4. Bölüm

47 25 2
                                    

Rüya görüyor olmalıyım değil mi? Bu okulda mı okuyor yani? Tabii çocuk zenginse, Atahan Kole'jine gitmeyecek de ne yapacak? Kapıyı rüya olmasını umarak kapattım ve bir süre öylece bekledikten sonra yavaş hareketlerle tekrar açtım. Hocanın bana bakışını umursamadan sınıfın içinde ilerledim. Hassiktir bir de yanıma mı oturmuştu? "Kalk yanımdan!" Resmen kükremiştim ama buna da göz yummak olmazdı. Herkesin bize baktığını hissedebiliyordum ve bu gerçekten iğrençti. Hala birbirimize bakıyor olmamız daha iğrençti. Aniden ayağa kalkarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Arkadaş boy gösteriyor. Koduğumun hocasının müdahale etmesi gerekiyordu artık. Belimi saran kolları hissettiğimde irkilmeme rağmen hiçbir şey yapmamıştım. Sınıf bize odaklandığı için kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştığımı anlayan kolları bu sefer canımı acıtıyordu. Zorlanarak "Bırak." Diyebildim sadece. Bu da bir başarıydı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp, kulağımın oralarda oyalandıktan sonra, "Büyük bir oyunun içindesin Hırçın Kız. Oyunu ve gerçeği ayırt edebilecek bir yaştasın. Ama asıl önemli olan benim bu oyunda yer alıp, almadığım."

Bedenimden uzaklaştığı halde sınıfın gözü üzerimizdeydi. Nasıl böyle rahattı bu şimdi. Elçin iyi ki arkamda oturuyordu. Tabii yerinde duramayıp konuşmak isteyince beni dürtmesi sinir bozucu oluyordu ve yine aynı durumdaydım. Arkaya doğru hafifçe eğilerek ne söyleyeceğini bekledim.

"Bora'yı nasıl tavladın?"

"Bora mı adı?"

"Tanımıyorum deme bana sakın. Güya Atahan Koleji öğrencisisin İzel."

"Ne diyorsun sen Elçin?"

İzel Polat? Hoca da tam yoklama alacak zamanı buldu. "Burada." Dedim. Bora Atahan? Sanırım hocanın yaptığı iş benim de sorumun cevabıydı. Bu neydi şimdi? "Evet." Dedi sadece. Tavırları çok sinir bozucuydu. Tekrar arkaya doğru eğildim.

"Soyadı neden Atahan, yani bu okulun sahibi falan mı?"

"Çünkü Atahanların veliahtı canım."

"Daha olgun görünüyor."

"Okula 2-3 sene geç başlamış sanırım ama neden olduğunu kimse bilmiyor. Kankacım seninle aynı yaşta galiba."

"Kısaca özet geçsene bana bildiklerini."

"Fiziğinden bahsetmeme gerek yok herhalde?"

"Sapıklaşma Elçin, hadi."

"Tamam be sinrlenme hemen. Bu çocuk yaşantısına oranla aşırı elit yerlerde takılmaz, lüksü sevmez yani fazla. Sigarasını elinden düşürmez, çok pisliktir. Yani huy açısından yoksa fiziği kusursuz. Ailevi sıkıntıları olduğu söyleniyor ama işte söylenti. Ailesiyle yaşamak yerine, evini ayırmış zamanında. Hiç yanında kız gezdirmez. Sevgilisi olduğunu, bir kızın peşinden koştuğunu hiç görmedim. Söyleyeceği şeyleri anlatmak yerine, gözleriyle hitap eder insanlara. Anlayabilen anlar, anlamayanı zaten çevresinde tutmaz. Çocukluğu hakkında kimse birşey bilmiyor."

"Anladım."

Sırama düzgünce yerleştim. Sırtım o kadar az sürede baya acımış ki şu an ağrıyor. İngilizce dersim iyi olmasaydı bu hocaya katlanmak zorunda kalacaktım. Fikri bile insanı bunalıma sokar. "Hocam lavaboya gidebilir miyim?" Düşünebilmek adına gitmem gerekiyordu. Gerçi neyi, nasıl düşüneceksem. Niye herkes yine bana döndü, siz de insansınız yani. Yeyip, içip, sıçmayacak mısınız abi? Ne bu garip bakışlar? Hocanın evet demesi zaten mucize olurdu ama Bora şahsı bakışlarıyla hocayı gömünce, canım hocam "Git kızım." Diyebildi sıkıla sıkıla. Çantamı da alarak çıktım sınıftan. Lavaboya ulaştığımda çantamı askıya asarak, tezgahın kenarına oturdum. Kolejde okumanın faydaları, lavaboların temiz olması. Kulaklıklarımı takarak. Önüme gelen ilk şarkıyı dinlemeye başladım. Güliz Ayla – Bahsetmem Lazım. Şarkıyı mırıldanmaya başladığımda gözlerimi kapattım. Böyle şeylerden hep zevk alırdım. Şarkı bittiğinde gözlerimi büyülenmiş gibi açmamla bağırmam bir oldu. Yine mi bu? Hem de kızlarınkinde? Yuh lan.

GRİ AŞK PİYANOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin