5. Bölüm

54 22 3
                                    


Yaşadıklarım çok garipti, en azından kendime göre. Ben ortaokula ailevi nedenlerimden dolayı ara vermştim ve oda okula geç başlamış. Hiç kimse ben peşimde dolanma dediğimde dolanmaz, ama o? Korkutucu şeyler yaptım okulda evet öldürmeye kadar gittim ama sadece göz korkutmak için. Kimin ne duyguyla yanıma yaklaştığını bilmiyordum. İnsanları kendimden uzaklaştırmanın en iyi yolunun bu olacağını düşündüğüm için yapmıştım. Nereye gitsem nefesini hissetmeye başlıyorum, hem de bu kadar kısa sürede. Beni etkilemesine izin vermeyecektim. Sarsıldığımı hissettiğimde kendime geldim. Elleri omzumda, kendimi kaybetmemem için beni sallıyordu. Korkmam gerekir miydi bilmiyorum ama iç sesim onun dokunuşlarından zarar gelmeyeceğini söylüyordu. Kendime geldiğimi görünce, elindeki anahtarı göstererek, "Sana birşey olsun istemiyorum Hırçın Kız." Dedi ve konuşmasına devam etti.

"Sana gerçekten iyilik yapmak zorunda değilim. Ama bunları sana söylemezsem, hem deyaşamış birisi olarak, kendimi çok suçlu hissedeceğim. Eğer arkandan neler döndüğünü bilmek istiyorsan sözümü kesmeden beni dinle."

"Başla."

"Baban, Harun Bey. Aranız iyi değil, şirketiniz battı, anneni aldattı, olur olmaz birçok iş yaptı. Kısacası aileniz hakkında her şeyi biliyorum İzel. Zamanında Atahanlılar'ın borcunu Polatlar kapatmıştı. O yüzden babana minnettarız. Sen ve ben küçüktük o sıralarda. Aslında böyle başlamıştı her şey, sizin şirketin batması falan filan işte. Baban sana bundan sonra iyilikle yaklaşacak, sevineceksen sevinme. Benden seni takip etmemi, kendime aşık etmemi ve seni daha çok yaralamamı istedi. Sanırım elinizde babanı bitirecek çok şey var ki benden bunu istedi. Başta yapamayacağımı söyledim. Ama ben yapmazsam, yapabilecek başka birisini bulurdu, bu yüzden kabul ettim. Seni uzun süredir falan da takip etmiyorum. Sadece evimin önüne gelip oturan sendin ve babanın bana gösterdiği fotoğraftaki kız da sendin. Erken tanışmış olduk Hırçın Kız. Ama hala tamamiyle oyundan çıkmış değilim, başka konumlarda da çıkabilirim karşına."

"Nedense kendini zorunda hissettiğini düşünüyorum. Hissetmeseydin böyle konuşmazdın Bora."

"Babanın sana oyun oynamasına değil de, bana mı takıldın?"

"Babamın şerefsiz olduğunu biliyorum, fazla şaşırmadım. Beklenmedik bir durum değildi zaten. Ama seni zorunda kılan şey..."

Kaskatı kesildim. Yüzüm ellerinin arasındaydı. Bir süre göz bebeklerimin içine baktı ve yanağımı okşadı. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına devam etti.

"Çünkü annemden sonra ilk defa birinin bakışlarında kayboldum. Çok derinsin. Kurduğun basit cümlelerin altında çok derin anlamlar taşıdığını biliyorum yüreğinin.Bu kadarı yeter. Bana başka birşey sormanı istemiyorum. Sorarsan sınftaki gibi bir durumun olmasını göze alırsın İzel."

Lavabo tezgahının üzerinden inerek çantamı aldım. Kulaklıklarımı çantama attım ve telefonumu sessize aldım. O eller yine kolumda geziniyordu.

"Bu halde derse girebileceğini düşünmüyorum."

"Yaptıkların için sağol. Bana bir şey olmaz Bora. Şimdi kolumu bırak ve kapıyı aç."

"İzel."

"Evet?"

"Öyle bakma olur mu?"

"Gereksiz konuşmamalısın."

"Aklında yine neler dönüyor?"

"Bu oyuna dahil olup, olmadığını bilmiyorum. Ve haklısın sen böyle yaparsan anlamam da zorlaşacak. Ama kız kardeşlerimin, annemin kılına zarar gelirse dünyayı başınıza yıkarım. Seni de, o iti de kendi ellerimle gebertirim Bora Atahan."

"Anlaşıldı İzel Hanım."

"Sesini kes de kilitlediğin şu kapıyı aç."

"Sinirlenme güzellik."

Kapıyı açarken bana bakıyor mu diye göz ucuyla baktım. Niye bilmiyorum ama baktım işte. Bana bakması beni rahatsız mı ediyor, yoksa beni kollaması huzur mu veriyor hala bir fikrim yok. Lavobodan çıktım ama nereye gideceğimi bilmiyorum. İlk defa nefesim düzensizleşti, ilk defa kendmi böylesine güçsüz hissettim. Aynı yaşta olmamıza inanmalı mıydım? İşler giderek sarpa sarıyor. Okulun ön kapısından çıkamayacağımı bildiğimden arka bahçeye yöneldim. Saçlarımın gözümün önüne gelmesini önlemek için cebimdeki siyah kancalı tokayla saçlarımı dağınık topuz yaptım. Ayağımı duvara yasladım, ellerimle demirden tutundum ve kendimi çektim. Kahretsin! Demir kotumu yırtmıştı. Hay sikiyim ben böyle işi lan. Hem de kalçamdaki kot parçasını ha? Tamam gülünçtü kabul ediyorum. Ayak bileğimi tuttu. Onu artık dokunuşlarından tanıyabiliyordum. Ayak bileğimi elinden kurtarmak için aniden salladım ayağımı. Oha çocuğun yüzüne tekme mi attım ben? Ne yapayım? Kendisi kaşındı. Fırsatı değerlendirdim ben de. Demirlerden atladım ve yavaşça yüksek yerden indim. Arkamdan küfürler savurduğunu duyabiliyordum. "Sen görürsün ama İzel. Yanına kalacağını sanma!" Bağır canım bağır sen. Umrumda mı? Hayır.

Arabama bindim sonunda. "Kurtuldum." Dedim kendi kendime. Müziği açtım ve arabayı çalıştırdım. Sonunda uzaklaşmaya başladım şu lanet okuldan. Kızları Elçin bırakabilirdi eve. Ona da haber vermemiştim, başımın etini yiyecekti süslü hanım. Neyse okul çıkışına doğru ararım onu da.

"Sen mi kurtuldun? Hem de benden?"

Çığlık atmaya başladım. Yola bakmam gerekiyordu ama şu an onun yüzüne bakıyorum. Çek şu yüzünü de yola bakayım. Ah, aptal İzel. Çocuk kafasını nasıl çeksin, zaten arkada. Sen dönsene önüne. Korna sesini duymamla yola döndüm. Yan şeride geçmişim yanlışlıkla. Çığlık atmayı keserek gözlerimi kapattım sadece. 

GRİ AŞK PİYANOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin