12 Temmuz, saat 03:30
Gökyüzüne baktı. Karanlık... Siyahın en asil tonu hüküm sürüyordu. Bulutlar hiç olmadığı kadar beyaza hasret. Bulutlar kararmıştı. Yastaydı gökyüzü. Siyah bir pelerin örtülmüştü sanki. Sonsuzluğu hissetmesini engelliyorlardı kadının. Yalnızlığının en ücra köşesindeydi.
Yağmur tanelerinin, yeryüzüne düşmelerini seyretmeye başladı. -Yağmur taneleri,gökyüzünde zarif bir ahenk ile süzülüyorlar. Sonra yeryüzüne çarpıyorlar. Paramparça... Bir nevi intihar bu. -dedi. Islak bedeni titredi. Korktu. Sebebini biliyor gibiydi bu korkunun. Yağmur taneleri yanaklarından dudaklarına kayarken;bir sigara yaktı. Sigara dumanının mavimsi tonu ile dans eden siyaha imrendi. Sarhoştu. Gözlerine çekilen ilahi perde kalkmıştı sanki. Sigarasını dudaklarını yakana kadar çekmeye devam etti. Küçük ama dolgun dudakları her zamanki gibi mor rengi. Bir kaç damla kurumuş kan.Sigarası bitti. Odasına yöneldi. Aynanın karşına geçti. Soyundu. Vücudundaki hatıralarını inceledi. Anıları arsızlığın sınırını aşıyordu. Hayali ölümsüzlüğü bağışlamaktı;kelebeklere ve koparılan papatyalara. Karşısındaki yabancıya bakıyordu;papatyaları koparmış ve kelebekleri katledecek kadar sapıtmış bir günahkar gördü. Neticesinde hayallerini kusuyordu bu gece. Süslü püslü kelimelerin ve devrik cümlelerin aciz esiriydi sanki. Anıları;bir kancık pusu misali ruhunu parçaladı. Karanlığın her tonunu sindirmiş durumdaydı. Soyutlanıyordu duygulardan. Sonsuzluğa soyunuyordu düşünceleri. Taze bedeninde bir çocuk gülüşürken;ruhu ölüm ile ağlaşıyordu. Son kez aşık olduğu adamın omzuna yaslanıp ağlamak istedi. Yaslanacak bir omuz bulamamak insanın en mühim imtihanı olsa gerek.
Cam kapıyı ve müziğin sesini sonuna dek açtı. (Dance Me To The End Of Love) Teras ile sonsuzluğun ayrıldığı alana ürkek adımlar ile ulaştı. Hafif bir rüzgar;kalbini söküp atarcasına esti sol yanından. Aciz tanrılar asil ruhunu arzuluyordu. Hissetti. Hiçliği... Gökyüzü hiç olmadığı kadar dostane ve gözlerini alamayacağı bir çekiciliğe bürünmüştü. Gökyüzünün dahi imrendiği gözlerini kapadı. Dudakları titrerken son kelimelerini azad etti.
-Cennetten firar eden ölü tanrılar ve kanatlarını gökyüzüne gömen ölümsüz meleklerdir şahidim. Cennet, -dedi kadın. -Koynumda sabahlayan adama duyduğum aşktan kıymetli değil;şiir bulanmış çatlak dudağımı öpen sevdiğim adamdan.
Benimle aşkın sonuna dans et.Her kelebeğin sonu intihardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GOLGOTHA Derin Bir Soluk
General FictionGOLGOTHA Derin Bir Soluk 12 Nisan, saat 03:30 Beni dinliyor musun? Anlıyor musun beni Twist? Taze bedeni şiir gibi asildi kadının. Saçlarının uğultusu bir ninni misali huzur veriyordu. Sarhoş edici bir etkiye sahipti saçlarının kokusu. Rüzgara...