Başlangıç

1.3K 54 4
                                    

  Ağzımı kapayan  ellere ve vücudumu sıkıca kendine mıhlamış olan kollara ne kadar karşı koymaya çalışsam da başaramıyordum. Gözlerimden yaşlar sicim gibi boşalıyordu . Sessiz çığlıklarımı duyurmaya çalışıyordum son umut kırıntılarıyla. Adamın kolları sert ve güçlüydü ve her bir kasını ince bedenime tanıtmaktan çekinmiyordu. Üzerindeki sert kumaştan gömlek, benim bordo ipeğime ve elbise kadar pürüzsüz ve yumuşak olduğuna inandığım beyaz tenime çekinmeden değiyor, adeta vücudum kendi malıymış gibi davranıyordu. Kendisiyle, gücüyle ve erkekliğiyle gurur duyduğu her halinden belliydi. Beni meydandan  sürükleyerek uzaklaştırırken lanet olasıca Kraliyet ailesi için yapılan kutlamanın müziği ve insanların bağırış çağırışı içinde attğım çığlıklar kaybolmuştu.Kaybolmuştu tüm somut varlığım.

   Tanıdık patikaya girdiğimizde o an orada ölmeyi diledim. Artık hiç kurtuluşum kalmamıştı. İstikametimiz kimsesizler mezarlığıydı ve buraya benden başka kimse gelmezdi. Yine de ormanın derinliklerine girmeyi tercih etti. En azından bu rezilliği annemin mezarının yanı başında yaşamayacaktım… Vücudumu kalın bir meşe ağacına sertçe yasladı. Engel olamıyordum. Karşı koyamıyordum. İnce kollarım onun o damarlı, iri, siyah kıllarla çevrelenmiş kollarını yerinden bir santim bile oynatamıyordu. Güçsüzlüğüme lanetler okuyor tanrıya dua ederek çırpınışlarıma devam ediyordum. Bedenimi ağaçla kendi arasına almıştı.Ağzımdan ellerini çekti.Sessiz iniltilerim yerini çığlıklara bıraktı. Tüm ormanda yankılanıyordu feryatlarım ama bu patika kimselerin uğramayacağı yardım isteğimi duyamayacağı kadar uzaktaydı.

   Bedeninin baskısından boğulmak üzereyken birden bire benden uzaklaştı.Umutsuz bir hamleyle oradan kaçmaya çalışsam da gülerek beni yakaladı ve sert kollarının  arasına  alıp  “Boşuna uğraşma!” diye geveledi ağzında. Sonra da o lanet dudakları dudaklarıma yaslanırken beni hunharca altına aldı. Kaçış olasılığım imkanım kalmamıştı. Adam önce elbisemi sıyırdı, ardından bin bir zorlukla içine girdiğim beyaz korsemi koparırcasına vücudumdan söküp attı. Ellerinin gezindiği her yer midemi bulandırıyor adeta kaynar sular dökülmüşçesine vücudumu yakıyordu. Dudaklarıma kenetlenen  dudaklara ve diliyle uyguladığı baskıya rağmen dudaklarımı aralamayıp ona ağzımı sunmadığımda , dudaklarını dudaklarımdan ayırdı.Göğüslerimi avuçlayan eli havalandı ve yüzümde patladı. Tekrar dudaklarıma yönelmişti ama ona istediğini vermeyecektim. Dudaklarımdan ayırdığı dudaklarını boynuma gömdü önce.Akan göz yaşlarıma çığlıklarıma aldırmıyordu bile.Canım yanıyordu.Kalbim parçalanıyordu adeta.Çığlıklarımda kesilmişti artık yalnızca akan yaşlar isyan ediyordu ona.Kalbim isyan ediyordu.Midem isyan ediyordu.Boynumdaki dudakları yarı çıplak bedenimdeki avuçladığı göğüslerimi hedef aldı acımasızca saldırdı göğüs uçlarıma. Canımı yaktığını umursamıyordu dişliyordu, emiyordu , bir yandan da elbisemi üzerimden söküp attı.Kalçalarımda gezinen elleri bacak arama geldiğinde karşılaştığı iç çamaşırımı üzerimden sabırsızca sıyırıp attı. Hala üzerimdeydi ve yaşadığım tüm bu şeyler bana ağır geliyor, üzerimdeki kas kütlesinin ağırlığı altında ezilen ciğerlerim ve kalbim isyan ediyordu. Sanki içime çektiğim oksijen değildi, aldığım her nefes  soluk  borumu  yakıyor akciğerlerimi deliyor kalbim kızgın bir  demirle dağlanıyordu adeta. Sesim kısılmıştı ve gözlerim batıyordu ağlamaktan. Yine de bitmek tükenmek bilmiyordu gözyaşlarım. O sırada üzerimdeki elbiseyi tamamen üzerimden atmıştı. Benimde onu soymamı istiyordu belliydi.Ama ben yalnızca tepkisiz bir şekilde, ona bakmayı reddedercesine gözlerimi sımsıkı yummuştum. Ruhum adeta bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum. Gözlerim bir an istemsizce aralandı attığı yeni tokatla. Elleri bir hayvan kadar güçlü, nasırlı ve iriydi. Bir avucu tüm yüzümü kaplayacak kadar genişti. Üzerindeki gömleği hızlıca yırtarcasına üzerinden söküp attı eli belindeki pantolonu yerinde tutan ipe kaydı; pantolonunu çözmeye çalışıyordu. Yeniden gözlerimi kapamış dizlerimi karnıma doğru çekmiş çıplak bedenimle son hamlesini bekliyordum.

    Duyduğum inleme sesi ve üzerime yığılan bedenle gözlerimi açtım karşımda duran kurtarıcımı bulanık görüyordum adeta. Dizlerimi daha fazla karnıma çekip çıplak bedenimi gizlemek istedim.Üzerime bıraktığı ceketi üzerime sarmaladım.Başım yanımda boylu boyunca uzanan adama kaydığında hıçkırmaya çığlık atmaya başladım içime attığım çığlıklarım yankı yapıyordu adeta.Beni kurtarıcım beni nazikçe ayağa kaldırıp atına bindirdi ama ben onun ellerini de üzerimden atıyor, onun yüzünde tecavüzcümün suratını görüyor, boğazımı parçalarcasına çığlık atıyordum ve bunu durduramıyordum, durdurmak istemiyordum. Bir süre sonra adam arkasını döndü ve kaba sesine rağmen olabildiğine kibarca “Üzerinizi giyinin bayan.” dedi. Her bir parçayı özenle yerine koydum. Korsemi titreyen, mecali kalmamış kollarımla becerebildiğim kadar sıktım. Başım dönüyordu. Oturarak giyinmeye devam ettim. Annemin elbisesi çok zarar görmemişti. Kimse farkı anlamayacaktı bile. Adamın o hoyrat ellerinin elbiseyi bu kadar az hasarla nasıl üzerimden sıyırdığını düşünürken görüntüler geri geldi ve yine kendimi kaybettim. Adam yanıma geldi. Bana dokunmasa da üzerime, elbisemi giymeme rağmen titrediğim için olsa gerek ceketini attı. Üzerinde bir arma vardı ama hala ondan kurtulmaya çalıştığım için iç çekerek “Eviniz ne tarafta?” dedi. Düşecek gibi olunca zorla koluna tutundum ve beni kucağına aldı.

 Dünya adeta bir katedralin vitraylı camından bakıyormuşum gibi renklere ayrılmıştı. Gerçeklik, nesneler, her şey gök kubbenin altında renkli cam kırıklarına bürünmüştü adeta. Sonra onların arasından beyaz sıyrıldı, görüş alanımı kapladı. Ölüyorum. Diye düşündüm bu kez cidden ölüyorum. Son anda “Evim, kilisenin hemen yanın-“ Kulağıma dolan kuş sesleri her şeye rağmen neşeliydi. Ama bu neşe, sanki bir bebeğin cenazesini, onun oyunlarına uygun yapmaya çalışan ailelerinki gibiydi. Sahte ve ölümü anlatan neşeli minik ezgiler…

  Bu sırada ne ata bindiğimin ne de adamın beni evime götürmek üzere ıssız yollarda ilerlemeye başladığının farkına varabilmiştim.Kalbimdeki acı ,kulağıma  doluşan kuş  cıvıltıları ve davetkarca beni  çağıran beyaz  ışıkla başbaşaydım.

AudreyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin