Kalabalık yapan insanlar ve elbiseler arasından, Zayn’i bulmaya çalıştım. Fazla zor değildi, zira hemen karşımda, sıkıntıyla elbise tezgahına oturmuştu.
“Zaynie!” Rahatlayarak oraya ilerledim. “Ben çok sıkıldım.” Dedim mızmızca.
Beni başıyla onayladı. “Alışverişlerden ve annemin kabinin ardına geçip bulduğu her şeyi giyinmesinden nefret ediyorum.” Diye söylendi kaşlarını çatarak.
Dönüp, etrafa bakındım. “Kabin mi? Arkasında Loch Ness Canavarları olan kapılar mı?”
Zayn boş boş suratıma baktı. “Loch Ness Canavarı mı? Aslında evet…” gözlerimin irice açıldığını görünce endişeyle yanıma indi. “Yani, hayır. Elbette orada canavar yok Effie.”
Dudaklarımı büzdüm.
Aniden elimi saran bir sıcaklık hissettim. “Benimle gel, sana orada ne olduğunu göstereceğim.” Dedi beni kabinlere sürüklemeye başlamadan hemen önce.
Mızmızca ardından yürüdüm. “Bırak, Zaynie. Sana istemiyorum dedim. Hey, görmek istemiyorum, açma şu kapıyı, hey-”
Beni içeri ittirdi ve yanıma geldikten sonra kapıyı üstümüze kilitledi. “Gördün mü? Sadece biz varız.”
Etrafa baktım. Dört bir yanımızda aynalar vardı, ama bunun haricinde evet, sadece biz vardık. Ve burası çok şeydi… şey, gizemli.
Gizlenmişliğin verdiği heyecanla istemsizce kıkırdadım. “Burada bizi kimse göremez.”
Bana sadece gülümsedi.
Dudağımı ısırdım. “Ne yapacağız burada?”
Bana yeniden, sadece gülümsedi.
Aptal merakımla oynattığım video çoktan bitmiş, bir kenara koymayı akıl edemediğimden elimde ısınmış telefon avuçlarımı terletmişti. Tamam, bu çok anlamsız geliyordu. Zayn’in benim için ağlamasından bahsediyorum, bu kesinlikle duyduğum en anlamsız şeydi. Gerçek olamazdı. Hadi ama, ne diye kafa patlatıyordum ki, elbette gerçek değildi!
Açıklaması gayet basitti, son zamanlarda yeni sevgilisiyle fazla dikkat çekmeyen grup üyesini Romeo tiplemesinde görüntüleyip, sansasyon yapmak. Evet, işte her şey bundan ibaretti. Bilirsiniz, Peeta da aynısından yapmıştı canım!
Dudaklarımı büzüp, öylece telefona baktım. Bunun tadı iğrençti, her şeyin bir oyundan ibaret olmadığını anlamanın tadı. Gözlerimi mızmızca kırpıştırdım.
“Bazen fotoğraf çekmekten azıcık anlayıp, şu halinle yarışmaya falan katılmak istiyorum.”
Duyduğum uykulu sesle, yan tarafa dönüp boş boş Zayn’e baktım. Yatakta doğrulup, yanağımı avucuna aldı ve dudaklarını benimkilerin üstüne bastırdı. “Ama hala resmini çizebilirim. Yapabilirim, değil mi?”
Gözlerimi kısarak geri çekildim. Gün ışığında kahve-ela gözleri daha çok ela-yeşil gibi görünüyordu, gözaltlarında belli belirsiz siyah halkalar oluşmuştu, ama elbette dikkatli bakılmadığı sürece uzun kirpikleri bunu ele vermiyordu.
Beklentiyle bana bakıyordu. “Ne?” diye sordum rahatsızca kıpırdanarak. “Neden böyle davranıyorsun? Böyle… tuhaf.”
İfadesizce bana baktı.
“Beni neden öptün mesela? Kime gösteri yapıyoruz?” diye devam ettim.
“Ah.”
“Ne ‘ah’?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind These Hazel Eyes
Fanfiction“Ben Zayn,” dedi sonunda. Gözlerimi irice açarak bana uzattığı ele baktım. Ne yapmak istiyor olabilirdi? Boğazımı temizleyip, bir şekilde ona iyi görünmeye çalıştım. “Ben de, Effie.” Anlam veremediğim elini boşta bekletmek yerine uzanıp, kucağımda...