Merhaba arkadaşlar .Sizlerinde gördüğü ve bildiği gibi bu yazmakta olduğum ilk kitabım .Ben bu ilkimin heyecanını yaşarken yanımda olup motivasyonumu arttıran , fikirlerini esirgeyemen herkese teşekkür ederim .Beklentilerinizi boşa çıkarmamak için elimden geleni yapacağımı bilin lütfen .Sizleri seviyorum .Keyifli okumalar .
Anneme çoğu şeyde itiraz etmesem de bu haftanın market alışverişini benim yapmamı istemesine kesinlikle itiraz edecektim .Bunun için evi dip köşe süpürmek zorunda kalsam bile bunu yapacaktım .
Annemin çok oyalanmadan git de hallediver işini demesi üzerine savunmama hızlı bir giriş yaptım .
"Anne sanki ev biraz fazla tozlanmış .En iyisi ben evde kalıp şuraları süpüreyim ."
Annemin cevabı hiç gecikir miydi ?Tabiki hayır .
"Kız saçmalama neresi tozlu daha sabah süpürdüm ben evi ."
Başka bir bahane bulmak için beynimin içinde kırk tane tilki dolaşmaya başlamıştı bile .
"Anneciğim şimdi aklıma geldi de geçenlerde sen avizeleri sileyim demiyor muydun ? Sen yorulma ben şimdi hepsini hallederim bir çırpıda ."
Yok artık .Sanırım ben biraz önce avizeleri sileceğimi söylemiştim .Sadece salondaki kristal görünümlü mika avizenin taşlarını silmek zaten bir saat alıyor ve ben tüm evin avizelerini silerim demiştim .Markete gidip onca insanın arasına karışıp bir sürü şeyi taşımak mıydı aklımı alan yoksa dönüşte mahallede rastladığım teyzelerin "Okuyor musun sen kızım ? Benim de senin yaşlarında bir oğlum var .Çok yakışırsınız maşallah ." muhabbetini çekmek miydi ? İnanın bunu ben de bilmiyorum .
"İtiraz istemiyorum İmge .Git de o kütüphane dışında iki insan yüzü gör ."
Gözlerimi devirmeden yapamadım .Ve annem bir şeyler daha sıralamadan durumu kabullenip masanın üzerinde duran alışveriş için ayrılmış olan parayı kot pantolonumun cebine sıkıştırıp arkama bile bakmadan evden çıktım .
Binanın çıkış kapısından dışarıya ilk adımımı atmamla sıcak hava dalgasının yüzüme hücum etmesi bir olmuştu .Yağmurun ; görüntüsünün duruluğu , sesinin huzur vericiliği , toprakla buluşmasından doğan o muhteşem kokusu beni benden alsa da bugünün güneşli olması beni mutlu ediyor .Ne de olsa ellerinde market poşetleriyle arabaların kaldırımlara su sıçrattığı bir gün de hiç kimse evine doğru koşmak istemez .
Hafta sonu olduğundan kaynaklandığını tahmin ettiğim bir kalabalıklık vardı üst caddede .Hızlı hızlı yürürken paten ve kaykay kayan çocukları dahi geçiyordum .Marketi görmeye başlamamla sol omzuma birinin çarpması bir olmuştu .
Soluma dönmemle kırmızı bir klasörden yere kâğıtların dökülüyor olduğunu gördüm .Ani bir reflekse tutmaya çalışsam da çoktan birçok kağıt yeri boylamıştı .Eski yeşilçam filmlerindeki o meşhur sahne gelmişti bile aklıma .Kız kitaplarıyla yürür , oğlan çarpar ve kitapları toplamak için eğilen iki kişi ilk görüşte birbirlerine aşık oluverirler .Kağıtları toplamak için eğilmeyecektim bile .Ne de olsa hatalı olan oydu .
"Kusura bakmayın ." demesiyle arkasını dönmüş yerde klasöründen düşen kağıtları toplayan kişiye "Önemli değil ." gibi birkaç sözcük geveledikten sonra henüz markete doğru iki adım atabilmişken arkamdan yaşlı bir bayan "Kızım ! " diye sesleniyordu .Eliyle koluma dokununca yaşlı bayanın olduğu yöne doğru döndüm .Elindeki kağıdı elime tutuşturup "Kağıdın yerde kalmış ." demişti .Kağıdın benim olmadığını söylememe rağmen "Olur mu hiç öyle şey ? Gözlerimle gördüm biraz önce biriyle çarpıştığında düşürdün bunu ." diyerek itiraz etmişti .Bu haklı itirazı sayesinde elimdeki kağıdın biraz önce çarpıştığım kişiye ait olduğunu anlamıştım .Arkama vakit kaybetmeden döndüm .Gözlerimle caddeyi boydan boya taramış olmama rağmen biraz önce çarpıştığım kişinin fark edebildiğim tek özelliği olan elinde kırmızı klasör tutan birini bulamamıştı gözlerim .Ne çabuk kaybolmuştu gözden ?Demek ki böyle arkasından atlı koşturur gibi yürüdüğü için sol omzumu çürütmeyi başarmıştı .
Sağ elimi refleksen sol omzuma götürürken elimdeki kağıdı hatırladım .Beş saniye içinde koskoca caddeden tabiri caizse buharlaşıp gitmeyi başarabilen , omzumun çürümesine sebep olan ve belli ki acelesi olan kişiyi bir daha görmemin mümkün olmadığından elimdeki kâğıdı çöpe atmaya karar vermiştim .
Yolun karşı tarafında bulunan çöp konteynerine doğru yürürken merakıma yenilmiştim .Zaten kağıtta gizli ve özel bir şeyin yazdığını düşünmüyordum .Bakmamın bir sakıncası olamazdı .Elimdeki kağıdın dolu tarafını çevirmemle küçük dilimi yutucak olmama ramak kaldı .
Sadece "Bu " sözcüğü dökülüvermişti ağzımdan o an .Bir dakikaya yakın bir zamanda itiraf edebilmiştim kendime , elimde tuttuğum kağıttaki tablo fotokopisinin benim resmim olduğuna .Ve şaşkınlıktan cadde ortasında kaldığımı varsayarsak bu caddenin iki ay önce taşıt trafiğine kapatılmış olması hayatımı kurtarmıştı .
Şaşkınlığımı biraz da olsa üstümden atınca yaptığım ilk iş kağıdın her santimetre karesini incelemek oldu .
Kağıdın başlığından da anladığım üzere bir resim sergisinin tablo taslakları arasındaydı bu kağıt .Sağ alt köşede yazan dip notdan anladığım ise bu kağıtta fotokopisi olan tablanonun -benim portremin olduğu tablonun- sergideki 22 numaralı tablo olduğu ise anlayabildiğim diğer bir ayrıntıydı .Fakat donup kaldığım yerde kağıda uzun bir süre bakmama rağmen en çok merak ettiğim şeyleri anlayamamıştım .
Benim portrem neden bir resim sergisinin tablo taslakları arasında yer almıştı ? Zaten benim portremi kim niçin yapardı ki ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Sensin(ASKIDA)
RandomAşk aramakla bulunmaz . Aşk kovalamakla yakalanmaz . Ama aşk seni seçtiğinde kaçacak hiçbir yerin olmaz . Dikkat ! Farkında olmadan aşkın pençesine s...