dolup taştım. Ona yaklaşmak istedim. Onun benim gözlerime benim ise onun gözlerine bakmak için can atarak istedim. Ama olmayınca olmuyor. yapacak bir şey yok ki. O gün bir de gözlerinin altına bir şey sürmüştü sim gibi. Zaten onlarda ayrı bir guzellik ile kaplıyordu. Beni benden alıyor mahvediyordu. Konuşmak istedim. Bir kelime etmek, bir harf söylemek istiyordum. Ama yapamıyordum. Gidip yanına; herkesin yaptığı "Merhaba benim adım filan" diyemedim. Ah keşke diyebilseydim. Bırakın onu gidip hoşgeldin bile diyemedim. Sadece uzaktan saf saf izliyordum. Sanki herşeyimi onda götürürmüş gibi.

● Kahdehlerimizi derdimiz kadar doldurup, derdimiz kadar ağlayacağız. Bizi sevenler için İçeceğiz. Bizim sevdiğimiz kişiler için içip, kalbimizde yara bırakanlar için ağlayacağız. kalbimizde iz bırakanlar için içeceğiz arkadaşlar.unutulmaz kişiler için içeceğiz. İçeceğiz ki tüm bu dertlerimizi unutalım...

UZUN YOL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin