Matilda'nın omzunda ağlayışımın ardından odama gelip uyumuş ve sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi mutlu hissedebileceğim bir güne açmıştım. Mutsuz bitirdiğiniz bir günün ardından gelen yeni günde sabahın ilk ışıklarıyla birlikte cıvıldamaya başlayan kuşlar, çağlayan nehrin çıkardığı şırıltılar, muhtemelen ahırda bağlı olan atların kişnemeleri, hatta telaşlı bir grubun çıkarttığı ayak sesleri sizi mutlu ve huzurlu hissettirmek için yeterli sebeplerdi. Fakat bu sebeplere nazaran kalbimde ağırlık yapan taşları silkelemeden de huzurun kollarına bırakamazdım kendimi. Dünün tüm yorgunluğunu, kafa karışıklığımla birlikte göz yaşlarım almış götürmüş gibiydi. Esnerken kollarımı iki yana açmış ve uzun bir süre gerinmiştim. Kalbimdeki taşları fırlatmanın zamanı gelmişti. Çocukluğumdan beri teyzemin yapmama en çok sinirlendiği şeyi yapıp üzerimdeki ipek çarşafı ayaklarımla tekmeleye başlamıştım.
"Bu kafamı karıştırıp, beni ağlattığın için kanadı kırık kuş!" Deyip çarşafa daha kuvvetli bir tekme savurmuş ve giderek yükselen bir sesle içimdeki her şeyi kusmaya başlamıştım.
"Bu herkese iyi olduğunu göstermen ve içindeki kötülük hakkında beni şüpheye düşürdüğün için seni prens bozuntusu!" Bir tekme daha attım ve ayaklarımı yatağa sabitleyip ona etmek istediğim hakaretleri düşündüm.
Her hakaretin ardından çarşaf bir ayak darbesi daha alıyordu. "Seni hödük! " "Kaba, kibirli, tembel, domuz herif!" "O mavi gözlerin ben masumum diye bağırmasa seni çoktan öldürmüştüm..."
Tekmelediğim çarşaf yatağın yanına düşmüştü. "Ah, yakışıklıda değilsin ki... Kabul ediyorum güzel gözlerin ve bir dağ kadar güçlü kaslı bir vücudun var ama bu sana aşkla bakacağım anlamına gelmez. Eğer bana bir sebep verebilseydin... Masum olduğuna dair kanıt sunsaydın belki de... Belki de seni... sevebilirdim." Ah! Ne diyordum ben? Hemen yumuşayacak mısın Audrey? Hem de masum olduğuna dair bir kanıt yokken. Yakında "Seni seviyorum." dese koşa koşa kollarına atılacaksın.
Bu defa yatağı kırıp rezil olmamak adına ayaklandım.Çarşafı tekmelerken karnıma çıkmış olan beyaz geceliğim bileklerime kadar inmişti. Saçlarımın dağılmış olduğuna ve göz altlarımın korkunç bir hal aldığına emindim. Sıcak bir banyo şuan ki halim için hiçte fana olmazdı. Prensin karşısına bu halde çıkmış olsam herhalde, ardına bakmadan annesinin sinirini unutup eteklerinin altına saklanırdı. Hele bir de az önce ona ettiğim hakaretleri duymuş olsaydı... Ah! Audrey yine kaşınmaya başladın sen.
Sahi az önce odaya biri girmiş olsaydı rezil olacağımdan emindim fakat nezaket gereği kapıyı çalmadan girmeyeceklerini bildiğimden rahat olmakta bir sakınca yoktu. Hem biri girmemiş ve yakalanmamıştım da.
Tak tak tak.
Hah. İti an çomağı hazırla! Acaba gelen kimdi? Matilda olmasa iyi olurdu çünkü dünkü sümüklü halimi hatırlamak, hatta sümüklerimi Matilda'nın üzerine bulaştırdığım için dalga konusu olmak istemiyordum.
"Efendim girebilir miyim?" Elsa'nın tiz sesi kulaklarımı doldurmuştu.
"Elbette girebilirsin Elsa. Sana kaç defa söyledim bana efendim deme diye. Audrey demeye hala alışamadın."
Elsa kızıl uzun saçlarını ensesinde topuz yapmış üzerindeki hizmetçi elbisesine ellerini silerek içeriye girmişti. "Aha kusura bakmayın ...ııı.. Audrey. Bir banyoya ihtiyacınız olacağını düşündüm. Dün bütün gün dışarıdaydınız." Elsa dağılmış halimi gördüğünde kıkırdamamıştı fakat imada bulunduğu da açık bir gerçekti. Ardındaki içi su dolu kovalardan sıcak buharlar çıkıyordu. Elsa' yı sorguya çekebilirdim, hatta o kovaları kendim taşıyabileceğim hakkında tartışırdım da ama şuanda yapmak istediğim şey gülmek ve sıcak bir duşta gevşemekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Audrey
Historical FictionASKIDA "Aşkın için intikamından vazgeçebilir misin?" Annesi ve babasının ölüm nedeni kraliyet ailesi olan genç bir kız, prensin aşığı, kraliçenin düşmanı ve İngiltere'nin bir sonraki kraliçesi. O aileden intikam alması gerekiyor, onu yıllarca sürü...