Eller...
Vücudumuzda bulunan somut kirlerin belki de en çok barındığı yerler. Dokunduğu her yerdeki kirleri adeta sünger gibi emen eller.
Üzerime doğru atılan ıslak bezi havada yakaladım ve hemen eklem yerlerime bulaşan kurumuş ve bir miktar çatlamış kanı temizlemeye başladım. Ellerim de bulunan kan midemin önce yanmasına daha sonra kasılıp bulanmasına sebep oluyordu. Karşımda duran herifin sesi bile midemi bulandırırken kanının bulandırmaması ironik olurdu gerçi.
Sağ elimin üzerindeki kanı temizleyip sol elime geçtiğimde kolumun iç tarafında ufak bir kesik fark ettim. Temiz elimi yaranın üzerinde gezdirdiğimde az da olsa bir sızı olduğunu hissettim. Umursamaz bir şekilde sol elimi de temizleyip tekrar arkamı döndüm. Kanlı dişleriyle bana sırıtan adamı gördüğümde bende yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim.
Önce bağlı vücudunun el verdiği şekilde öne doğru uzandı ve tükürdü daha sonra öncekinden de geniş bir şekilde gülümseyerek konuştu.
"Bitti mi temizliğin?" diye alaycı bir şekilde sordu. Aynı tonu kullanarak bir cevap verdim.
"Henüz ölmediğine göre bitmemiş."
Gülerek kafasını öne eğip iki yana doğru sallarken yanıma Tarık'ın geldiğini fark ettim. Sağ yanımda ellerini göğsünde buluşturmuş bir şekilde duruyordu.Sol elimde tuttuğum bezi alarak adamlardan birine uzattı. Plastik şişeyle getirdiği suyu bana verdi ve "çok yoruldun." diye kulağıma fısıldadı. Sorun yok anlamına gelen gülücüklerimden bir tanesini ona sundum. Gözlerimi hiç ayırmadan baktığım adam kafasını yerden kaldırıp tekrar bana baktığında sanki sıradan hayatından komik bir parça anlatıyormuşçasına konuşmaya başladı.
"Biliyor musun? O güzel günü hiç unutmuyorum.Yıllarca hafızamdan çıkmadı yüzün ama tabi itiraf etmek gerekirse dün seni önce gördüğümde tanıyamadım."
İçtiğim su bir anda boğazımda kaldı fark ettirmemeye çalışarak yutkundum fakat üzerimde etkili olduğunu fark etmişti bile. Asla karşındakine zayıflığını gösterme yoksa nereden vuracağını öğrenmiş ve seni zayıf yönünden vurmaya başlamış oluyor. Şişeyi dudaklarımdan ayırıp kapağını kapatarak Tarık'a uzattım. Küçük teşekkürü dudaklarımın arasından hızlıca ona gönderdim. Sakin olmak zorundaydım. O beni yaralayamazdı ki...
"O odadan çıkan herkesin o gün epeyce tatmin olduğunu söylemeden edemeyeceğim güzelim."
Hala kanında alkol olduğunu kanıtlarcasına dili dolanıyordu. Elim otomatik olarak belime gitti. Belime giden elimin üzerinde bir baskı hissedince tekrar eski pozisyonumu aldım.
"O gün ki enfes çığlıkların hala kulağımda. Küçük, güzel, babasının zavallı prenses kızı avazı çıktığı kadar bağırıyor. Tabiî ki bu da olayı olduğundan daha da heyecanlı ve eğlenceli kılıyor. Güzel günlerdi. Kaç sene geçti üzerinden 5-6?"
Benim hayatımı mahveden o günden keyifle bahseden bu adamın gözlerindeki alaycı tavır içimdeki camların bir anda büyük bir patlamayla etrafa saçılmasına sebep oldu. Tam o sırada yanımda duran Tarık adama doğru yürümeye başladı. Ellerim hemen kollarını yakaladı ve yanıma çektim. Tıpkı onun beni sakinleştirdiği gibi bende onu sakinleştirmeliydim. Ters bakışlarını üzerimde hissediyordum.
İstemsizce dudaklarımdan ufak bir tebessüm ortaya çıktı.
"yediğin dayaklardan olsa gerek, zaman kavramını yitirmişsin, 12 sene oldu."