2. Bölüm: Etki

113 25 87
                                    

Milena'nın buğulu ve sallanan görüntüsü, Alkas'ın en güzel manzarası değildi şüphesiz. Kontrolünden çıkalı uzun zaman olmuş gözyaşları, kurudukları için yanağında bir kasılma meydana getirmişti. Kapının ağzındaydı. Ayakları odada, kafasıysa uzun-ince koridordaydı. Kafasındaki rastgele yapılmış biçimsiz topuz, iyice dağılmış, tokası düşmek üzereydi. Milena, Alkas'ın odasına girmiş çantasını Alkas'ın okuma köşesinin yanına bırakmıştı. Ardından Alkas'ın üzerine eğilmiş, beş dakika kadardır, Alkas'ın bir kelime etmesi için uğraşıyordu. Alkas ise felaket gibi gözüküyordu. Ölmüş gibiydi. Açık ve boş bakışlarla buluşmuş gözleri, soğumuş vücudu... Aksine canlı gibiydi de. Terlemeye devam eden alnı, hızlı kalp atışları... Acaba Alkas o an hangisiydi?

Alkas yavaşça elini kaldırıp ince ve uzun parmaklarıyla Milena'nın biraz kalın denilebilecek bileğini kavradı. Sessizce "Milena." dedi. Boğazı kuruydu ve bu konuşmasını zorlaştırmıştı.

"Tanrıya şükür Alkas!" dedi ve farkında olmadan yaklaşık yarım dakikadır tuttuğu nefesini müthiş bir rahatlamayla verdi.

Alkas yattığı yeri fark ederek bir zıplamayla ayağa kalktı. Sonra da Milena'yı aramadan önce olanları hatırladı ve yatağa doğru ilerleyip kendini sırt üstü bir şekilde yatağa atıp ağlamaya başladı. Milena kendince sessiz -aslında pek de sessiz olmayan- bir küfür salladı.

"Sorun ne? Artık bahseder misin? Çatlamak üzereyim?"

Milena sitemi kesmişti. En azından dışa yansıtmıyordu. Fakat Alkas'ın sinir bozucu ağlaması bitmiyordu. 'Henüz konuşamayan bir bebek olsaydı bile ne istediğini daha rahat anlardım.' diye düşünmekten kendini alamadı. Fakat bir bebeğe bağırınca genellikle daha çok ağlardı. Alkas'a bağırdığındaysa ya döner ve sana daha da çok bağırırdı ya da ağlamayı kesmeye çabalayıp yok olmak istercesine sessizlik oluştururdu. Tabi bu sessizliği -genellikle- birisi gelip onunla konuşmak istediği zaman bozardı. Neticede Milena bu kozu kullandı.

"Alkas!"

Alkas yatakta donuk bir ifadeyle doğruldu. Yüzünde ağlaması yeni kesilen bir çocuğunkinden çok, oyuncağı elinden yeni alınmış çocuğun anlık şaşkınlık ve ağlama arası ifadesi vardı. Aslında komik bir görüntüsü vardı o an; gözleri pörtlemiş, eli çenesinde ve işaret parmağı da dudağına doğru uzanmıştı. Milena yavaşça Alkas'ın yanına yaklaştı. Alkas da bu süreçte birkaç defa gözlerini sıkıp açtı.

"Alkas. Neler oldu?"

Alkas o an saçma bir şey için ağladığını düşündü ve anlatmaya başladı.

"Bir şey gördüm." dedi ve sustu.

"Ne gördüğünü anlatman sana yardımcı olmamı sağlar ama sen bilirsin."

"Sisli bir yer vardı. Harabe gibi... Sanırım bir tapınaktı." dedikten sonra tekrar sustu.

Milena düşündü: Acaba şu an bir şeyler gören ben miyim? Sinirden çatlamak üzereydi.

"Dramatik dakikalar yaratma. Susmayı bırak ve gördüğün şeyi anlat!"

"Tamam." dedi Alkas ve devam etti, "İşte, o tapınaktan bir yaratık bana doğru geliyordu. 'Geliyorum' diyordu. Geldiğini zaten görüyordum ama başka bir şeyi ima ediyor olmalı."

"Ya da kabus gördün. Bu kadar basit."

"Hayır, Milena hayır. O geliyor. Her ne haltsa, o geliyor!" Alkas bir anda köpürmüştü.

"Hey! Tamam, geliyor. Fakat o bir kabus. 'O' bir kabus." Milena içten içe Alkas'ı alaya alıyordu. Ama bu kadarı onu şaşırtmıştı.

"Evet... eve..." İkinci 'evet'ini tamamlayamadan ağlamaya başladı. O şey iğrenç siyah kabarmış gözleri, kanlı çirkin dişleri, algılanmakta güçlü çekilen yüzünün geri kalanı ve koca cüssesiyle yürüyen bir felaketti. Yürüyen bir kabus, nefes alan bir kabus...

Milena, Alkas'a sarıldı. Yatıştırıcı bir takım söz söyledi. Alkas, nihayet sakinleştiğinde kendini gerçekten toparladığına dair bir izlenim bırakarak söze koyuldu.

"Ürkütücü bir şeydi..." diye söze girişti ve az önce verdiğim detayları iletti. "Milena inan bana bir başkası aklını yitirirdi." Acaba Alkas yitirmez miydi?.. Kim bilir?

Milena bir profesyonel insan havasına büründü. Ardından, "Tatlım, bu seni bu kadar rahatsız ediyorsa, belki de hayatını donuklaştırıyorsa psikolojik destek alabilirsin."

Tamam, tamam... Burada bir şey söylemeliyim. Biz psikologların 'deli doktoru' diye anıldığı bir yerde yaşıyoruz ama onlar yaşamıyor. Neyse işimize bakalım.

Alkas sadece Milena'nın yüzüne bakmakla yetindi bir süre için. Detaylı bir şekilde düşünmüyordu belki ama bir düşünce akışı vardı.

"Haklısın. Sanırım bunu yapmalıyım. Tek bir seans sorunu çözer belki de."

"Tabii ki. İsmini duyduğum bir psikolog var, övülmüştü. İsmi Allen Rogerson olmalı. Yoksa Awan mıydı?" Bir anda Alkasla iletişimi kesip sesli düşüncelere bürünmüştü. İnternette küçük bir aramayla onu buldular.

***

Alkas, ofise gitmesi gerekenden erken bir zamanda varmıştı. Yanında muhtemelen erken gelmiş birkaç kişi daha vardı. Psikolog olduğunu anladığı kişi önlerinden geçerken Alkas'ın biraz uzağında oturan yüksek ihitmalle kırklarında olan adama seslendi. "Hey, Adam! 5 dakika sonra odamda ol." dedi ve çevreye gülücük saçtı. Dakikalar birbirini kovalarken Alkas da kitaplığın önüne dikilip kitapları kovaladı. Birçoğunu okumuştu. Kimisini beğenmiş, kimisini beğenmememiş, kimisine şans dahi vermemişti.


Nihayetinde Doktor Rogerson'ın odasındaydı. O da beyaz ve siyahtan oluşmuştu. Yerlerde siyah ve beyaz taşlar, üstündeki çoğu şey beyaz olan siyah bir masa, beyaz bir kitaplık, siyah koltuklar... Düşünüldüğü gibi sert bir görüntü değildi. Aksine huzur vericiydi, büyülü bir havası vardı.

"Beni kendinizle tanıştırmak istersiniz, sanırım." dedi ve gülümsedi Awan. Alkas, korkusunu unutmak ve sakin kalmak için bol çaba sarf ederek kendisinden, ilgi alanlarından bahsetmeye başladı.

"Alkas Sophia Pater. 26 yaşındayım." diyerek söze başladı. Kitaplara duyduğu kutsallık hissinden, müzikteki kalite sevdasından, arkadaşı Milena'dan bahsetti. Kişilik özelliklerinden bahsetmenin saçmalık olacağını düşündü ne de olsa kadşısındaki -zeki olduğu söylenen- bir psikologtu.

"Peki. Alkas, şikayetin nedir?"

Alkas bir an için donuklaştı. Bu Awan'ın sık rastladığı bir görüntü sayılabilirdi. Alkas, önce bunun tek bir seans olmasını planladığını belirtti ve bilinçaltında çalışan gözünü tapınağa dikti. Anlatmaya başladı.

Neden Ona İnanmadınız ~ #Wattys 2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin