Gruba hoşgeldin

136 16 6
                                    

Sabah gözümü çıkarmaya çalışan güneş ışığı ile uyandım. Alarmın çalmasına 5dk vardı. Banyoya girip işlerimi hallettim. Yatağımı toplayıp kendimi makyaj masasının önüne attım. Rimel ve parlatıcı sürüp formamı giydim. Mutfağa inip ekmek Kızartma makinasına ekmekleri attım. Dolaptan çıkardığım portakal suyumu dökerken yağ reçel ve nutellayı masaya koydum. Dınnngggg sesini duyduğum gibi ekmekleri çıkardım. Elim yandı. Elimi suya tuttum. Acısı yavas yavaş geçti. Kahvaltımı yaptım. Okula geç kaldığım için evden dışarı aceleci bir şekilde çıktım. Dolmuşla direk okula geçtim.

Sırada otururken çaprazımdaki çocuk dikkatimi çekti. O ne kadar yakışıklı öyle. Ders zaten sarmıyor. Bir elimde telefon var ve ben o çocuğu kesiyorum. Bir anda bir titreme geldi. Korktum lan. Meğer telefonuma mesaj gelmiş. "Istersen eve gotur onu. Kesme lan şu çocuğu,"yazıyordu. Tabi dinlemeyerek kesmeye devam ettim. Yine mesaj geldi. Bu sefer de "Kesme bak yoksa sonu kötü olacak."yazıyordu. Bende "sanane "yazdım. Cevap gelmedi demek ki üzerine gidince vazgeçiyor. Derse odaklanmaya çalışırken bir nöbetçı ögrenci geldi. Benim kestiğim o yakışıklı çocuğu müdür çağırmış. Az sonra o yakışıklı dedigim çocuk içeri girdi. Üstü dağılmış, o tatlı dudağının kenarı kanıyordu,gözünün hemen altında küçük bir morluk vardı. Bu çocuğa ne oldu şimdi. Öğretmen sorduğunda bir şey demedi. Çantasını da alıp dışarı çıktı. Ben de merak tabi peşinden çantamı da alarak çıktım. Ne olduğunu soracağım sırada yanımdan uzaklaşıp. "Bana sakın yaklaşma. Benden uzak dur. HEPSİ SENİN SUÇUN" diyerek bağırdı. Şaşırmış durumdayım. Hemen telefonumu alıp bana mesaj atan kişiye yani yağız'a mesaj attım. "Sen yaptın dimi. Benim hayatima Karışma."

Eve gelince ilk yaptığım ılık bir duş aldım ve küçük bir el çantası hazırladım. Yarın emre erdem semih Yeliz ve ben yaylaya çıkacağız. Iki gun oraada kalacagiz. Sonucta okul biti sayılır. Sabah yola çıkacağız. Bu sefer yağız'ın haberi olamyacak yeter ya o benim hayatıma karışamaz.

Hafif bir makyaj yaptım. Bir kot pantolon ve bir gömlek giydim. Hazırım galiba. İste istediğim mesaj geldi." 3dk sonra kapının önündeyiz" mesajı okur okumaz telefonumu kapattım. Yagız'ı dinlemek zorunda değilim. Hemen aşağı indim. Araba yolculugumuz başladı. 4saat sonra yaylaya gelmiş bulunmaktayız. Burası harika yeşillik doğa hayvanlar çok güzel duruyor. Kalacağımız yere gittik 2 kisilik odaları vardı. Ben semih ile kalacaktim. Öyle ayarladık. Odaya malzemelerimizi yerleştirdik. Ben hemen yüzüme güneş kremi sürdüm. Güneş gözlüğümü ve şapkamı aldım. Güzel bir yürüyüş yapacaktık. Selfie çubuğumu çıkarıp bol bol fotoğraf çektim. Yayla şirin evleri olan bir yerdi. Yürürken derin bir sohbete daldık. Konu ne ara buraya geldi bilmiyorum ama Erdem yine bel altı konuşurken ayağı takılıp düştü. Yürüyüş çok uzun sürünce bir de Erdem'in ayağı burkulunca otele geri döndük. Odaya girdiğimizde banyoya geçip üzerimi değiştirdim. Alt kata yemeğe indik. Yemek bitince odada toplandık. Çekirdek çitledik. Günün yorgunluğuyla herkesi odadan kovup kendimi yatağa attım. Semih o sırada "bu yayla işi iyi oldu."dedi. Ben de sadece gülerek cevap verdim😊. Semih üzerini değiştirmeye yeltelendi ama hiç banyoya girme gerği duymadı. Ben "Semih ne yapıyorsun banyo denen bişe var git orada işini hallet"dedim. Bu söylediklerimi hiç takamdan üstünü değiştirmeye devam etti. Gömleğinin düğmelerini açtı ve bluzunu giydi. "Herhalde altınıda burada değiştirmiyeceğin dimi"dedim. Ama beyefendiden ses seda yok bu sefer ben banyoya girdim ve işini halledene kadar orada durdum. Çıktığımda semih yatağına uzanmış ve uyku pozisyonuna geçmişti. Ben de yorgunluğumdan dolayı yatağıma fırladım ve uyudum.

Sabah kalktım ve kahvaltıya indik. Kahvaltıda Emre "aslında bisiklet turu yapabiliriz" dedi. O sırada Erdem "ne işimiz var ya bisiklet turuyla çocukmuyuz biz" diye yine her zamanki ağır ağabeyliğini tasladı. Semih " valla aslında çok güzel olur dimi ada"diye bana yöneldi. Ben de "niye olmasın hatta çok güzel olur kusura bakma Erdemciğim ama üçe birsin bizimle geliyorsun"dedim. Odalara hazırlanmak için çıktık. Altıma kot şortumu üstüme de salaş beyaz bluzumu geçirip hafif bir makyaj yaptım. Bisiklet turu için bisikletlerimizi kiraladık. Benimki açık mavı bir bisikletti. Grubun geri kalanı da siyah bisiklet almıştı. Daha sonra çok güzel bir tur attık. Dere kenarında durduk. Oraya oturup kenardaki büfeden giyecek içecek aldık. Bunları atıştırırken yine sohbet ettik. Manzaranın tadını çıkarıp yine bisikletlerimize atladık. Ama bacağim çok yorulmuştu. "Çocuklar ben pes ediyorum, çok yoruldum"dedim. Erdem "aynen bu bisiklet turu beni öldürdü artık otele dönelim"dedi. Bisikletleri geri verip otele döndük. Yatağa ayağımı uzatırken telefonumu elime alıp açmaya karar verdim. Açtığım an 55cevapsız arama 84 yeni mesaj ile karşılaştım. Birkaçı annem ve babam geri kalanının hepsi Yağız'dandı. Onları görmezden gelerek internetimi açtım. Tüm sosyal meyda hesaplarım üzerinden Yağız'dan mesaj vardı. Bildirim sesi de Semih'i rahatsız etti galiba. "Bu ses ne Ada kapat şunu ne çok sevenin var senin"dedi. Cevap vermedim. Bunun üzerine Semih benim yatağıma geldi.Başını omuzuma koyup telefonuma baktı. Telefonumun ekranını kapattım. Semih'de yorgunluktan gözlerini kapatmak üzereydi. Telefonuma yine mesaj geldi. "Telefonunu kapatarak akıllılık yaptığını mı düşünüyorsun. Neredesin çabuk söyle."yazıyordu. Telefonumu sessize aldım. Semih uyudu sayılır. Bu şimdi neden omuzumda yattı ki. Çok geçmeden telefonum yine titremeye başladı. Bu sefer arıyordu. Bu çocuktan kurtuluş yok galiba. Semih'in başını yatağıma yatırdım. Uzerini örttüm. Hemen telefonumu açtım. Kısık sesle konuşarak;
- (Ada) ne var. Rahat bırak beni
- (Yağız) hemen bana nerede olduğunu ve kimle olduğunu söyle.
- (Ada) oldu başka bir emrin var mı?
- (Yağız) başka bir emrim yok nerede olduğunu söyle. Yoksa seni bulmam çok zor olmaz.
-(Ada) Allah Allah nasıl bulacaksın.
-(Yağız) izle ve gör.

Acaba ne yapacak. Yok ya beni bulamaz. Blöf yapıyor evet evet kesin. Beni bulir ya o psikopat. Aklımda kimahkemeye bir son verdim. Kararım beni bulamazdan yana yada öyle olmasını istiyorum.
Uyku bir anda bastırınca kendimi yatağa atmak isteeim fakat yatağımda mışıl mışıl uyuyan bir Semih ile karşılaştım. Biz çocukluk arakaşıyız bu yüzden bir sorun olmayacağını düşünerek Semih'in yanına yattım. Aslında yakışıklı,sempatik biri çocukluk arkadaşı olmasak onunla çıkabilirdim. Ben ne diyorum ya bunu bile düşünmem yanlış. Semih'in tam yanına uzandım. Biraz kenara kaydı ve kolunu belime koydu. Biraz huylandım. Kalkmak istedim ama beni daha çok kendine çekti. En iyisi uyumak diyerek kendimi uykuya teslim ettim.

Saat kaç bilmiyorum ama bir tıkırtı duydum ve biraz korktum. Kesin bizimkinler bizi korkutmaya çalışıyorlar. Yatakta oturur pozisyon aldım. Sırtımı yatak başlığına dayadım. Elimle gözlerimi ovuşturdum ama uyku ağır bastı orada yine gözlerimi kapattım.
Yazarı bakıs açısı;

Yağız emniyetten çok yakın bir arkadaşıyla konuşup Ada'nın yerini ögrenir. Hemen yola çıkar. Gece vakti hiç durmadan 4 saat araba kullanır. Ada'nın nerede kaldığını, kaç kişi gittiklerine kadar hepsini ögrenir. Sonunda kaldıkları yere gelir.Yagız içeri girerken Ada da Semih'le aynı yatakta yatıyordur. Yagız oda numarasını ögrenir ögrenmez yukarı çıkar. Kapıyı çalar. Ada bu sese irkilir ve Semih'i uyandırır. Semih kapıyı açmak için kalkar Ada da arkasından gider. Kapıyı açar açmaz ikiside şok olur.

Ada'nın baķış açısı;

şok oldum. Bu nasıl öğrenmiş burayı. Içimdeki tartısmayı sonlandıran semih oldu. "Senin ne işin var burada" dedi. Ben de katılır bir şekilde başımı salladım. Yağız hiç takmayarak içeri girdi ve eşyalarımı toplamaya başladı. "Ne yapiyorsun sen sana eşyalarımı toplama hakkı kim verdi." Artık neden böyle davrandığını bilmem gerek. O sırada Semih araya girip "sen kimsin ne yapıyorsun lan çabuk çık odadan" dedi. Yagız'dan tepki beklerken sırıtıp duruyordu. "Burnuna dikkat etmelisin" dedi ben anlamadın tam bir şey diyecekken Yağız Semih'in burnuna doğru kafa attı. Birkaç çatırtı sesi geldi kesin burnu kırıldı ya. Araya girmeye çalıştım. Deli gibi kavga ediyordular. Araya girip kavgayı engellemeye çalıştım fakat Yağız beni itti ve yüz üstü yere yapıştım. Başımı çaptım. Ufffff çok acıyor. Hemen telefonuma uzanıp Erdem'i aradım. Açar açmaz " hemen bizim odaya gelin. Soru sorma 3. Dünya Savaşı çıkacak. Hadii hemen gelinnnnn." Dedim.
Odaya öküz misali daldılar. Hemen araya girip ayırdılar onları. Semih'in burnu kırılmış. Kaşı patlamış. Sol gözü biraz morarmıştı. Yağız ise o kadar kötü değildi. Onunda gözü morarmıştı. Dudağı kanıyordu. Emre "yeter abi derdiniz ne sizin "dedi. Semih ensesini kaşımaya başladı. Bunun da bir derdi var ama ne. Sonra ikisi de anyı anda bir şey söyledi ama Yağız kısık sesle söylediği için duyulmadı. Ben Şaşırmış bir şekilde olanları anlamaya çalışıyordum. İkiside aynı anda seni seviyorum Ada demişti. Emre "bir dakika bir dakika yanlış mı anladım"dedi. Semih "hayır dediklerim doğruydu ben ada'yı seviyorum" dedi. Erdem "kusura bakma ama yine ağır ağabeyliğimi taslamak zorundayım,bizim çocuklukta başlayan bu grubumuzun düzeni var ve bunun içinde aşk yok bu gruptan çıkmak zorundasın"dedi. Ne dedi o. Bizim bir sözümüz vardı. Arkadaşlik bozulmayacaktı. Emre de üzgün bir şekilde "hosçakal Semih hoşgeldin yağız" dedi.

Evet arkadaşlar bu hikayeyi üç kişi yazıyoruz. Güzel olcağına inanıyoruz.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin